Liberalizmin Küçük Sırları

Liberalizmin kurnazlığa dayalı küçük sırlarını deşifre ederek terk et, sekterizme düşmeden devrimci normlar zemininde kolektifle birleş! Tavrımız bu kadar açık, çağrımız bu kadar nettir!

Liberalizm başlı başına bir ideolojik akım değil ama ideolojik akımların bir yansıması, davranış ve tavır-tutumdaki dışa vurumudur. İdeolojik sorundan bağımsız değil, doğrudan ideolojik eğilim taşıyan bir sorundur. Bu nedenle liberalizme karşı ideolojik mücadele zorunludur. Bu mücadelenin yadsınması ağır bir fatura ödemekle eşdeğerdir. Zira, liberalizm sağ bir eğilimdir ve ideolojik mücadele yoluyla düzeltilmediği taktirde sağ pasifizmin çizgi haline gelerek egemen olması kaçınılmazdır. Devrimci şekilleniş ve tavrı zaafa uğratan bir unsur olarak dikkate değer bir mücadele sorunudur. Özellikle neo-liberal emperyalist politika ve stratejilerin toplumları derinden etkilediği bugün liberalizm büyük bir kemirgen durumdadır ki, onunla mücadele günün sorunlarını aşmanın ötelenemez yollarından biridir… İdeolojik sorun olarak siyasi arenaya sirayet etmesi ve örgütsel pratiğe yansıyarak tavır-davranışı biçimlendirmesi görmezden gelinemez bir tehdit ya da tehlikedir…

Liberalizm devrimci saflarda en sık görülen ve tahripkar özelliği yüksek olan ideolojik sorunlardan biridir. Tahribat veya tahrifatı esasta ideolojik tasfiyecilikte karşılık bulur. Bu bakımdan sinsi bir tasfiyeci olarak atfedilmesi yanlış olmaz. Kuşkusuz ki, liberalizmin tahripkarlığı veya tasfiyeciliği liberalizmin vuku ettiği biçimlere göre değişir. Liberalizmin bir dizi biçimi vardır ve bu biçimler arasında nüansalar vardır. Görüldüğü duruma bağlı olarak tasfiyeci-tahripkar özelliği de değişir. Yani liberalizmin her biçimi bir ve aynı değildir, aynı sonuçlar doğurmaz. Buna karşın her biçimi de kendi çapında tahrifat yaratır. Liberal tavır-tutumun gösterilmesi başka olumsuzlukları beslerken, liberalizmin siyaset haline getirilerek sistemli çizgiye dönüşmesi tam manasıyla ideolojik tasfiyeciliğin yaşanması demektir. Devrimcilik başlı başına keskindir, keskin bir olgudur. Liberalizm ise bunun aksine son derece esnek ve hazmı geniş bir olgudur. Bu nedenle, özünde devrimcilikle bağdaşmaz.

Liberalizm ile oportünizm arasında tipik bir benzerlik gözlemlenir. İlkeli davranma ve alınması gereken tavır bakımından ikisinin tutumu muğlaklıkla aynıdır. İlkeli, net ve keskin tavır alma, liberalizmde de oportünizmde de son derece cılız ya da zayıftır. Yanlışla arasına net çizgiler koymaz, belli bir ilkeye bağlı kalınmaz ve yanlış ile arasına kalın çizgiler çekmez. Her yana çekilen, her şeyle uyum sağlayan ve bağlayıcı bir prensibe tabi kalmayan elastiki özellik gösteren bir tutumla biçimlenir. Adeta her kalıba girer. Bu anlamda “Ham çarık” gibi her ayağa uyar. “Samandan sandal” gibidir; binene göre yol alır, rotası belirsizdir. Doğru karşısında olduğu gibi, yanlış/hata karşısında da net tavra sahip olmaz. Doğruyu eğip büker, hatayla birleştirip ikisini harmanlar. Doğru karşısında ne yapar ne eder illa da bir parantez açarak onu uysal, uzlaşır ve silik hale getirir. Net doğru ya da net yanlış liberalizmde yoktur; kararlılıktan yoksun olup doğruyla yanlış arasında ayrım yapma dirayeti göstermez. Genellikle tarafı-tavrı net değildir; belli olmaz, belirsizdir. Hatayla uzlaşma karakterleri güçlüdür. İdeolojik-siyasi olarak korkaktır. Karşı çıkma cesareti zayıftır; net olarak karşı çıkmaz ama dolaylı yoldan karşı çıkar. Net tavır göstermez, karşı çıktığı şeyle bile uzlaşma eğilimi taşır. Liberalizm ya da oportünizme karşı mücadele bu nedenle zordur. Çünkü, bir kalıbı, net tavrı ve bir ilkesi yoktur. Sıkıştığı anda her yana döner, her şeyle uzlaşır.

Liberalizm ideolojik-siyasal kırılmalardan beslenir

Liberalizm ideolojik bir sorun olup, ideolojik-siyasi kırılmalardan beslenir ve bu zeminde sağlam bir duruş ve bilince sahip olmamanın ürünü olarak cereyan eder. Arka planı irdelendiğinde tamamen burjuvadır, burjuva ideolojiden beslenir. Göründüğü basit biçimler bu temelden bağımsız değildir. Her davranış, tutum, tarz, tavır son tahlilde bir ideolojinin damgasını taşır ve onun ürünü olarak ortaya çıkar. Bu anlamda, liberalizmin basit tavır-tutumdaki görünümleriyle ilgilenmek, aynı zamanda ideolojik arka planıyla da ilgilenmek anlamına gelir. Ancak daha iyi anlaşılması için onun davranış biçimlerinde, tavır-tutumlarda ve yorumlanış biçimlerinde incelenmesini gerekli kılar. Her meselede olduğu gibi, liberalizmi de somut görüngüleriyle ele almak doğru olanıdır. Kısacası, liberalizmin en çok görüldüğü tavır-tutum ve davranış biçimlerinde ele alınması isabetli, faydalıdır.

Bananecilik, boşvercilik, kayıtsızlık, kendiliğindencilik, mücadele ve eleştiriden geri durma, sorumsuzluk, hata ve yanlışlara sessiz kalma veya yol verme, hatalara-olumsuzluklara tavır almama, doğruda ısrar ve savunu göstermeme, tutarsızlık, merkezi yapı ve kararlar karsında serbestlik, burjuva özgürlükçü anlayış ve disiplinsizlik, aşırı-demokrasicilik, görev kabul etmeme, küçümseme ya da görevden kaçma, net olmama ve net tavır göstermeme, doğru-yanlış ayrışımında edilgen kalıp bunlar arasındaki çelişkiyi belirsizleştirme ya da silikleştirme, hatayla uzlaşma ve olumsuzluklar karşısında seyirci olma, mücadele ya da tavır almayı göze almayarak bunun dışında kalmayı tercih etme ve zarar görmeme adına sergilenen bencilliğin her türü liberal tavır-tutumun en sık görülen eğilimleridir. Bütün bunlardan çıkarılacak bir sonuç, örgütçü tavrın veya örgüt tavrı ve bilincinin zayıflığı, elbette devrimci tavır ve duruşun zayıflığıdır. Bu zayıflık farklı biçimlerde liberal tavra ve anlayışa yol açar.

Liberalizmde de hatalar dillendirilir, hatta hataların mütalaasında kimseden eksik durmaz, fazlasını tespit eder. Ama bu hataları kullanarak kendi eğilimlerini gizlenmeye, hoş gösterip anlaşılır kılmaya çalışır. Hatalara karşı tavırda keskin biçimde tutarsızlık gösterir. Tutarsızlık onun mayasıdır. Zira bu tutarsızlık onun kendi sorunlarında diğer sorunlarla birleşme eğiliminden ve gerektiğinde orta hareket etme eğiliminden ileri gelir. Hatalara karşı net tavır almayıp tutarsızlık göstermesi bundan ileri gelir. Ve genellikle ya da uygun zemin ve koşul ortaya çıktığında gelişen hatalarla birleşir, ortak hareket eder. Onda ilkenin olmaması bu tutarsızlığı koşullar.

Hatayı kabul eder ya da etmek zorunda kalır ama eleştirmede pasif kalır, hataya tavır alma aşamasına gelindiğinde yollar aramaya koyularak bin dereden su getirir, bahane üreterek tavır almaktan sakınır. Bunu, çoğu kez “kazanma”, “birleştirme”, “kaybetmeme” kılıfı altında savunup açıklamaya çalışır. Oysa temel mesele onun mücadele dirayeti gösteremeyen uzlaşmacı eğilimidir. Hedef olmaktan korkar; bu anlamda bencildir de. Herkesle iyi olma ve her şeyle kardeş-kardeş yaşamayı yeğler. Mücadele cesareti zayıf olduğu için uzlaşmacı özelliği ağır basar. Açıkça tavır alma tutumundan kaçınır, net bir tavra sahip olmaz. Hatalarla uzlaşma karakteri bu zeminde biçimlenerek sırıtır. Ve uzlaştığı sorunlar-hatalar bir yığına dönüşerek onun karşısına dikilip esir alır ve ona yön vererek biçimlendirirler…

Liberalizm aynı zamanda sekterdir ki, ikisinin kardeş olduğu doğrudur. Bu ilişki nasıl yaşanır ya da açığa çıkar? Liberal tavır hataya karşı esnek ve uzlaşmacı davranır, onlara karşı zamanında gerekli mücadeleyi yürütmez. Bu hatalar birikip kabına sığmadığında ve tahribatı belirgin biçimde gündeme geldiğinde ise, liberalizm hoş görüsünü yitirerek kaba mücadeleye-sekterizme başvurur. Çünkü, zamanında doğru mücadele tavrı geliştirmediği ya da hataları ilk ortaya çıktıklarında onlarla mücadele etmediği ve mücadele yoluyla dönüştürmediği için, başa çıkılamaz boyuta ulaşıp büyük tahribatlara yol açan hatalara karşı kaba mücadeleye girişir, sekterizmi uygular. Oysa zamanında doğru tavır geliştirilip tutum alınsa ve doğru mücadele yöntemleriyle karşılanıp düzeltilseler, birikip yıkıcı tahribat yaratma gücüne ulaşamazlar. Dolayısıyla bu hatalara tahammülsüzlük göstererek sekter tavırlar sergilemeye de gerek kalmaz. Alınması gerekip de alınmayan her tavır daha sonra önümüze daha ciddi bir problem olarak çıkar ki, bu durumda sorunların çoğalarak yıkıcı, tasfiyeci ve zararlı etkisinden kaçınılamaz. Liberalizm zamanında almadığı doğru tavrın ürünü olarak sonradan sekterizme başvurmaktan sakınamaz. Özcesi liberalizmin sekterizme dönüşmesi bu zeminde yaşam hakkı bulur…

Hata ve olumsuzluklar karşısında, “önemli değil, bir şey olmaz, sorun çıkmasın” tarzındaki kayıtsız ve uzlaşmacı yaklaşımların sorunları büyütmesi kaçınılmazdır. Zaten mücadele tavrı güdük olan liberalizmin birikerek kabaran sorunlar karşısında doğru mücadele tavrı göstermesi beklenemez. Liberalizmin bu mücadele gücü yoktur. Bu nedenle sekterizme eğilim göstermesi ya da ona dönüşmesi kaçınılmazdır. Sekterizm aynı zamanda bir acizliktir ki, liberalizm sorunlara karşı mücadelede acizdir; zira onun genel karakteri uzlaşmadır.

İdeolojik-politik zemindeki liberalizm gerici düzen ve sınıfların çıkarlarına tehdit oluşturmaz

Liberalizm çoğu kez yanlış yorumlanır, hatta tam tersten okunur. Belki de onun ‘‘küçük sırları‘‘ burada saklıdır. Örneğin; yumuşak başlılık (yani her şeyi onaylama), uyumluluk (yani uzlaşmacılık), çatışmadan uzak durma (yani mücadeleden kaçma), her durumda barışık olma (yani ortama ayak uydurma) vb. vs. gibi haller genel olarak kitleler tarafından sempatiyle karşılanırlar. Ve bu sempati devrimci sınıf saflarında da belli oranda karşılık bulur. Oysa, bu haller hata ve yanlışlar karşısında sergilendiğinde dört başı mamur bir liberalizm ya da liberal tavır olarak anlam taşır. Halk değimiyle ‘‘suya-sabuna karışmayan‘‘ bu tavır, egemen gericilik ve burjuva bencillik tarafından elbette beğeniyle alkışlanır. Çünkü, kurulu düzenleri ve rahatları bozulmaz. Dolayısıyla, ideolojik-politik zemindeki liberalizm gerici düzen ve sınıfların çıkarlarına tehdit oluşturmaz, bilakis onlara uygun olup sürgit devam etmesini sağlayan bir burjuva yardımcıdır. Aynı zamanda hata ve olumsuzluklar karşısında da aynı rolü sergileyerek, olumsuzlukların derinleşerek büyümesine, ideolojik savrulma, kırılıp yozlaşma ve çürümenin egemen hale gelmesine doğrudan katkı sunan bir kemirgen olarak işlev görür.

Özellikle Lenin ve Mao‘nun, emperyalist barbarlar tarafından ‘‘uyumsuz ve kavgacı‘‘ kişilikler olarak teşhir edilmesi dikkate değer bir konudur. Zira, Onlar revizyonist ve burjuva ideolojik akımlar karşısında keskin bir mücadele tavrına sahip oldukları gibi, sınıf savaşında ısrar eden ve bunda uzlaşma tanımayan, bir anlamda liberal olmayan ilkeli ve kararlı Komünist devrimcilerdi. Onların burjuvazi tarafında uyumsuz kavgacılar olarak suçlanması yerindeydi. Ama bu yerindeliğin işaret ettiği büyük gerçek, Onların sınıf savaşındaki kararlılık ve ilkeli olmaktan başka bir anlam taşımaz ki, devrimci sınıf tutumu açısından bu kavgacılık zorunlu ve yeğdir.

Bunun devrimci saflardaki yanlış yorumlanmasının bir biçimi, iç sorun ya da sınıf örgütü içindeki sorunlarda da kavgacı tarzın benimsenerek uygulanmasıdır. Yani liberalizme düşmeme ve olumsuzluklara karşı ideolojik mücadele adına, kavgacı, yıkıcı sekter tarzın benimsenmesidir. Oysa, ideolojik mücadelede ödünsüz olma tavrı, devrimci saflardaki sorunları veya halk saflarındaki sorunları kavgacı tarz ya da sekterizmle ele almayı gerektirmez. Tersine, ikna-eğitim esasına dayanan doğru bir ideolojik mücadelenin yürütülmesi de ideolojik mücadelede ödünsüzlüktür. Ödünsüzlük iç sorunlarda kavgacı tarzla eş değildir. Ki bu hatadan beslenenler, genellikle ideolojik mücadeleyi örgütsel mücadele biçiminde yürütmekte, bazen de siyasi mücadele olarak biçimlendirmektedir. Yerli yersiz Kültür Devrimi‘nden bahsedilip bu çağrıların ortaya atılması bu yanılgıların bir biçimidir. Kültür Devrimi‘ni siyasi devrim olarak algılamayanlar onu basit sorunlara ya da içteki ideolojik mücadelelere indirgeyerek içini boşaltmakta ve elbette ideolojik mücadelede sekter yıkıcı tarza düşmektedirler.

Liberal olmama adına sekterizme düşülmemelidir

Liberal olmamak sekter olmak anlamına gelmez. Pekala sekter olmadan liberal olunmayabilir. Hatta sekter olmamanın bir yolu da liberal olmamaktır. Liberalizm ile sekterizm arasında kesin bir ilişki vardır. Fakat bu ilişki, liberalizme düşmeme adına sekterizm savunusuyla kurulacak bir ilişki değildir. İkisi arasındaki paralellik, liberalizmin sekterizmle doğru orantılı bağdır…

Öte taraftan, hatalara karşı alınmayan her tutum liberaldir ama alınan her tutum sekterizm demek değildir. Hatalarla uzlaşmamak ve onlarla mücadele etmek doğru tutumdur ve bu tutum sekterlikle bağdaştırılamaz. Ne yazık ki, hatalara karşı tavır alma tutumu genellikle sekterlikle alakalandırılır. Oysa sekterlik liberalizmin bağrında vardır, doğru tavır ve mücadele sekterlik değildir. Hataya tavır almamak liberalizmdir ki, liberalizmin bir biçimi de sekterizmdir. Dolayısıyla sekter olan tutum, hata ve olumsuzluklara karşı doğru tavır alarak mücadele etmek değil, onlarla uzlaşma tavrıdır.

Sekterizm, liberalizmin sempati toplamasının bir vesilesidir. Ama ironiktir ki, sekterizmi doğuran unsurlardan biri yine liberalizmdir. Sekterizmi doğuran liberalizmin belli biçim veya durumda sıcak karşılanmasına karşın, sekterizmin bu sempatiyle karşılanmaması şaşırtıcı değildir. Sekterizm kaba ve açık bir yıkıcıdır. Buna karşın liberalizm yumuşak huylu ama sinsi bir kemirgen olarak tasfiyeci, çok daha tehlikelidir. Tehlikelidir çünkü, liberalizm hoş görü bulur ve bu sayede daha güçlü, daha etkili ve daha rahat yerleşir devrimci saflara. Lakin sekterizm doğası gereği bu şansa sahip değildir, ona karşı mücadele refleksi çok daha diri, güçlüdür…

‘‘Şekere bulanmış mermi‘‘ benzetmesi liberalizm için kullanılabilir bir benzetmedir. Tatlı bir mizaç ortaya oyarak çekicilik edinir ve bu sayede yaygınlaşarak nüfuz eder. Lakin bu nüfuzu edindikten sonra tatlı mizacı bir kurşuna dönüşerek ölümcül rol gösterir. Ki, liberalizm bu kadar uzun boylu beklemeden de her aşaması ve her tavrında tam bir zararlı, tam bir yabancı olarak sağ tasfiyeciliği besleyip büyütür.

Liberalizm’in küçük sırlarını deşifre edip, ideolojik mücadeleyi yükseltelim!

Bütün bunların bir sonucu olarak, liberalizme karşı ideolojik mücadelenin elden bırakılmaması somut bir görev olarak karşımıza çıkar, çıkmaktadır. Safların sağlamlaşması ve gelişerek büyümesinin bir yolu bu mücadeledir. Ne yıkıcı sekter bir mücadele ve ne de liberal mücadelesizlik benimsenemez. Doğru burada anlam kazanır. Bilimsel doğruya bağlı kalmak ve buna uygun hareket etmek  genel bir gereksinimdir. Yanlışa karşı mücadelenin yolu bir başka yanlış değildir. Liberalizm ne kadar zararlıysa, diğer yanlış anlayış ve tutumlar da kendi çapları oranında zararlıdır. Lakin bugün liberalizm ve liberal tavırla mücadele etmek somut bir mesele ve görev olarak önem taşımaktadır!

Hata ve olumsuzluğu aşarak örgütsel suç (tüzük suçu) durumuna tekabül eden kimi gelişmeler karşısında kolektif iradenin aldığı karar ve yaptırımlara itiraz ederek merkezi yapıya eleştiri yürüten yaklaşımlara tanıklık yapıldı. Maalesef bu eğilim, birden fazla yaşanan tecrübeye rağmen de aktüel olmaya devam edip tekerrür etmektedir. Özellikle kolektif iradenin aldığı tavır ve uyguladığı yaptırımların haklı olduğu ilgili pratiklerde kanıtlanmasına ve suçların işlenip burjuva kişiliklerin çirkefliği ortaya çıkmasına rağmen aynı eleştirel tutumun başka gelişmelerde görülmesinin tesadüfle bağını kurmak biraz zordur. Açık ki, liberal anlayış ya da pratik olarak liberal tavır bunda rol oynayan etmendir ki, bunun tespit edilmesi gerekir. Aksi halde sistemli hata ve olumsuzlukların, örgütsel suç tutumlarının kollanarak sahiplenilmesi açıklanamaz. Kazanma, birleştirme, zayıflamama, kopmaları engelleme kaygısıyla açıklanan bu liberal eğilim, liberalizmin tavrın sığındığı küçük sırrıdır…

Öte taraftan başkasına Marksizm’i, kendisine liberalizmi uygulayan-reva gören yaklaşımlar da o küçük sırrın bir başka açmazı olarak aşılması gereken çarpıklıklardır. Hata ve olumsuzlukları ve hatta disiplin ve işleyiş suçlarına karşın, kendisinde sorun görmeyip, bütün sorunu dışına yükleyen ve dışında arayan anlayışlar da liberelizmi besleyen yaklaşımlar olarak görülmektedir. Liberalizmin bu tutarsızlığı ve çifte standartçı yaklaşımı kendini meşrulaştırarak olumsuzluklarını kabul ettirmeye dönük bir tablodur ki, bu kolektifi bozan bir eğilimdir, kabul edilemez…

İşte bütün bunlar liberalizmden kopmayı ve/veya liberelizmle mücadele etmeyi öne çıkararak gerekli kılar. Liberalizmden kopma MLM’de birleşme her yoldaşın kaygısı ve esası olmak durumundadır. Bu, sadece kolektif veya bir kısım yoldaşa değil, bütün yoldaşlara uygundur. Her yoldaş, hatalarda değil, kolektif çıkar ekseninde bilimsel devrimci zeminde birleşmeyi yeğlemelidir. Bunda kimse kaybetmez. Liberal kurnazlık değil, devrimci kaygı kolektifimizi ileri taşır. Her yoldaşın kaygısı kolektifin ilerlemesidir! O halde ortak kaygıya dayalı yoldaşlığı ilerletmek ve kendimizdeki zaaf başta olmak üzere, bilumum zaafları yenerek sağlamlaşmak için liberalizmin her türüne karşı birlikte mücadele edelim. Yoldaşlığı tüketmiş olanlarla değil ama yoldaşlık şartlarını barındıran her yoldaşla kolektif devrimci çıkarlar temelinde birleşmek temel yaklaşımımızdır. Liberalizmin kurnazlığa dayalı küçük sırlarını deşifre ederek terk et, sekterizme düşmeden devrimci normlar zemininde kolektifle birleş! Tavrımız bu kadar açık, çağrımız bu kadar nettir!