Türkiye, Rusya’ya yaptırımlara uymasa da olası tırmanışta en büyük zararı görebilir

NATO’nun olası bir çatışmaya karışması halinde Türkiye bunun bir parçası haline gelecek. Türkiye, Rusya’ya yaptırımlara uymasa da olası tırmanışta en büyük zararı görebilir.

+Gerçek Genel Yayın Yönetmeni  Ergun Babahan ve gazeteci Fehim Taştekin #OrtaDoğu’da programında Ukrayna konusundaki gelişmeleri ve Türkiye’ye olası etkilerini ele aldı. Taştekin’in değerlendirmeleri şöyle:

Putin tarih okumasını Rusların sahneye çıkıp kolonizasyon sürecine girdiği yerden başlatıyor. Sovyetleri de atlayıp Çarlık Rusya’sının parametreleriyle konuşuyor. Fakat Ukrayna’ya yönelik oynadığı oyunda geliştirdiği argümanların bir temeli var. Sonuçta bugünkü Ukrayna meselesi bunlar tarihte kaldı diyerek geçmişten soyutlanarak ele alınabilecek kriz değil.

Sovyet liderlerin bugünkü Ukrayna’nın sınırlarını oluşturan siyasal entiteyle ilgili tasarrufları bugünkü soruna temel teşkil ediyor. Bu tartışmalar yeni değil ama Batı’nın Ukrayna’da Rus etkisine karşı 2003’ten itibaren yaptığı müdahaleler Putin’in tarih okumasına dair somut adımlar atma fırsatları sundu.

Kırım’ın iltihakı, Batı’nın Kiev’de Neonazi unsurlarını destekleyerek yaptıkları Meydan darbesine, Odessa katliamına ve Rusçayı yasaklamak dahil attıkları faşizan adımlara bir yanıt olarak formüle edildi. Kırım’ın iltihakı Putin için 1990’daki stratejik felaketin telafisinde bir adımdı, tarihin düzeltilmesiydi. Yine ABD’nin “Amerika döndü” mottosuyla son dönemde Rusya’yı kuşatma adına düzenlediği askeri tatbikatlar, beyin ölümünün gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan NATO’yu kendine getirme girişimleri, Doğu Avrupa’da Rus tehdidini işleme taktikleri Putin’in ikinci hamlesinin kilometre taşlarını döşedi.

Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin Rusya tarafından tanınması bir sürecin sonucu. Bundan sonrası olası tırmanışta Kırım’daki gibi referandum ve ilhak adımları da gelebilir. Her şey zamana ve koşullara bağlı. Tabii ABD de Avrupa’yı kendisine mahkum eden siyasal iklim ve güvelik koşulları yaratmayı başardı.
*
Kırım’la Avrupa’nın tepki kapasitesini ölçmüş olan Putin’in yaptırımların yıkıcı boyutlara ulaşmayacağı hesabı yaptığı düşünülebilir. ABD ve AB verilecek yanıtları henüz netleştirmemiş olsa da Washington ilk etapta cezayı Lugansk ve Donetsk liderlerine kesti.

Almanya’nın Kuzey Akım 2 ile ilgili lisansları dondurma kararı muhtemelen Putin’in hesaba kattığı bir şeydi. Zaten ABD Almanya’yı da cezalandırmak istediği için bu koşullarda Putin o kritik adımı atmasa da doğalgaz işi kolay kolay ilerlemeyecekti.

Putin doğalgaz konusunda kış aylarının yarattığı koşullara ve Çin-Hindistan hattıyla yeni alım anlaşmalarına güveniyor. Elbette krizin gidişatı Rusya’yı zorlayacak noktalara varabilir. Bu biraz da Donbas’ta durumun daha fazla askerileşip askerileşmeyeceğine bağlı. Ya da Rusya’nın barış gücü göndermesinin işgal olarak yaptırıma konu edilip edilmeyeceğine bağlı. Önümüzdeki birkaç günde bunların da netleşmesi bekleniyor.
*
Türkiye, Putin’in tanıma kararını elbette tanımayacaktır. Ankara epey zamandır SİHA satışıyla gerilimin altyapısına hizmet etse de bir süredir belayı kendinden uzak tutan bir seyir izliyor. Yine de NATO’nun olası bir çatışmaya karışması halinde Türkiye bunun bir parçası haline gelecek. Türkiye, Rusya’ya yaptırımlara uymasa da olası tırmanışta en büyük zarar görebilir.

Buğdayın yüzde 87’sini Rusya ve Ukrayna’dan ithal eden bir ülke Türkiye. Kriz Türkiye’nin de ekmek krizine dönüşebilir. Türkiye, Rusya’dan en fazla buğday ithal eden ülke sıralamasında Çin’i solladı. Dahası petrolün yüzde 25’i, doğalgazın yüzde 40’ı Rusya’dan geliyor. Turizm sektörü kritik bir faktör. Nükleer enerji tesisi seneye devreye girecek. Ruslarla iç içe geçmiş bir sürü çıkar alanı var. Türkiye bu tür bir savrulmayı kaldıramaz.
*
BM Şartı’nın halkların kendi kaderini tayin hakkı egemen güçlerin işine geldiği gibi başvurduğu bir referans. Putin, Rusya’nın Rus nüfuz alanlarına genişleme stratejisinde bunu uluslararası meşruiyet kaynağı olarak kullanıyor. Ama federasyon içindeki bir özerk cumhuriyetin bu hakkı kullanmasını Çeçenya örneğinde olduğu gibi tanklarla ezebiliyor.

ABD de son olarak Kosova’da olduğu üzere Balkanları parçalama stratejisinde bu referansı kullanırken Rusya’ya ‘sen yapamazsın’ diyor. Halbuki Kosova’nın ötekilere emsal olacağı uyarısını ısrarla yapan Putin idi. Putin bunun rövanşını Abhazya ve Güney Osetya ile almıştı. Yine bu konuda son örnek Güney Sudan’ın Sudan’dan koparılmasıydı.

Tabii orada savaş suçlarıyla mahkum edilmiş Beşir rejiminin sıkışmışlığı vardı ve Hartum kararı tanıdığı için uluslararası alanda çok bölünme olmadı. Türkiye de Kırım’da itirazlarını yükselttiğinde Ruslar da KKTC’deki durumu hatırlatıyor. Yine de Rusya bu konularda göreceli olarak ABD ve ortaklarından daha tutarlı durumda. Sonuçta tutarlılık arayışı hiçbir taraf için temiz bir sayfa sunmuyor ve bu konu gücün belirleyici olduğu çelişkiler barındırıyor.

Artı Gerçek