Her türlü baskı, saldırı, tutuklama ve katliama rağmen Türkiye ve Kürdistan halklarının direnişini engelleyemeyen Erdoğan iktidarı, bir kez daha büyük bir saldırı dalgası başlattı. Bir yandan Güney ve Batı Kürdistan’da askeri operasyonlara hız verirken, diğer yandan da Türkiye’deki muhaliflere yönelik saldırılar ve hukuk dışı tutuklamalar gerçekleştiriyor.
2013 yılında gerçekleşen Gezi Parkı direnişine yönelik açılan davanın karar duruşması dün gerçekleşti ve davada yargılanan demokrasi mücadelesi temsilcileri ağır cezalara çarptırıldı. Eşit, özgür, demokratik, adil, barışçıl ve doğayla iç içe bir ülkede yaşamak için 2013 yılında demokratik protesto haklarını kullanan milyonların yargılandıkları “Gezi Davası”nda, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” ettikleri iddiasıyla Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’ye ise 18’er yıl ağır hapis cezası verildi. Tutuksuz yargılanan arkadaşlarımız mahkeme salonunda tutuklanarak cezaevine götürüldü.
İktidarın doğa ve insan düşmanı politikalarına itiraz edenler ağır hapis cezalarına mahkum edilirken, Türk devletinin Güney (Irak) ve Batı Kürdistan’a (Suriye) yönelik kapsamlı bir askeri saldırı, işgal girişimi devam ediyor. Aynı günler içerisinde Ermeni Soylırımı’nı TBMM’de dile getiren Meclis’in tek Ermeni Milletvekili HDP’li Garo Paylan linç ediliyor, adeta Hrant Dink gibi katledilmesi için hedef gösteriliyor.
Türkiye’yi bataklığa, Türkiye halklarını yoksulluğa, işsizliğe, kutuplaşmaya, içsavaşa sürükleyen Erdoğan’ın Cumhur İttifakı, seçimlere doğru giderken tek çıkar yol olarak gerilimi, saldırıyı ve çatışmayı yükseltmekte buluyor. Bu sayede milliyetçi, şovenist ve dinci / mezhepçi kitleyi etrafında konsolide etmeye çabalıyor. İşsizliğin, yoksulluğun, zamların, pahalılığın, hukuksuzluğun, liyakatsizliğin, doğa, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığının üstünü Kürtlere saldırarak, Ermenilere nefret kusarak, Alevileri yok sayarak, yurtseverleri, sosyalistleri, demokratları ve tüm muhalifleri tutuklayarak örtmeye çalışıyor.
Bizler Türkiyeli ve Kürdistanlı demokrasi güçleri olarak diktatör Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakının oynadıkları oyunun farkındayız! Bunca baskıya ve saldırıya rağmen halklarımız direnmeye devam ediyor ve edecek.
Ülkemizi ve geleceğimizi Diktatör Erdoğan’a ve faşist koalisyonuna terk etmeyeceğiz, teslim olmayacağız! Çünkü bizler bu ülkenin üretenleriyiz, kadınlarıyız, gençleriyiz, LGBTİ+larıyız. Biz bu ülkenin yok saydığınız Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, Arapları, Çerkezleri, Lazları, Rumlarıyız. Biz bu ülkenin eşitlikten ve özgürlükten yana Türkleriyiz. Ezcümle, her daim söylediğimiz gibi biz halkız.
Gezide yargılanan ve ağır cezaya çarptırılanlar, dağlarda, şehirlerde kimlikleri, kültürleri ve özgürlükleri için direnenler Türkiye halkalarının onur ve direnç çiçekleridir.
Türkiye ve Kürdistan halklarının faşizme karşı verdiği bu onurlu mücadelede, Avrupa’daki demokrasi ve özgürlük savunucularının yanımızda yer almasını istiyoruz. Tıpkı Hitler Almanya’sında yaşandığı gibi, faşizm bir ülkede kök saldığında kötü huylu bir kanser gibi tüm dünyayı sarmak ister. O yüzden şimdi enternasyonalist mücadeleyi yükseltme ve hep birlikte Türkiye’de faşizmi tarihin çöplüğüne gönderme zamandır diyoruz.
Yaşasın enternasyonalist mücadele!
Faşizme, işgal ve paylaşım savaşlarına karşı omuz omuza!
Avrupa Demokratik Güç Birliği – ADGB