Enternasyonal Proletaryanın Komünist İradesi ve Işığı; Başkan Gonzalo Ölümsüzdür!

Kuşkusuz Gonzalo yoldaşın, Peru ve uluslararası komünist hareket özgülünde temsil ettiği MLM çizgiyi ifade ederken, bu esas yönün yanında bazı hatalı yaklaşımlarının da ortaya konulmayacağı anlamına gelmez. Hem Gonzalo’nun komünist anısı için hem de bu devrimci süreçten dersler çıkarılması anlamında, hatalı çizgilerle hesaplaşmak komünist bakış açısı gereğidir.

Marksist-Leninist-Maoist politik devrim çizgisinin, Peru coğrafyasına uyarlanışının teorik-ideolojik-örgütsel kuramcısı, proleter devrimin Peru’da dalgalanan sancağı, Peru Komünist Partisinin önderi, Halk Savaşının stratejik kumandanı ve savaşçısı Başkan Gonzalo, (Tam adı Manuel Rubén Abimael Guzmán Reynoso) dünya proletaryası ve ezilen halkların komünist değeri olarak, 29 yıllık ağı tecrit koşulları ortamında ölümsüzleşti. ABD başta olmak üzere, emperyalist güçlerin fiili askeri desteği ile faşist Peru rejimine 1992 yılında esir düşen Gonzalo, 29 yıllık ağı tecrit koşulları altında tüm insani yaşam hakları gasp edilerek, gerici dünyanın Peru ayağındaki barbarlığı tarafından katledilmiştir.

Maoist önder Başkan Gonzalo, esir düştüğü tarihten, katledildiği tarihe kadar, Özel Savaş Rejiminin, ideolojik-siyasal teslim alma maksatlı tasarlanan Callao Deniz Üssün’de, en ağır tecrit koşullarında, devrim ve sosyalizm bayrağı olmaktan bir an bile tereddüt etmedi. Peru faşist rejimi, Peru devriminin bu usta kuramcısını, devrimci savaştan koparmakla ciddi bir avantaj elde etti. Peru devrimine darbe niteliğindeki Gonzalo’nun tutsaklığını, ideolojik ve politik yenilgiye çevirmek için, ağır tecrit koşulları dahil, gerici savaş konseptinin tüm özel uygulamaları devreye kondu. Ama özel savaş rejiminin tüm uygulamaları, komünizmin bu yılmaz savaşçısının iradesi karşısında hükümsüz kaldı. Ağır tecrit koşullarında Peru rejimi ve emperyalist haydutların korkulu rüyası olmaya devam eden Başkan Gonzalo, 29 yıllık ağır tecrit koşullarının ardından, ciddi sağlık sorunlarına karşın tedavi edilmeyerek 11 Eylül’de bulunduğu tecrit hücresinde, dünya ezilen halklarının kalplerinde ölümsüzleşirken, barbarlık bu “ölümün” üzerinde “komünizm heyulasının” korkularını yaşamaya devam ediyor. Peru gerici iktidarının, Gonzalo yoldaşın cenazesini yakma veya bilinmeyen bir yere gömme tarzında başlattığı tartışmalar, dünya ezilen halklarına, onların kurtuluş manifestosu olan devrim ve sosyalizm çizgisine duyulan “sınıf kini” değildir sadece. Aynı zamanda derin toplumsal hoşnutsuzlukların, sömürü ve barbarlığa var olan toplumsal itirazların komünist bir çizgide birleşerek politik devrim hedefine yürümesi korkusudur. Bunun için “ölü ya da diri”, her komünist özel savaş rejimine göre kuşatılmalı, ideolojik-politik çizgisi dahil, cüreti- feda ruhu- kararlılığı-kişiliği, gibi ezilen halklarla bütünleşebilen tüm değerleri itibarsızlaştırılmalı, koşulu varsa “yedi kat” yerin altına gömülmelidir. İşte uluslararası enternasyonal proletaryanın ortak değeri ve Peru coğrafyasındaki MLM politik devrim çizgisi olan Başkan Gonzalo, bütün bu nedenlerden dolayı özel savaş rejiminin hedefine konulmuştur.

Peru devrimi ve uluslararası komünist hareketin hazinesine kazandırdığı, stratejik-teorik birikimden öte, demir bir kafeste, O’nu itibarsızlaştırmak için özel seçilen elbiseler içinde, sıkılı yumruğu ile O’nu tutsak eden faşist rejim özgülünde, köhnemiş emperyalist barbarlığa meydan okurken, dünya ezilen halklarının mücadele hafızasında güçlü bir biçimde yerini alan bir önderdir Gonzalo. Faşist Fujimori diktatörlüğü, “kafesteki kaplan” olarak teşhir etmeyi amaçlamıştı, ama O, yargılanan değil yargılayan olmuştu. O kafesten, dünya proletaryası ve ezilen halklarına devrim umudunu haykırırken, “bu uzun devrim mücadelesinde sadece bir büküntü” diyerek, Peru Komünist Partisi’ne stratejik mücadele çizgisinde kararlılıkla yürümeyi beyan ediyordu. Koşullar ne olursa olsun, karanlığın en zifiri anında, biat etmeden, diz çökmeden, devrim-sosyalizm ve komünizm mücadelesinden taviz vermeden yaşama bilinciyle, her türlü gericiliğin düşmanlığını kazanma onurunu taşıdığı için, Peru devriminin bu kızıl sancağı, egemenlerin özel hedefi olmuştur.

“… Bizim içinde savaştığımız siperler bu siperlerdir. Çünkü bizler komünistiz. Çünkü biz halkın çıkarlarını savunuyoruz. Bizim yapmakta olduğumuz ve yapmaya devam edeceğimiz şey budur. Bırakın, rüya görmeye devam etsinler. Bugün bu durum bizim yolumuzun üzerinde sadece bir büküntü. Yol uzundur. Ve biz bu yolu kat edeceğiz. Hedefe erişeceğiz. Biz muzaffer olacağız. Göreceksiniz…”sözleriyle, genel anlamda uluslararası komünist hareketlere, özel olarak da Peru Komünist Partisi’ne tutsaklık koşullarında çağrı yapan Gonzalo’nun bu perspektifi ne yazık ki, PKP’den yoldaşları başta olmak üzere, birçok kesim tarafından doğru okunamamıştır. Emperyalist barbarlık ve Peru faşizminin psikolojik savaş aygıtlarıyla servis ettiği “Gonzalo teslim oldu” yalanına, PKP’den bir kesim başta olmak üzere, Amerikan Komünist Partisi’nin başını çektiği bazı anlayışlar ortak olmuş ve Başkan Gonzalo bura üzerinden itibarsızlaştırılmak istenmiştir.

Peru Komünist Partisi, ideolojik-teorik-stratejik olarak MLM perspektifle temeli atılmış ve askeri ve politik olarak ülke sathında örgütlenmiş çizgi üzerinden devrime yürüyeceği yerde, dönemin Gonzalo sonrası önderliği, iç sürtüşmelere girmiş ve bir kesim de Gonzalo üzerinden yapılan spekülasyonlara ortak olarak, devrimin gerilemesinde rol oynamışlardır. Uluslararası alanda ABD Komünist Partisi’nin başını çektiği bazı anlayışların bu spekülasyona paralel tutum almaları, Gonzalo yoldaşı anlamaktan öte, Gonzalo yoldaşın temsil ettiği komünist değerlere objektif olarak saldırı görevi gördü. Türkiye-Kuzey Kürdistan Maoist güçleri olarak, başından beri tutumumuz net olmuştur ve Gonzalo yoldaşın temsil ettiği komünist değerleri her platformda savunsak da durumu değiştirmeye muktedir olamasak da, psikolojik savaş aygıtlarının tüm yalanları, ağır tecrit koşullarındaki direnişiyle, başkan Gonzalo tarafından hükümsüz kılınmıştır. Ve O’nun Marksist-Leninist-Maoist zeminde tuttuğu güçlü yerle Peru coğrafyasında göndere çektiği enternasyonal proletaryanın bayrağı, dünya proletaryası ve ezilen halklarına ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Halk Savaşı Stratejisi ile And Dağlarından, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için sürdürülen mücadelenin Peru ayağındaki devrimci savaşın startını verirken, O’nu Güney Amerika kıtasında sürdürülen gerilla savaşlarından ayrıt eden, proleter bilimin III. nitel aşaması olan Maoizm zemini üzerinden yükselen komünist çizgisinin niteliğidir. Peru Komünist Partisi’nin devrimci savaşa önderlik rolünü, sevk ve idare gücünü, teorik ve politik donanımını, Maoist ilkelerle ete-kemiğe büründüren Gonzalo, sadece Peru devrimine ilişkin komünist bir çizgi olmamış, uluslararası komünist harekete önemli katkılar sunan komünist bir kişilik olarak tarihimizin sayfalarında yer almıştır.

2. Enternasyonal çizgisinin, kalkınmacı-uygarlıkçı-üretici güçler teorisi ile temsil olunan “batı” rüzgarı, Sovyet ve Çin devrimleri ile alt edilse de bir virüs olarak her tarihsel dönemde Marksizm’i içten kemirmeye devam etmekteydi. Ve her ülke proleter devrimini, iktisadi gelişim düzeyine havale eden bu anlayış, özellikle Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) sonrası, iktisadi olarak geri olan ülkelerde kurulan komünist partileri ile cevap bulmuş, devrimci savaş gücüyle önemli mevziler kazanmıştır. Bu aynı zamanda Maoizm aşaması ile temsil edilen komünist çizginin, proleter devrimlerdeki rolünün, her ülke somutuna göre öne çıkması idi.

Peru’nun ekonomik-politik niteliği başta olmak üzere, somut koşullarının tahlili ekseninde, MLM politik devrim çizgisinin uyarlanması bağlamında Gonzalo, nitel bir komünist çizgidir. Geri ülkelerde devrim olmaz beyhude anlayışına, ideolojik-teorik-politik olarak cepheden bir duruştur. Özellikle, Rus sosyal emperyalizminin maskesini çıkardığı, kapitalist dünyanın bir parçası olduğunu ilan ettiği, “sosyalist devrimler çağının kapandığı ve kapitalizmin nihai zaferini ilan ettiği” teslimiyetçi tezlerinin geliştiği bir tarihsel kesitte, Peru devrimini MLM politik iktidar çizgisi ile kesintisiz Halk Savaşı stratejisiyle başlatıp geliştirmesi, sadece gerici burjuva ve türevi sınıflara karşı cepheden bir duruş değil, Marksizm’e bulaşmış tüm burjuva virüslere karşı alınmış bir politik-ideolojik tutumdur.

Peru gibi ülkelerde, devrimin ancak uzun soluklu Halk Savaşı ile zafere ulaşacağı komünist tezinin somut örgütlenmesi, devrimin önderlik kurumu olan komünist partisinin savaş süreci içinde kurumsallaştırılması ve Peru proletaryası başta olmak üzere ezilen-sömürülen halk katmanlarının gerilla savaşı ile örgütlenip, devrimci mücadelenin öznesi haline getirilmesi, Maoizm zemini üzerinde yükselen bu komünist çizginin somut karşılığıdır. MLM güzergahın Peru coğrafyasına uyarlanışının nitel çığırı olan Başkan Gonzalo, Peru halkının özgürlük muştusunu Halk Savaşı çizgisinde stratejik olarak ortaya koymuş, dünyada esen tüm gerici rüzgarlara, enternasyonal proletaryanın Peru kolu olarak meydan okumuştur.

Uluslararası komünist harekete kazandırdıkları bağlamında, Başkan Mao’nun Marksim-Leninizm’e katkılarını teorik-felsefi-siyasal olarak formüle etmede Gonzalo, tarihsel bir öneme sahiptir. O güne kadar birçok MLM hareket, Mao’nun Marksizm-Leninizm’e nitel katkılarını teorik-kuramsal olarak formüle etmede ve bunu Maoizm aşaması olarak ifade etmede yeterli bir donanım ortaya koyamıyordu. Ve Gonzalo, bilimimizin Maoizm aşaması olarak ifade edilip enternasyonal proletaryanın kuramsal savunulmasında, tarihsel bir rol oynadı.

Kuşkusuz Gonzalo yoldaşın, Peru ve uluslararası komünist hareket özgülünde temsil ettiği MLM çizgiyi ifade ederken, bu esas yönün yanında bazı hatalı yaklaşımlarının da ortaya konulmayacağı anlamına gelmez. Hem Gonzalo’nun komünist anısı için hem de bu devrimci süreçten dersler çıkarılması anlamında, hatalı çizgilerle hesaplaşmak komünist bakış açısı gereğidir. MLM bir partide önderlik sorunu devrim için tayin edicidir. Gonzalo bu konuda berrak bir bilinçtir. Ama Maozmi rehber edilmiş bir önderin, parti önderliğini “Stratejik yanılmaz önderlik” biçiminde ortaya koyması, MLM açısından bir yanılgıdır. Bunun bürokratlaşma, parti içinde olası yabancılaşmanın zemin olması tehlikesi yaratacağı unutulmamalıdır. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi ve en üst organların iradesi ile parti önderliğinin denetimi, KP’lerde vazgeçilmez ilkedir. Bu ilke, içeriği doğru ele alınmamış “Stratejik Yanılmaz Önderlik”, gibi ideolojik-örgütsel çizgide ele alınması, komünist partisini içten kemiren bürokratlaşmaya alan açar.

Diğer yandan, PKP şahsında iradeleşmiş Gonzalo çizgisi, kendi dışındaki devrimci-demokrasi güçleri ile ittifak çizgisi, yaşanan pratiklerle tescillendiği gibi sol sekter bir çizgide pratik bulmuştur. Maoist çizginin, devrimin tüm güçlerini birleştirmedeki tayin edici rolü ele alındığında, PKP’nin çizgisi bu konuda sekterdir. Başkan Gonzalo’yu uluslararası komünist hareketin önemli bir değeri olarak anarken, komünistlerin eksik yanlarıyla hesaplaşmak, doğru ile bütünleşmenin bilimsel metodudur. Bu metot komünistlerin zayıf yanlarını değil, güçlü yanlarını temsil eder.

Başkan Gonzalo’nun Ölümsüzlüğü Vesilesiyle Dünya Komünist Hareketinin Tutumu Üzerine Birkaç Söz!

Dünya komünist hareketinin, uluslararası alanda yaşadığı genel sorunların özel bir eleştirisi ve değerlendirmesini bu yazımızda yapmayacağız. Çok önemli olan bu sorun ayrı bir analiz konusudur. Ama Gonzalo yoldaşın Peru egemenleri tarafından, sağlık sorunları tedavi edilmeyerek katledilmesi üzerine, dünya komünist hareketinin gereken devrimci refleksi gösterememesi, Türkiye-Kuzey Kürdistan Maoist ve devrimci güçlerinin gerçekleştirdiği anma ve mitinglerle sınırlı bir protestonun dışında, komünist hareketin uluslararası alanda merkezi bir tutum alamaması sorgulanmaya değerdir ve bundan her devrimci-komünist gücün payını gündemleştirmesi bir sorumluluktur.

Kuşkusuz bunu dünya komünist hareketinin, ideolojik-teorik- politik ve örgütsel bağlamda içinde bulunduğu yetersizlikten bağımsız ele alamayız. Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao süreçlerinde olduğu gibi, değişen toplumsal koşullara göre, kuramsal, felsefi, siyasal ve örgütsel olarak proletaryanın eylem kılavuzunu geliştiren, katkılar yapan haliyle, dayandığı temel ilkeler ve teorik temeller bağlamında, MLM de anti bilimsel bir sonuç çıkarmak son derece zorlamadır. Yani Marksizm-Leninizm-Maoizm’in felsefesi (Diyalektik materyalizm), ekonomi ve tarih teorisi (Tarihsel materyalizm), politik iktidar perspektifi (sınıflar mücadelesi) ile, kapitalist sistem ve ideologları tarafından çürütülememiş, toplumlar tarihinin gelişimi bağlamında güncelliğini yitirmemiştir. Dünya komünist hareketi, kuramsal-ideolojik öğretisinde, sınıflı toplumun son “kalesi” olan emperyalizm çağında, kriz içinde olan değil, toplumsal krizleri devrimle çözen bir perspektiftir. Bu anlamıyla uluslararası komünist hareketin yaşadığı güncel sorunlar, bu kuramsal zemine ilişkin değildir. Sorun MLM teorinin, özgün tarihsel koşullara göre kullanılmayıp, geliştirilememesi meselesidir. Her tarihsel kesitteki toplumsal gelişmelerin teoriye yansımaması, bilimsel alandaki buluşların MLM teorinin geliştirilmesinde kullanılmaması, Marksist bilimsel dünya görüşüne aykırıdır. Marksizm, statik değil dinamik bir teoridir, toplumu devrimci değiştirme eyleminde politik devrim çizgisidir. Marksizm’in tarihsel gelişiminin herhangi bir evresindeki teorileri, değişmez metinler dizisi haline getirmek, bilimsellik açısından sorunlu bir ele alıştır. Bu anlamıyla, komünist hareket, tüm toplumsal gelişmeleri kendi teorik hazinesine yüklemek durumundadır. Diğer bilimlerle yakın ilişki içinde “toplumu yorumlama ve değiştirme” bilimi olarak kurulup gelişen MLM, temelleri sağlam atılmış proletarya ve ezilen halkların kılavuzudur. Teorik temelleri ve temel ilkeleri sağlam atılmış bu öğreti üzerinden yükselmek, dünya komünist hareketinin, teorik-politik-ideolojik-örgütsel görevlerinde ana halkadır.

Bugün bu ana halkanın, emperyalist barbarlığa ve onun her bir coğrafyadaki gerici iktidar biçimlerine karşı politik bir güç olarak örgütlenmemesi sorunu, komünist hareketin başat sorunudur. Lenin yoldaşın “Karl Marks ve Doktirini” adlı eserinde, bugün açısında da önemli bir tespitini paylaşmak yararlı olacaktır. “Sorunları laf kalabalığıyla geçiştirmeye çalışmak kadar zararlı, ilkelere aykırı bir şey olamaz. Bugün en önemli görevimiz, krizin derinliğini ve onunla savaşma gereğini anlamış bütün Marksistleri bir çatı altında toplayarak, Marksizmin teorik temellerini ve ana ilkelerini, burjuva etkisinden sıyrılamayan ‘yol arkadaşlarının’ çeşitli yönlerdeki sapmalarına karşı savunmaktır…” ve yine aynı eserinde devamla ” bu parçalanmayı kaçınılmaz kılan nedenleri anlamak ve onu önlemek için kararlı ve birlik içinde savaşmak, yaşadığımız dönemin Marksistlere yüklediği en önemli görevdir.”

Dünya ezilen halklarının politik merkezi olarak, bugün enternasyonal bir merkezin kurulamaması, bu parçalı duruşun en açık ifadesidir. Emperyalist barbarlığın dünya üzerinde hegemonya çatışması ve savaşlarını boyutlandırdığı, sömürü ve baskının sınır tanımadığı bir tarihsel kesitte, ezilenlerin ideolojik-politik merkezinin oluşturulamaması, her bir coğrafyadaki komünist hareketin ivedi bir sorunu olarak öne çıkmaktadır. Bunun üzerinde önemle durmak zorundayız. Komünistlerin amaçlarıyla kullandıkları araçlar arasında diyalektik bir ilişki vardır. Amaca uygun her hangi bir örgüt biçiminden mahrum olmak, devrim ütopyamıza göre ilerleyişte bir adım ilerlememek anlamına gelir. Sosyalist politik savaşta ihtiyaca göre örgütlenmek her şeydir. Her bir coğrafyadaki komünist partileri, nasıl ki politik iktidar mücadelesinde ideolojik-siyasal kumanda merkezi ise, komünist partilerin uluslararası merkezide, özel- genel tüm siyasal meselelerin kumanda merkezi olan Enternasyonal birliktir.

DEH’in kurulmasında önemli emeği olan Gonzalo yoldaşın anısı bağlamında, bu görevi gerçekleştirme perspektifimizle, Başkan Gonzalo’nun komünist anısı önünde saygıyla eğilirken, onun kafesteyken, “biz kazanacağız göreceksiniz” haykırışını coşkuyla teyit ediyor, enternasyonal proletaryanın devrim ve sosyalizm mücadelesinin zaferine doğru kararlıkla sürdürülen tüm mücadele ve direnişleri övünçle selamlıyoruz.

Bu yazı ilk olarak Halkın Günlüğü gazetesinde yayınlanmıştır.