Faşizmin Mengenesi – Mazlum CEYLAN

AKP/MHP iktidarı devlet kurumlarını ele geçirerek, buraları faşist zihniyetlerinin at oynatıldığı yerlere dönüştürmüştür. Yasama, yürütme ve yargı organlarını tek elde toplamıştır; tek bir kişinin ağzından çıkan talimatla ‘kocaman, güçlü’ görünen Türk devleti yönetiliyor. Emir ve talimatlara itiraz edenlerin hakkında dava açılıyor, tutuklanıyor, keyfi şekilde hapishanelerde rehin tutuluyorlar.

Tek adamın yönettiği siyasal sistem olarak belirtilen bu tür devletleri; eski çağlarda kralların, padişahların yönettiği çokça görülmüştür; tek başına iktidara sahip olmak için kardeş kellesi kesilmiş, kardeşlerini suda boğmuşlardır. Bu gerici gelenek bugüne kadar sürmüş, katliamlarla kitlelerin zihninde yer eden, Adolf Hitler, Benito Mussolin, Francısco Franco gibi faşist liderlerin uygulamalarıyla bütünleşmiştir. Türkiye ve K. Kürdistan coğrafyasında AKP’nin uygulamaları aynı zihniyetin sonucudur. Aynı faşist zihniyete sahip olanlar arasında hangi yöntemlerle, hangi baskı araçlarıyla sistemi sürdürecekleri sorununda, faşist devletler ve iktidarlar arasında nitel bir fark yoktur. Ayni niteliğe sahipler ve birbirlerinin devamcısıdırlar.

Ezilenlere karşı duruşlarında bilgi ve tecrübe olarak karşılıklı birbirinden öğrenmekteler ve aralarında bilgi alışverişinde bulunmuşlardır. Bu ilişkilerin bir örneği, Hitler ile Kemalistler arasında ki, karşılıklı süren ilişkilerdir, Dersim katliamında, Kemalistler, Almanya’dan kimyasal madde almış, Dersim halkı üzerinde kullanmıştır, akabinde Alman devleti bu kimyasal maddeyi Yahudilere karşı kullanmıştır. Bu katliam sonucu elde etikleri tecrübeleri ve sonuçları merkezileştirerek ezilenlere karşı kullanmışlardır. Türk devletinin ezilen milliyetlere, farklı inançlara ve Kürt ulusuna karşı yürüttüğü saldırıları, Adolf Hitler, Benito Mussolin, Francısco Franco uygulamalarını arıtmıyor. Faşist baskılar vahşi biçimde devam etmektedir. Mussolin, Hitler iktidarda kalmak için kullandıkları, halkı aldatan gerici faşist araçlara bugün AKP iktidarı sarılıyor. Ayrı tarihsel kesitte yaşamış olmalarına rağmen aynı gerici argümanları kullanıyorlar.

Hitler; kitleleri manipüle etmenin etkili aracı olarak Alman ırkının; çalışkan, akıllı olduğunu diğer ırklara nazaran üstün ırk olduğunu savunmuştur, Yahudi ve diğer faklı milliyetlerin katledilmesinde milliyetçilik ve ırkçılığa sarılmıştır.

AKP/MHP iktidarı ise; Türk devletin kuruluşundan bugüne kadar gelen, milletin üstün ırk olduğu, bir Türkün dünyaya bedel olduğu gibi faşist ideolojiye sarılmaktadır, Kürt ulusunun kendi kaderini tayın hakkını ilhak ederek bastırmaktadır. Türk İslam sentezini geliştirerek, tek bayrak, tek milliyet, tek vatan, tek ırk, tek din vs. görüşleri savunarak, politik olarak geri olan işçi ve emekçileri kendi ideolojik ekseni içinde tutabilmiştir. Irkçılık/ milliyetçiliğe sarılarak, sınır ötesi işgaller gerçekleştiriyor.

Adolf Hitler; iktidara gelmesiyle sınır ötesi işgal planlamış, Alman askerlerine Polonyalı askerlerin üniformasını giydirerek sınırda provokasyon yaptırmıştır. Akabinde Polonya’yı işgal etmiştir. AKP iktidarı, Güney ve Batı Kürdistan sınırında provokasyon yaparak, Güney ve Batı Kürdistanı işgal etmiştir.

Adolf Hitler; yargılama, yürütme ve yasamanın yerine kendi iradesini koymuştur, yetkileri tek elde toplamıştır, muhalefet edenleri öldürmüştür, hapishanelerde ölüme mahkûm etmiştir.

Adolf Hitler; Almanya’da Mart 1933 de yapılan seçimlerde 3.3 milyon oy geçersiz saymıştır. Türkiye’de genel ve yerel seçimlerde AKP iktidarının oyları geçersiz saydığı gibi.

Kısacası; Farklı coğrafyada ve farklı zaman sürecinde faşist baskıların uygulama biçimleri aynı olmuştur. Türkiye ve Kürdistan’nın siyasal politik manzarası, Hitler döneminin Almanya’sından farklı değildir. Türk ırkın diğer ırklara göre, akıllı, çalışkan, bilgili olduğunu vurgulayan, sınır ötesi işgal yapmak için provokasyon düzenleyen, yasama, yargılama, yürütmeyi tek elde toplayan, seçimlere hile katan, ölenlerin cesedini arabanın arkasında sokaklarda sürekliyen zihniyetle, Hitler faşizmininin uygulamaları arasında bir fark görmüyoruz. Tarihte ki faşist iktidarların sonu gibi, AKP ve MHP iktidarının sonu da, halkın mücadelesi karşısında yok olmaya mahkumdur. Fakat halkın örgütsüz ve politik olarak kendi geleceğini kuramamasından kaynaklı olarak, kitleler nezdinde teşhir olan AKP yerine başka bir faşist parti iktidara hâkim olacak, halkı yönetecektir. Türkiye tarihinde bugüne kadar olduğu gibi, aynı tarih tekerrür edecektir.

AKP iktidarı ezilen kitleler nezdinde teşhir olmuştur, AKP iktidarının yerini din, milliyetçilik, ‘demokrasi’ gibi söylemlerle Emperyalistlere yeni alan açan başka hâkim sınıflar kliği sahnede, ve kitleleri aldatmaktadır. Siyaset sahnesi böyle olmuştur. Teşhir olan burjuva faşist partilerin yerini diğer burjuva faşist partiler dolduruyor. Emperyalistlerle yapılan antlaşmalarla saltanatını koruyan AKP iktidarı bugün yolun sonuna gelmiştir, artık ne dini kullanarak, ne katliamları planlayarak/ yaptırarak iktidarını sürdürme durumu yoktur. AKP ve MHP iktidarının yerine, komprador tekelci burjuvazi ve emperyalist devletler, CHP, İyi parti gibi partileri tercih etmektedirler.

Dolaysıyla, AKP iktidarının kullandığı din, milliyetçilik, ırkçılık, sınır ötesi işgal gibi benzeri faşist araçları diğer faşist partiler iktidarı alabilmek için bugün kullanıyorlar.

AKP ve MHP iktidarının kullandığı argümanların aynısını millet ittifakında bulunan partiler  kullanıyor!

Dini motifler; kitleleri sömürmek ve baskı altında uysallaştırmak için burjuva devletlerin sürekli manevi baskı gücü olarak kullandıkları bir araç olmuştur. Kitlelerin devrimci isyanları, başkaldırısı dinin manevi gücüyle bastırılmıştır. Kitlelere şirin görünmek için dini söylemlerle, muhalefet eden kesimi din üzerinden sindirmişlerdir. Gezi parkı eyleminde polisin saldırısı sonucu Sultan camisine sığınanların camide içki içtikleri yalanıyla müteddeyin (dini) kesimin manevi duygularını gezi eylemine katılan insanlara karşı yönlendermişlerdir.

AKP iktidarı, Sünni İslam ideolojisini gelişmesi için maddi ve manevi olarak destekledi, öncülüğünü yaptı. Ülkenin her tarafını camiyle doldurdu, gerici, yobaz vakıflara devletin maddi imkanlarını sundu, terörist örgütleriyle ilişkiye geçti veya önü açıldı. Gerici faşistlerin yaptıkları katliamlara sessiz kalındı görmemezlikten gelindi veya yakalanan katiller mahkemede aklandı. Eğitimi dinci vakıflara bıraktı veya tepside bu vakıflara sundu. Kızların erken evliliğini yasallaştırdı, kadınları öldürenlerin cezasını hafifletti, kişilerin davranışlarını diyanet işleri başkanın verdiği fetvalarla biçimlendirdi, açlık ve yoksulluk içinde olanlara Nas süresini hatırlattı, yeni para politikası için ‘ dua edin gerçekleşsin’ gibi açıklamaları yaparak, yağmur duasına çıkan zihniyetle halkı yönetti, açlık yoksulluk içinde yaşayan ezilen halkın manevi aidiyetiyle, onların sesiz kalmasını AKP iktidarı sağladı ve başarılı oldu. Bu söylemleri, AKP iktidarından ayrılan ve partileşen kesim bu geleneği sürdürmektedir. Dolaysıyla bu gerici araç başka partilerin eline geçmiştir. Bu bir.

İki: Milliyetçilik ve ırkçılık söylemleridir. AKP iktidarı Türk milliyetçiliğini Sünni İslam ekseni içinde savunmuştur, Türk milliyetçiliği içinde dini motifleri esas almıştır. Tek bayrak, tek millet, tek vatan Kemalist vurguların son dönemde daha fazla görünmesi, iktidarın ortağı olan MHP’nin siyasetinin sonucudur. Siyasi, ekonomik ve politik gelişmeleri kendi lehine kullanarak, milliyetçi, ırkçı, milli, yerli vurgularla iktidarda uzun süre kalmasını başarmıştır. Bu söylem millet ittifakının eline geçmiştir.

Üç: Ezilen halkı ve milliyetleri korkutma ve sindirme politikası; Devletin temel amacı, ezilenlerin burjuva düzenine karşı ayaklanmalarını engellemek için ezilenleri korkutmak ve sindirmektir. Ezilenleri kırımda geçirerek, toplu katliamlar yaparak korku duvarını örmekteler. İşçi ve emekçilerin en küçük demokratik talepleri zorla bastırılıyor. Tutuklanıyor, hapiste rehin tutuluyorlar.

TC tarihinde ve AKP iktidarı döneminde yapılan katliamlar açıktır. Ezilen Kürt ulusunu, farklı milliyetleri ve inançları zorla milli baskı altında tutarak, misakı milli sınırları içinde tutan AKP iktidarı, sınır ötesi işgaller yaparak, ırkçılık ve milliyetçilik üzerinden, Kürt, Ermeni, Alevi vb. halkın avına çıkan silahlı çeteleri ortaya salmıştır, HDP”nin binalarına silahlı saldırı düzenleyerek, Kürt kimliğine sahip olanları katlederek, alevilerin evlerini işaretleyerek, katilleri mahkemede aklamıştır.

Türkiye tarihinde bugüne kadar süren Türk milletinin dışında diğer farklı milletleri red etme zihniyeti tüm burjuva partilerin temel programı ve uygulaması olmuştur. Hangi burjuva partisi iktidara gelirse gelsin bu gerici faşist saldırılar sürdürecektir.

Dört: Emperyalist devletlere bağlılık; AKP iktidarı, ABD emperyalizminin konsepti ve çıkarları gereği dönemin koşulları içinde ABD tarafında iktidara getirilmiştir. Kuzey Afrika ve Kafkaslara kadar uzanan bölge üzerinde ABD emperyalizminin çıkarlarının gerektiği gibi dizayn edilecekti. Erdoğan bu sebepten dolayı, BODP eş başkanlığına atanmıştır. Ancak Rus emperyalizmi ve Çin faktörü sonucu BODP gerçekleşmesi yarıda kaldı. Uluslar arasında Panislamizim ve Pantürkizim siyaseti sürdürülürken, ülke içinde yer altı yer üstü zenginlik kaynakları dış güçlere satıldı. Fabrikalar, yollar, ormanlar, barajlar, dağlar, limanlar, istasyonlar emperyalistlerin denetimine verildi. Erdoğan hükümeti emperyalist güçlerin maşası durumunda. Bağırması, çağırması, sahte kabadayılık ezilen halkı manipüle etmek içindir. Erdoğan’a yollanan Trump mektubu medyaya yansıdı, Putin’le görüşmesinde kapının önünde nasıl beklettildiğini medyada hepimiz okuduk. Emperyalistler karşısındaki diz çökmüş hali dünya basınında yer aldı.

Kısacası, üstte belirtiğimiz etmenler AKP’nin uzun süre iktidarda kalmasını sağlamıştır. Kitlelerin ekonomik demokratik ve özgürlükleri için iktidara karşı geliştirdiği tepkiyi zorla bastırmış veya dini kullanarak, milliyetçilik yaparak yumuşatmış; köprü, yollar üzerinden cevap olmayı başarmıştır. Ancak bunların da kitlenin nezdinde AKP’nin kullanmasının bir anlamı kalmamıştır. Bu argümanlar millet ittifakı içinde yer alan değişik partilerin kitleleri kendi siyasi potasında tutmaları için güçlü silahları olmuştur, İslamcı kesim adım adım yönünü millet ittifakına çevirmiştir. Tekelci burjuvazide  bu kesimi tercih etmektedir.

Erdoğan hükümeti halkın mücadelesi sonucu gelecek seçimlerle tarihin çöplüğüne karışacaktır, ancak üstte vurgu yapığımız, Türk devletinin milliyetçi, ırkçı, faşist baskıları devam edecektir. Siyasi özgürlükler ve ekonomik sorunlardan dolayı kitlelerin öfkesi, AKP iktidarına kaşı yönetilmesi geçici başarılara sahip olunması olanağı vardır, ancak AKP iktidarı yerine geçen faşist ve ırkçı partiler değişik tonlarda aynı baskıları sürdüreceklerdir. Tartışılması gereken durum bu olacaktır. Tüm sömürü ve baskı biçimlerinden nasıl kurtulacağımız sorunudur.

Dolaysıyla, AKP iktidarına karşı mücadele edilmesi esas alınarak, diğer faşist partilerin gerçek yüzlerini teşhir etmeliyiz. Bu partilerin komprador tekelci burjuvazinin menfaatlerini savunan, işçi ve emekçilere düşman olan partiler olduğunu kavratmalıyız. Kitlelerin politik siyasal bilincini yükselterek kendi geleceklerini örgütlemelerinin çalışmasını sokakta sürdürmeliyiz.

Tarihin tekerrür etmemesi için, içinde geçilen süreci doğru tahlil ederek, doğru mücadele biçimleri ve örgüt biçimleri tesbit edilmelidir. Dünya komünist hareketin tarihi bize sorunların üzerinde gelebileceğimiz yeterli deney ve tecrübeleri bize bırakmıştır. Denenmemiş bir patika yolunda geçmiyoruz. Gerek sosyalist kurumun gerekse devrimci kurumların yaşantısında öğreneceğimiz birikimler haddinden fazladır. Sorun doğru dersleri çıkarmaktır. Teorik düzeyde öğrenmek değildir. Pratiğe uygulamaktır. Sosyalist kurumun bunu başaracak gücü ve kudretti vardır.