Dünya Satrancında Ortadoğu

sat.Erdal Emre (26-11-2015) Rus savaş uçağının Türkiye tarafından vurulması bölgedeki yangını daha geniş bir alana yayar mı ?

Evet, yayar …

Bu kadarını bilmek için çok derin bir analist olmaya gerek yok.

Zaten pek çok yerinden kanayan ve yanan Ortadoğu’nun, aktörü ve faktörü bol gerilimleri bu saldırıyla ciddi bir ivme daha kazanmış oldu. Artarak devam edeceği ise kesindir.

İslamcı-faşist AKP diktatörlüğünün IŞİD suç ortaklığı ve savaş kışkırtıcılığında üzerine düşen rolü ziyadesiyle ve bir hayli de çaylakça yerine getirdiği aşikâr.

Bu olgusal gerçeği dünya kamuoyu ve basını görüyor, yazıyor. Ama alışkanlık olduğu üzere Türkiye’yi yöneten İttihadcı-Kemalist ve İslamcı-faşist zihniyet model bir kararlılıkla dünyaya yalan söylemeye devam ediyor. Bu gezegende bir başına yaşıyorlarmış gibi…

Emperyal ihtiraslar yatışmıyor/yatışmayacak.

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin küresel bir yangını tutuşturacak tüm uzlaşmaz karşıtlıkları bağrında taşıdığını görmek zor değil.

Bu bölgenin bitmeyen etnik ve mezhep boğazlaşmalarına, inanç azınlıklarına dönük dinmek bilmeyen gaddarlıklarına, zengin enerji kaynakları üzerindeki ezeli kavgalarına bir de “medeniyetler çatışması” eklendi.

Mevcut emperyalist imparatorluklar kabuğuna sığmaz hale gelip -ve artık kalmayan- yeni alanlar ararken, geçmişte yenilip dağılanlar ise eski günlerine dönme özlemiyle yanıp tutuşmaktalar.

Neo-Osmalıcıların sünni eksenli yeni bir imparatorluk düşleriyle, çiçeği burnunda kasap halife Ebubekir el Bağdâdi önderliğindeki sünni-selefi bir Arap imparatorluğunun diriliş hayali ezeli ve yeni rakiplerine tosluyor.

İran, Mısır, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi bölge aktörlerinin çıkarları ve daha da büyüme, bölge lideri olma saplantıları, giderek kaotik hale gelen Ortadoğudaki durumun yerel nedenidir.

Elbette ki mevcut kaosun bir de küresel nedenleri ve aktörleri vardır .

Gelişmenin yönü ise bu aktörlerden bazılarının -Rusya örneğinde olduğu gibi- vekaleti bir kenara bırakarak sahaya bizzat kendilerinin ineceklerini gösteriyor.

Ortadoğu’da 1. Paylaşım savaşı öncesi de benzer hesaplar ve ihtilaflar yaşanıyordu. Kaiser Wilhelm’in militarist Almanya’sı ne pahasına olursa olsun Bağdat’a kadar inmek ve “güneşin altındaki yerini almak” istiyordu. Bu ise, İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya’sının nüfuz alanlarına girmek, onların sofralarına el atmak demekti… Sonucuysa, malum…

Ortadoğu sofrası ezelden beri emperyal iştahları kabartı/kabartıyor.

Bu sofranın yerlileriyle dışarıdan gelenleri, hiç kalkmayanlarıyla geç gelenleri ve -Çin gibi- yeni kurulmak isteyenleri vardı. Doğası gereği bu durum, sürekli çatışma demektir. Ekonomik, siyasi ve diplomatik planda sürekli bir çatışma zaten vardı. Ve olayların ulaştığı bu aşamada, söz konusu çatışmaların askeri alana taşınamayacağını sanmak, tek kelimeyle aldanmaktır. Emperyal ihtirasların doğasını anlamamak ve tarih bilmez bir aymazlıktır.

Tarihleri boyunca zarar ettikleri hiç duyulmamış silah tekelleri müzelerde sergilensinler diye üretemiyorlar onca silah stoklarını.

Yalnızca Ortadoğu değil, yeryüzünün tamamı rakip imparatorluk ve ulus devletlerin satranç tahtası olageldi…

Bin yıllar içinde nesiller ve rakipler değişti, ama müsabakanın amacı olan fethetme, hükümran olma hedefi hiç değişmedi.

Dünya satrancının daha stratejik düşünen, tüm şaşırtma hamlelerini buna göre yapan oyuncularıyla, bir kaç hafta içinde Suriye’yi fethedip emevî camiinde namaz kılacağını zanneden ahmak oyuncuları vardı.

Oyunu İran, Rus ve Çin tarzı oynayanlarıyla, Batı tarzı oynayanları, satranç oynamaya heveslenip de kafası basmayan, altında ezilecekleri palas pandıras hamle yapanları vardı.

Bir de seyircileri vardı.

Yani bölge ve dünya Halkları…

Gelişmelerin seyri, biraz da bu seyircilerin kendi adlarına ve kendileri için oyuna müdahil olmalarına bağlıdır.

Erdal Emre