“Erdoğan Seçimleri Kazanmak İçin Her Şeyi Yapar” Dediler; O, Şimdi Kendisinden Bekleneni Yapıyor!

Erdoğan’ın iktidar uğruna yapmayacağı tek bir kötülük ve vahşet yoktur. Lakin, ikinci gerçek de şudur; Erdoğan tam da bunu istemektedir. Yani toplumun bu yargıya sahip olup kendisinin iktidar için her şey yapabileceğine inanmasını istemekte, bunu bizzat yaratmış ve yaratmaya çalışmaktadır.

Erdoğan, özellikle son on/on beş yıllık icraatlarıyla gerçek yüzünü göstermiş, teşhir olarak halk kitleleri nezdinde layığı olan faşist karakteriyle çok daha iyi tanınmış durumdadır. Bu anlamda, teşhir edilmesinden ziyade, tutarlı halk muhalefeti ve devrimci yoldan alaşağı edilerek tasfiyesi farz olan ve tüm çürümüşlüğüyle aslen bunu olanaklı kılan bir iktidar durumundadır. Devrimci dinamiklerin mevcut durumu, iktidarın devrimci yoldan tasfiye edilmesinin kısa vadede olanaklı olmadığını göstermektedir. Bu durum, devrimci mücadele dinamiklerinin geliştirilmesini zorunlu kılan somut bir nedendir. Bu bir.

İkinci olarak, devrimci şart temelinde bu durum sağlanana kadar, iktidar karşıtı mücadele, politik mücadelenin başlıca görevi olarak öne çıkmaktadır. Üçüncüsü, komprador tekelci burjuva klik ve siyasi iktidarları şahsında veya bunların hepsi dahil, iktidar edeni ise başta olmak üzere, bunların alacakları her taktik yenilgi, objektif olarak burjuva cephe karşısında devrimci mücadele ve halkların kazanımına vesile yapılabilir, bu anlama gelir. Ve son olarak, iktidara karşı mücadele başta gelmez üzere ve bu esas alınarak, bütün komprador tekelci burjuva sınıf kliklerine karşı siyasi teşhir ve genel mücadele unutulmamalıdır…

Şimdi, somut hedef veya nişan tahtasının orta noktasında duran hedef, egemen klik iktidarı olarak Erdoğan-Bahçeli güruhunun oluşturduğu açık faşist sultadır. Ve devrimci anlamda olmasa da bu sultanın iktidardan düşürülmesi temelinde yıkılarak geriletilmesi aktüel bir süreçtir. Taktik siyasette buna uygun pozisyon almak doğru, gerekli, devrimcidir. Bir sultanın baltalanarak zayıflatılması somut görevken, aynı siyasi sınıf karakteri taşıyan diğer iktidar olasılıkları da bugünden siyasi teşhire maruz bırakılmakla birlikte, iktidar olduklarında somut hedef olarak mücadelemizin ana ekseninde olacaktır. Ancak dediğimiz gibi, şimdi baş düşman iktidardaki egemen klik ve onun kan-katliam, keyfiyetçi hukuksuzluk ve sivil darbeci diktatörlükle özdeşleşen açık faşist sultasıdır.

Kaybettiği seçimlerde yaptığı gibi, kaybedeceği mevcut seçimlerde de kazanmak için faşist olan her şeyi yapma potansiyeli taşımanın ötesinde, bizzat en kaba ve en barbar faşist pratikleri gerçekleştirmektedir. Sadece geçmişi değil, mevcut pratiği de iktidarın barbarlığına tanıktır. Önemlisi, daha fazlasına da tanıklık yapma olasılığı mevcuttur. Tam da burada en geniş toplumsal muhalefetle birleşen bir mücadele perspektifi elzem hale gelmektedir.

İktidarın yaptıkları, yapacaklarının göstergesidir. Seçimleri kaybettiğinde sığındığı provokasyon ve faşist terörle Kürt kentlerini yerle bir edip vahşi katliamlar gerçekleştiren, katlettiği Kürt bebelerini buzdolaplarında saklamaya mecbur bırakan, Kürt gençlerin ölü bedenlerini panzerlerin arkasına bağlayarak meydanlarda sürükleyen, kurşunlayarak katlettiği yaşlı Kürt kadınlarının ölü bedenlerini barbarca zapt ettiği sokaklarda çürütmeyi reva gören, bu cani mesajla topluma gözdağı verip haydutça kurduğu korku imparatorluğu maharetiyle kaybettiği seçimleri geri alan Erdoğan liderliğindeki iktidar güruhu, iktidar uğruna her şeyi yapabileceğini göstermiş, faşist pervasızlıkta rüştünü ispatlamıştır. Bugün de bunu tekerrür etmektedir. Ne ki, tarih tekerrürden ibaret değildir…

İktidarın yukarıda özetlediğimiz ve yaşanmış olan bu ağır tecrübe halkların belleğine kazınarak yer edinmiş, büyük acılarla ruh dünyasına sinmiştir. Ogün bugündür istisnasız olarak toplumun her ferdi, Erdoğan’ın seçimleri ve iktidarı kaybetmemek, dolayısıyla kazanmak için, yapmayacağı vahşi bir kanlı çılgınlık, başvurmayacağı bir komplo ve provokasyon, gerçekleştirmeyeceği barbar bir katliam olamayacağına inanır; bunu ifade eder. Ve bu yargı, tecrübelerle ispatlanmış çıplak bir gerçektir de. Doğrudur; Erdoğan’ın iktidar uğruna yapmayacağı tek bir kötülük ve vahşet yoktur. Lakin, ikinci gerçek de şudur; Erdoğan tam da bunu istemektedir. Yani toplumun bu yargıya sahip olup kendisinin iktidar için her şey yapabileceğine inanmasını istemekte, bunu bizzat yaratmış ve yaratmaya çalışmaktadır. O halde, gerçek ne olursa olsun, Erdoğan’ın istediği duruma düşmemek, yarattığı korku iklimine teslim olmamak gerekmektedir. Tersi durumda, Erdoğan’ın yapmak istediğine veya ulaşmak istediği amaca yardım etmiş olunur ki, bu Erdoğan’a teslim olup ona hizmet etmek olur…

Evet, insani değerlere ihanet etmemiş ve Erdoğan’ın kölesi haline gelmemiş hemen herkes, Erdoğan’ın seçimleri ve iktidarı kaybetmemek için, komplo ve provokasyonlardan siyasi cinayetlere, her türlü terörden katliamlara kadar her türden caniliğe, her türden hile ve entrikaya, en aşağılık yol-yönteme başvurabileceğini, bu uğurda mafya çetelerinden sivil faşist güruhlara, eli kanlı katillerden suç makinesi gangsterlere, illegal suç örgütlenmelerinden bürokrasiye çöreklenmiş hukukçu-vekil-kayyum cinsinden magandalara kadar en adi odaklara sığınabileceği ve bütün bunları harekete geçirebileceğini haklı olarak söylemektedir. Burjuva muhalefet de bunu alenen söylemektedir…

Erdoğan’ın bu katliamcılığı ve katliamlar vasıtasıyla yaratmak istediği manipülasyon bugün ne kadar tutar ayrı bir tartışmadır. Fakat, burjuva muhalefetten en geniş toplumsal kesimlere kadar herkesin ifade ederek Erdoğan-Bahçeli güruhundan beklediği kanlı senaryolar özellikle son aylarda gündeme gelmeye başlayarak iyice yoğunlaştı. İstiklal caddesindeki bombadan, Kürdistan parçalarına dönüş işgalci katliam saldırganlığına, parlamentoda milletvekilini ölüm döşeğine düşürerek estirilen faşist terörden “üç harfli marketler” diyerek hedef gösterdiği marketlere dönük linç saldırıları, ölüm tehditlerine, bir siyasi parti başkanının ofisinde bıçaklanarak ağır yaralanmasına kadar kısa zaman diliminde gerçekleştirilen faşist provokasyon ve saldırılar, korku atmosferi yaratarak toplumu teslim alıp seçimleri bu iklim altında kazanmaya dönüş kanlı senaryonun dört başı mamur biçimde devrede olduğunu kanıtlamaktadır. Kısacası, seçimleri kaybedeceği aşikâr olan Erdoğan-Bahçeli güruh iktidardan beklenenler bir-bir gerçekleşerek hayat buluyor. Yani, Erdoğan-Bahçeli güruhu, kendilerinden alenen beklenen ve haklı olarak kendilerine atfedilen bu provokasyoncu, komplocu ve kanlı katliamcılığı seçimlerden önce sergilemekten sakınmıyor, bilakis hepsini doğrulayarak kendilerinden beklenenleri ve kendilerine atfedilenleri bu faşist girişimleriyle onaylayıp tasdik ediyor, inanılmaz bir şekilde alenen arkasında duruyor!

Tüm kamuoyu, “Erdoğan iktidar için her şey yapar, bu seçimleri kazanmak için de provokasyonlar gerçekleştirecek” beyanlarında bulunsa da veya bu beyanlar bilgisi dahilinde olsa da, Erdoğan karşı karşıya olduğu bu çıplak yargı karşısında, tam da söylenenleri haklı göstererek provokasyon ve komplolar devreye sokmaktan geri durmamaktadır!? Bu tuhaf ve anlaşılmaz mıdır? Esasen hayır. Zira, Erdoğan’ın başkaca bir çaresi, bir şansı yoktur. Burjuva faşist anlamdaki olağan koşullarda seçimleri kaybedeceği kesin gibidir. Seçimleri-iktidarı kaybetmesinin sonuçlarının sultası ve ailesinin imtiyazları, en azından gerici çıkarları için ne anlama geleceğini fevkalade görüp bilmektedir. Bütün bu gidişat ve gerçeği ters yüz etmenin sadece ve sadece bir olasılığı, bir şansı ve kullanabileceği tek bir yetenek ve yol vardır; daha fazla terör, daha fazla katliam, daha koyu, daha aleni ve daha çok açık faşizm. Kısacası Erdoğan’ın açık yüzüyle oynamaktan başka şansı yok ki, bu onu pervasız bir cesaret sergilemeye itmektedir.

Örneğin, uyuşturucu baronları ve suçlularıyla resim vermekten, birlikte anılmaktan ve onlarla özdeşmekten az biraz rahatsız olmaması bunun ürünüdür. Örneğin, yolsuzluk-soygun-hırsızlıklardan, rüşvetçi ve on bir maaşlı bakan ve bürokratlarından, bakanlığı üzerinden özel firmalarına haksız kazanç sağlayanlardan, çocuk istismarcısı, tacizci ve karanlık suç batakları durumundaki tarikat ve cemaatlerden, mafya çeteleri ve bilumum suçlulardan, uluslararası mafya baronlarından, bakanlığını yapmış olan kişilerin bu uyuşturucu baronları tarafından öldürülmesinden vb. vs. rahatsız olmakta mıdır ve bunlarla ortak olmaktan sakınmakta mıdır? Hayır! Onun için, iktidarını korumak için her şey mübahtır. Batmakta olanın korkacak bir şey olmaz. Erdoğan’ın cesareti bundandır ama koftur, çürüktür, köhnedir; yenilmeye mahkumdur…

Bu cesaret, ancak “ölümden öteye köy yoktur” diyerek, “ölümden” önce son şansını kullanmaktan başka umarı olmayan çaresizliğin ve aczin ürünü olabilir. Fakat bu cesaretin birden fazla zemini vardır. Ve bu cesaret, aslen cesaret değil, korkudur; korkudan doğan cesarettir. Erdoğan’ın bu kadar pervasız olma cesaretinde veya bu cesareti kullanmasında; “Erdoğan seçimleri kazanmak için her şeyi yapar” görüşünün yaygın biçimde propaganda edilerek adeta yapması meşrulaştırılıp topluma kanıksatılan “kötü reklamın” kesinlikle payı vardır. Öyle ki, Erdoğan bugün açık-açık bu suçları işleme cüreti göstermektedir. Burjuva muhalefetin bugüne kadarki basiretsizliği de iktidarın göz kırpmadan kolayca gösterdiği bu suç sahiplenici tavrı sergilemesinde rol oynamaktadır. Ve tabi ki, bu hoyratlık, bu pervasızlık ve bu vahşi suç işleme dobracılığıyla sergilenen faşist küstahlık, son tahlilde devrimci eylemin cılızlığı ya da yoksunluğu başta olmak üzere, “hesap sorulmazlık” hikayesine uzanan geçmişinden de beslenmektedir. Daha önce kaybettiği seçimleri bu yolla geri aldı ve hiçbir şey olmadı. Dolayısıyla aynı senaryoyu yeniden denemekten sakınmamaktadır. Enteresan biçimde, dün yaptıklarını aynılıkla bugün de tekrar etmektedir.

Dün, “oluk-oluk akan kanlarınızla banyo yapacağız” diyerek korku ikliminin yaratılmasında kullanılan eski figüranların yerine, bugün, “o köşeler mezarınız olacak-o köşeleri mezarınız yaparız” diyerek aynı korku iklimini yaratmak için maşa gibi kullanılan yeni figüranlar sahneye sürülmektedir. Dün Kürt ulusu, kentleri, seçilmişleri ve yaşlısı-bebekleri üzerinden sahnelenen kanlı senaryo, bugün patlatılan bomba ve işgal saldırganlığıyla, parlamentodaki terörle, marketlere dönük linç terörüyle, ölüm tehditleriyle ve siyasi parti başkanlarının bıçaklanmasıyla sahneleniyor. Dün Sedat’tı, bugün Kürşat…

Lakin modası geçti, iktidarı için kullandığı mafya çetelerinin tehditleri ve cinayetleriyle, provokasyon ve katliamlarıyla korku egemenliğini kurmasının. “Bıçak kemiğe dayanmış” olan toplumsal kitlelerde bu yapay senaryolar, cani oyunlar rağbet görmemekte, maya tutmamaktadır artık. Korkuya esir düşerek gidilecek daha fazla yer kalmadı toplumda. Her gün korkuyla ölmektense, bir günde korkusuzca ölmeyi yeğledi yoksul kitlelerden halklarımız. İçi boş buruşmuş mafya çetelerine eğilecek boyun yok artık, iliğine kadar sömürülmüş, kanı emilerek bitap düşürülmüş, isyana hasıl edilmiş bu halkta. Verilecek tek canı var, onu da vermekten sakınmayan noktadadır diri-diri madenlere gömülen işçilerde. Ve artık o tek güçlü, büyük otorite ve aldatıcı “inandırıcılıktan” beslenen iktidar tablosu yok bugün. Bugün burjuva muhalefet en az onun kadar güçlüyken, acı ve açlığın pençesinde adeta can çekişen işçi-emekçi halklarımızın çığ gibi büyüyen ve patlamaya hazır öfkesi var artık.

Tüm dengelerin alt-üst olduğunu gören iktidar, yaşadığı korkuyu toplumu korku iklimine sokarak atlatmaya çalışıyor. Seçimler yaklaştıkça korkusu artan iktidar son çırpınışlar içinde hasımlarını dişlemeye, “köşeye sıkışmış kedi” misali tırmalayarak teslim almaya çalışıyor muhalefeti, tüm toplumu ve halklarımızı. Lakin nafiledir çabası. Saldırıları da silah-kan-katliamdan aldığı gücü de kof ve kifayetsizdir. Çünkü, kitlelerin desteğini yitirmiş, altı boşalmıştır; en önemlisi de halklarımızın öfkesinden kurtulma şansı yoktur iktidarın. Silahtan ve terörden, cinayet ve kan-katliamdan, tehdit ve provokasyondan başka bir gücü yoktur iktidarın ve adi suç çetelerinin. Silaha güvenerek tehditler savuran mafya bozuntusu faşist çeteler, silahsız çıkabilir mi halkın karşısına, meydana! İktidarı kalkan yapıp arkasında konuşmaya benzemez, meydanlarda halkın karşısına çıkmak. Cesaretiniz, cüretiniz ve yüreğiniz var mı mertçe dövüşmeye? Öz gücüne ve bileğine güvenmenin hakkıyla verilen haklı, onurlu döğüşlere hiç benzemez, ağzı salyalı faşist güruhlarla savunmasız insanlara saldırmanız, alçakça katletmeniz, tehditler savurmanız ve iktidar gücüyle tiran kesilmeniz.

Faşist iktidar halkın karşısına çıkmaya cüret edemediği içindir ki, paralı maşa olarak kullandığı faşist mafya çetelerine sığınmakta, katliam, provokasyon, tehdit ve saldırılara tamah etmektedir. Korkusu kabusa dönüşecek, mafya ve her türden faşist çetelerden medet uman faşist iktidarın. Bugün olmasa da yarın mutlaka proletarya ve halkın iktidarında hesaba çekilecek, bütün kanlı senaryo, provokasyon ve katliam suçlarının hesabını verecektir bu vampir iktidar ve suç ortağı bilumum çeteler avenesi…

Sınıf orijini ve çıkarlarından bağımsız olmayan, onursuz karakterler, suçlu unsurlar, mafya çeteleri, sivil faşist güruhlar ve bizzat suç ortağı olarak bunlar üzerine oturmuş olan iktidarın, açık faşist baskıları, vahşi sömürü, talan, soygun, yolsuzluk ve rüşvet çarkı eşliğinde yaşadığı tüm çürümüşlükleriyle, tarihin çöp sepetine atılmayı çoktan hak etmiştir ki, bu, devrimci sınıf mücadelesiyle sağlanabilir; ancak ve ancak devrimci mücadelede biçimlenen haklı devrimci savaşla gerçek yenilgiye uğratılabilir. O halde, somut taktik mücadeleleri yadsımadan, devrimi hazırlayarak gerçekleştirecek olan koşulları, sınıf örgütlenmesi ve proleter sınıf partisinin güçlendirilmesi yoluyla hazırlanması ertelenemez devrimci görevdir. Bu ilerleyişte, amaca uygun ve devrimin lehine olan her türden mücadele ve aracı, her türden örgütlenme ve yol-yöntemi kullanarak devrimin siyasi-örgütsel-askeri gücünü biriktirmek ötelenemez şart ve görevdir.