Doğada hiç bir şeyin statik olmadığı gibi örgütler de bundan muaf değildir ve dolayısıyla üretemeyen toplam kendini tüketir Sübjektivizme düşmeden kendi gerçekliğini gören kaldıramayacağı yükün altına girmeyecek şekilde kısa, orta ve uzun vadeli programların yapılması küçük burjuva aceleciliğinden uzak sabırlı ve emin adımlarla belirlenen hedefe gidilmesi doğru olan çalışma tarzıdır
HABER MERKEZİ (28.03.2016) – Coğrafyamızda devrim ihtiyacı varlığını koruduğu sürece devrim ve demokrasi güçleri de varlığını koruyacaktır. Genelde ülke devrim tarihine iz bırakmış isimler ve onların güzergahını güne uyarlayan-uyarlamaya çalışan kurumlar özelde de Kaypakkaya geleneği tartışmasız sözünü ettiğimiz güçlerin başında gelmektedir.
Şüphesiz ki; 68 kuşağı içinden sivrilen Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya hakim sınıflar tarafından katledilmelerine rağmen ideolojik-pratik önderlik olarak hala devrim cephesi içinde yol gösterici, rehber olmaya devam etmektedir. Dönemin resmi ideolojiye ilk karşı çıkışını temsil eden Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya bu önderler içerisinde ayrı bir yer tutmaktadır. Unutmamak gerekir ki; İbrahim Kaypakkaya bir put ya da statik fikirlerin temsilcisi değil yeninin, meydan okuyuşun, resmi tarihi alaşağı etmenin ve işkencehanelerde düşmanı yenilgiye uğratmanın diyalektik materyalizmin bilimsel ideolojik silahıdır. Dolayısıyla ardılları ve Kaypakkaya güzergahının savunucuları da onu dogmatik fikirlerin önderi olarak görerek tanrı sıfatına ulaştırmak yerine somut koşulların somut tahlili ilkesinden hareketle bir metodoloji olarak görmeleri gerekmektedir. Zaten bu anlayıştan hareketle ardılları Kaypakkaya’nın fikirlerini onun metodolojisi üzerinden güne uyarlamış ve anın ihtiyaçlarına cevap verecek şekle büründürmüşlerdir ve geliştirerek büründürmeye devam edeceklerdir.
Ancak salt siyasal olarak geri kalmış olanı güne uyarlamak yeterli değildir. Aslolan onu kavramak ve kitlelere kavratmaktır. Devrim sorunu bir iktidar sorunuysa ve iktidar kitlelerin eseriyse o zaman mevcut siyasal gelişmeleri kitlelere götürmek de devrimcilerin sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirmek için geçmişte denenmiş geçerliliğini yitirmiş araçları terk edip güncel siyasal gelişmelere yanıt olacak yeni araç ve metotlar geliştirilmelidir. Yani teori pratik bütünselliği oluşturulmalıdır. Pratikten kopuk teorinin yaşama dokunması mümkün olmadığı gibi teoriye uymayan pratiklerin de kazanımları olmayacaktır. İdeolojik bir zeminden beslenmeyen ve ideolojik zemini beslemeyen örgütlenme anlayışlarının kazanımı olmadığı açıktır. Devrimciler kendilerini geliştirme, geri yanlarını görme ve eleştiri-özeleştiri düzleminde ileri taşıma sorumluluklarını unutmamalıdırlar. Unutmamalıdırlar çünkü; kendilerini ileri taşıyamayanlar kitleleri ileri taşıyamazlar, kendi eksiklerine çözüm üretemeyenler toplumun sorunlarına çözüm üretemezler. Keza yine kitlelerin geri yanlarını ileri taşıma amacından uzak, zaaflı anlayışları mahkum etmek yerine aksine körükleyen ondan beslenen özünü faydacılıktan alan pratiklerle kısa vadeli kazanımlar peşine düşmek devrimcilerin yöntemi olamaz. “Hastayı iyileştirmek için hastalığı tedavi etmek” ilkesinden hareketle sorunlara anında çözüm üreterek kangrene dönüşmesine engel olmak gerekmektedir. Günü kurtaran, kendiliğindenci, takvimsel eylemselliklere hapsolmuş dar pratik çalışma tarzı gündemin peşinden sürüklenmeye mahkumdur. Gelişen süreçleri tahlil edip neye evirileceğini hesaba katmayan ve kendini ona göre konumlandırıp politika üretmeyen çalışmalar gelişim sağlamayacağı gibi varolan enerjinin boşa harcanması ile beraber mücadeleye inançsızlığı doğurur.
Doğada hiç bir şeyin statik olmadığı gibi örgütler de bundan muaf değildir ve dolayısıyla üretemeyen toplam kendini tüketir. Sübjektivizme düşmeden kendi gerçekliğini gören kaldıramayacağı yükün altına girmeyecek şekilde kısa, orta ve uzun vadeli programların yapılması küçük burjuva aceleciliğinden uzak sabırlı ve emin adımlarla belirlenen hedefe gidilmesi doğru olan çalışma tarzıdır. Çelikten disiplinli, yoldaşlık ilişkilerinin güçlü olduğu bir örgüt yaratma tarzı buradan geçer. Aksi takdirde geliştirilen her türlü örgütlenme kof ve en hafif darbeler karşısında dağılmaya mahkumdur.
İstanbul’dan Bir Halkın Günlüğü Okuru