Devrimci Görev Bilinci

Devrim ya da devrimci mücadele sorunu bir devrimci için her şeyin üstünde yer alarak önde gelen ve diğer tüm yaşam öyküsünü esasta tayin eden bir sorun olarak, onun yaşam tarzı ya da yaşam felsefesine damga vurur. Onun yaşamı tüm sınırlılık ve bireyselliği öteleyerek devrim ve mücadeleye hasredilmiş anlamlı, dolu, disiplinli ve örgütlü bir yaşamdır. Devrimcinin yaşam karşısındaki duruşu en kısa ifadeyle bu görev ve sorumluluk bilinci çerçevesinde tarif ve karşılık bulur.

Devrimci, bir memur, bir bürokrat değildir; mekanik bir makine hiç değildir. Onun tabi olduğu yalnızca astından gelen talimatları yerine getirmekle yetinmek ya da ücreti ödenmiş iş gücü zamanını doldurmak için verilmiş görevleri yerine getirmek değildir. Bilakis, tabi olduğu tek veya esas şey, aidiyet taşıdığı ve bilinçli tercih ve gönüllülük temelinde omuzladığı sınıf mücadelesi görevleri yani halkın ve devrimin çıkarlarıdır. Dolayısıyla o, sorgulayan, yargılayan, ölçüp-biçen, doğru-yanlış ayrımı gözeten bir bilinç ve yaratıcı zenginliğe sahip üretken bir beyindir. O, tarih ve toplum karşısında; daha açık ifadeyle sınıflar mücadelesi karşısında görev ve sorumluluk taşıyan bu görev ve sorumluluk bilinciyle öne çıkarak değiştirip dönüştüren ve ilerleyerek ilerleten fonksiyonel bir aktördür. O, yaşamını sınıflar mücadelesi zemininde halka ve devrime adayan bir devrim işçisidir.

Devrim ya da devrimci mücadele sorunu bir devrimci için her şeyin üstünde yer alarak önde gelen ve diğer tüm yaşam öyküsünü esasta tayin eden bir sorun olarak, onun yaşam tarzı ya da yaşam felsefesine damga vurur. Onun yaşamı tüm sınırlılık ve bireyselliği öteleyerek devrim ve mücadeleye hasredilmiş anlamlı, dolu, disiplinli ve örgütlü bir yaşamdır. Devrimcinin yaşam karşısındaki duruşu en kısa ifadeyle bu görev ve sorumluluk bilinci çerçevesinde tarif ve karşılık bulur.

Devrimci görev ve faaliyetler bu yaşamın esasını işgal eder, hatta diğer tüm yaşam aktivitesi bunlar etrafında ve bunlara göre biçimlenir. Taşınan veya gönüllü olarak üstlenilen devrimci mücadele görevleri ve sorumlulukları karşısında, devrimcinin; ‘’yeterli-kafi’’ deme lüksü yoktur. Yapılabilecek veya yapabileceği görevlerin azamisini yapma ve bunları yaratıcı yetenekle geliştirip en üst boyutlara taşıma, onun için değişmez bir perspektif  ve devrimcilikten aldığı dinamizmdir. Sürekli daha fazlasını yapma, yaptıklarıyla yetinmeme ve olanakları elverdiği ölçüde daha fazla görevler yürüterek çalışma performansını yükseltip bunun önündeki engelleri kaldırmak benimsenmesi gereken genel perspektif olmalıdır.

Bütün bunlara paralel olarak, görevler karşısında kayıtsızlık göstermek, görevleri beğenmemek veya büyük-küçük/önemli-önemsiz ayrımı yaparak kimi görevleri küçümsemek ve yapmaktan sakınmak, daha da önemlisi faaliyet ve çalışmalarında şartlar ileri sürerek bu şartlar temelinde yoldaşlar arasında seçici davranmak ya da tercihte bulunarak dayatıcı ve keyfiyetçi olmak vb. vs.  devrimci görev bilincine ters olan hatalı eğilimlerdir.

Planlı, düzenli, disiplinli, tempolu ve elbette fedakarca çalışmak görevler karşısında sorumlu ve doğru tutum olmakla birlikte, nesnel bir zorunluluktur da. Görevlerin paylaşılması ve paylaşılan görevlere riayet etmek gereklidir. Hatasız veya eksiksiz bir çalışma tasavvur edilemez. Ancak yöntem sorunu düzeltilebilir bir sorundur ki, bununla eksiklikler aza indirilebilir. Tabi ki, zamanı planlayarak doğru, verimli kullanmak, dolayısıyla zamandan tasarruf etmek ve onu savruk kullanmamak da gereklidir. Planlı çalışmak bilinçli hareket edip verimli çalışmak demektir. Bütün bunlarda zorlayıcı irademizi kullanmak da gereklidir.

Görevleri bir disiplin ve plan temelinde düzenleyip zamanında yapmamak, erteleyip bekletmek ve dolayısıyla yığılıp birikmelerine yol açmak, sonra da bunların altında bocalamak bir başka hatadır. Yöntem hatasıdır. Doğru yöntem ve planla çok daha verimli çalışma ortaya konulabilir, daha fazla görev gerçekleştirilebilir. Kaybettiğimiz veya plansızlıkla yitirdiğimiz zamanın, doğru değerlendirilmesi bizlere daha fazla görev olarak dönecektir.

Çalışmalar karşısında gevşeklik, boş vermek, görevleri kendiliğindenciliğe bırakmak ve hantallık, plansız ve yöntemsiz çalışma tarzı, devrimcinin atması gereken yüklerdendir. Bununla birlikte, dört bir yana yumruk sallamak, dağınık-düzensiz-disiplinsiz çalışmak, öncelikleri unutarak günlük işlere boğulmak, görev ve sorumluluk alanı dışındaki işlere koşmak, her işi yapmaya kalkışmak, işleri sıralayıp tertiplememek de yöntemsizlik-plansızlık olarak bir devrimci için aşılması gereken sorunlardır.

Her devrimci görev devrimcinin işi olup onu ilgilendirir. Hiçbir çalışmaya, göreve, faaliyete kayıtsız değildir, olamaz da. Ancak, devrimci görev ve çalışmaların yürütülmesi bir karmaşa ve kaos içinde yürütülemez. İş bölümü temelinde yapılan düzenleme görevlerin en iyi şekilde gerçekleştirilmesi için ideal olan biçimdir. Dahası, devrimci görevlerin hiçbiri karşısında kayıtsız kalmayan bir devrimcinin yalnız başına bütün devrimci görevleri yerine getirmesi düşünülemez. Örgütlenme ve iş bölümü bu temelde anlamlıdır. Tek başına yapılması mümkün olmayan işler, kolektif irade ve bileşenle pekala yapılabilirler. Bu anlamda, görevlerin yapılması kadar, onların işbölümü temelinde kolektif güç tarafından eşgüdümlü olarak yapılması kaçınılmazdır. Yapmakla yetinmek de sorunlu bir tutumdur. Yapma kadar, yaptırmak da önemlidir. Yani, kişisel olarak görevlerimizi yapmakla birlikte, kolektif olarak da her bileşenin aldığı görevleri yapması ve yapmasının sağlanması önemlidir. Bu anlamda herkesin kendi görevleri karşısında sorumluluk taşıması ve bu kapsamda uyumlu bir çalışmanın yürütülmesi ve bu genel uyumun tesis edilmesi şarttır. Görevlerin yürütülmesine bu zeminde yaklaşmadan doğru bir çalışma performansı ortaya koyulamaz.

‘’O yapamaz, ben yapayım’’ yaklaşımı fedakarlık olarak ifade edilse de, hatalı çalışma tarzı ve yoldaşına karşı güvensizlik olarak yanlıştır. Hataların yapılması, eksikliklerin gösterilmesi, zayıflıkların yaşanması mümkündür. Ancak bunun önüne geçmenin yolu bütün işleri kendi başımıza yapmaya kalkışmak değildir. Aksine, eleştiri ve yardım temelinde her yoldaşın kendi görevlerini yapma durumuna getirilmesi ve görevlerin kolektif güçle gerçekleştirilmesinin sağlanmasıdır. Herkesin yeteneği, becerisi ve üstünden gelerek yapacağı, yapabileceği işler mutlaka vardır. Yapılması gereken şey isabetli görevlendirme ve buna uygun iş bölümüdür. Kolektif enerji, yetenek ve eforun etkin hale getirilerek devreye sokulması çalışmaların başarısı için elzemdir. Bu anlamda görev bilinci, esasta örgütlü kolektif çalışma kültürü ve bilincidir.

Buna karşın, görevden sakınan, görevlerine kayıtsızlık gösteren, dolayısıyla objektif olarak kolektif çalışmaları sekteye uğratıp zayıflatan tutumlar görülebilir. Bireylerin sorumsuz yaklaşımlarıyla kolektif çalışmaları zayıflatan tavırlarına elbette rıza gösterilemez. Eleştiri-özeleştiri mekanizması bu durumun giderilmesi için başvurulması gereken başlıca metottur. Her yoldaş kolektif çalışmadan sorumlu olduğu kadar, tek-tek yoldaşların kolektif çalışmayı zayıflatan negatif tavırlarının düzeltilmesinden, dolayısıyla eleştirilmesinden de sorumludur. Sorumluluk ve görev bilinci bunu gerektirir. Kayıtsızlığın her türü yanlıştır.