Faşist Kuşatma, Burjuva Klikler Arası Dalaş, Seçimler ve Ne Yapmalı?

AKP/Erdoğan iktidarı, içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal krizini bir çözüme kavuşturmuş değil. Son yıllardaki çözülüş ve kaotik durum güncelliğini korumaktadır. AKP-MHP ortaklığı zemininde vuku bulan Cumhur İttifakı önümüzdeki seçimlere stratejik bir önem vermektedir. Ortaya koyulan politika ve hamleler seçim endeksli olduğu kadar, iktidar ömrünün uzatılması ve tehdit oluşturan engellerin kaldırılmasına kilitlidir. Bir yandan seçimlerden galip çıkmanın yoğun arayışı söz konusu iken, beri yandan çözülen ve çözüldükçe buhranlar yaratan sistem krizine reçete bulunmak istenmektedir. Fakat gelinen aşamada AKP-MHP koalisyonu zor aygıtlarını bütünlüklü devreye sokmanın dışında, bir alternatif geliştirmiş değildir. Dönem konsepti olarak, fiili saldırılarla tasfiye et, eldeki olanaklarla bütün cepheleri kuşat ve yok et, stratejisi gütmektedir. Bu strateji kapsamında konumlanmış ve bundan öteye tutunacak dalı kalmamış bir koalisyondur. Devrimci, sosyalist güçlerin tasfiye ve özelde Kürt ulusal hareketine yönelik hem iç siyaset alanında hem de dış siyaset alanında imha siyaseti ile yönelmesi, tasfiyeyi, iç siyaset alanından çıkararak KDP işbirliğiyle dış sahaya taşıması bütünlüklü ve hesaplı bir kuşatmadır. Bu sadece seçimlerde galip gelme arayışının sonucu değil, “TC” devletinin Kürt Ulusal Hareketi’ne karşı stratejik düzeyde konumlanışıdır.

AKP/ Erdoğan iktidarının saldırısı devrimci dinamiklerle sınırlı değildir. Kendi siyasal iktidarıyla uyumlu olmayan her güç tehdit unsuru olarak tanımlanarak, objektif hedef pozisyonundadır. “TC” egemenler sisteminin faşizmi tüm çıplaklığıyla sahadadır. AKP-Erdoğan iktidarı bu gerçeklik ekseninde siyasal hat belirlerken, “niye işler normal seyrinde gitmiyor” demek saflıktan öte siyasal ufuksuzluğun bir göstergesidir. Çünkü açık faşizmin hüküm sürdüğü genel koşullarda olağan üstü görülen ve aykırı tanımlanan her şey olağanlaştırılır. Tanıklık yapılan süreç böyle bir süreçtir. Ve politikalar bu gelişmeler dikkate alınarak belirlenmek zorundadır.

Sistem krizinin yaratmış olduğu saflaşmanın diğer yanında bulunan Millet İttifakı bu krizi kendi lehine çevirerek “Güçlendirilmiş Parlamento “projesiyle aşmak istemektedir. Burjuva kliklerin bir kısmının toplandığı bir mecra olan Millet İttifakı faşizmin güler yüzlü hali olarak tanımlanabilir. Sınıf pozisyonu, emperyalizmle kurulan ilişki, üniter devlet çizgisinde kutsanan “devletin-milletin birliği” siyaseti ile kurulan bağ, sermaye eksenli konumlanışı gibi temel meselelerde AKP-MHP koalisyonuyla nüans farkı dahi yoktur. İktidarı rakip kliğin elinden alarak, kendi kliğinin hegemonyasını tesis etmenin ötesinde bir anlam biçilemez bu ittifaka.

Demokrasi ve özgürlükler bu klik için sınıfsaldır. Kime ve neye demokrasi, kimlerin özgürlüğü sorulmadan hangi sınıfın damgasını taşıyacağı yanıtlanmadan gerçekleştirilen konumlanış baştan kötürümdür. Millet İttifakı ekonomik ve siyasal buhranın rüzgârı ve avantajlarını da arkasına alarak çeşitli demokratik ve reformist güçleri kendisine tabi kılmış görünmektedir. Sınıf ufku dar olan ve tarihsel olguları es geçen aynı zamanda “TC” devletinin üniter ve Kemalist yanıyla barışık yaşayan bu güçler seçim marifetiyle tılsımlı bir gücün sorunu ortadan kaldıracağı fikriyle savrulmuş durumdalar.

Elbette ki proletarya ve emekçi sınıfların en küçük kazanım ve çıkarı savunulmalıdır. Bu bağlamda taktik politika ve çeşitli manevralar devreye girebilir. Devrimler tarihi uyanıklığın, çeşitli iş birliklerinin, politik manevralarında tarihidir. Bizlerin bunlara sırt dönmesi beklenemez. Fakat bizler aynı zamanda burjuvazinin oyunlarına karşıda kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerini de bilerek politik sahada yer ediniriz. Millet ittifakı bu çerçeveden okunduğunda “Güçlendirilmiş Parlamenter” sistemle faşizmi başka bir nitelikte örgütleyip “TC” devletinin bekasına kendini adayacaktır. İşin özeti bu olduğu gibi hedefte budur. Buna dikkat çekmek bu gerçeği dillendirmek AKP-MHP koalisyonunu es geçmek anlamını taşımaz. İki faşist bloktan biri olan Millet İttifakının teşhirini yapmak ve manipülasyona dayalı siyasetini ifşa etmek bir görevdir. Bu görevin yerine getirilmemesi asıl problem olarak tanımlanmalıdır.

Seçimler süreci devrimle bağı çerçevesinde ele alınarak

Seçimler süreci bu konseptte yürütülürken ve klikler arasında ki dalaş sürgit devam ederken, komünistlerin konumlanışı bu gerçekler üzerinden inşa edilmelidir. Bilinmelidir ki faşizmin yönetim ve iktidar biçimi olduğu bir ülkede kazanılan haklar bir kararnameyle ortadan kaldırılabilir. Somut gelişmeler babında OHAL ilan edilerek işçi ve emekçiler hapsedilebilir ve katledilebilir. Darbeler marifetiyle sivil ve askeri diktatörlükler biçiminde büyük bir tasfiye furyası başlatılabilir. Bunların hepsi faşizme içkin özellikler olup tarihsel tecrübelerle de sabittir. Dolayısıyla komünistlerin taktik politikası bu gerçeğe yaslanarak biçim alır.

Taktik politika stratejik hedeflerden yalıtılmaz. Eğer taktik politika bir politikaysa çeşitli amaçlar içerir. Amaçsız ve hedefsiz bir taktik olmayacağı gibi anın görevlerine de sırt dönen bir taktik politika olmaz. Bu sebeple taktik politikamız hem stratejik yönelimle diyalektik bağı kurulmalı, hem de güncele yani somuta dayanmalıdır. Bizler için durum nettir. Siyasal iktidarın zaptı için her taktik ve her araç önemlidir. Devrimin hizmetine sokulmayan, devrimi ufuk çizgisi olarak belirlemeyen araçlar ise koftur. Bu anlamıyla seçimler süreci devrimle bağı çerçevesinde ele alınarak, politik pozisyon alınacaktır.

Kesin olan şudur ki; seçimler marifetiyle çeşitli kazanımlar elde edilerek reformlar düzeyde çeşitli değişikler sağlanabilir. Ancak seçimler marifetiyle bir sistem değişikliği, kapitalizmin lağvedilmesi, üniter yapının değişimi, emperyalizme darbeler vurmak gibi gelişmeler mümkün değildir. Bura üzerinde inşa edilen teoriler zırvalık ve demagojidir. Kurtuluş sancağını parlamento zemininde dalgalandıran parlamentarist; reformlar düzeyinde kurtuluşun sağlanacağını düşünenler ise tasfiyeci reformistlerdir. Bu bakımdan siyasal iktidara karşı mücadele, devletin farklı uçlarında duran kliklerle mücadele ve tasfiyeciliğe karşı mücadele bir arada yürütülmelidir. Bu mücadele yürütülürken açık faşizm koşullarında ve somuta dayalı olarak ittifaklar ve eylem birlikleri kaçınılmazdır. Bu tercih değildir. Somut olanın ve ihtiyaçların zaruriyeti ekseninde karşı karşıya kalınan bir olgudur. Olgu tarif edilip ihtiyaçlar belirlendikten sonra yapılması gerekenler için adım atmak anlamlı olandır.

Ekonomik ve siyasal krizin iç içeliği, klikler arası savaşın geldiği boyut, egemen olanların yönetememe hali çeşitli olanaklar yaratmış durumdadır. Yanı sıra devrimci sosyalist güçlerin parçalı ve dağınık durumu, alternatif yaratama gerçekliği, kitleler içinde etkin bir güç olamayışı, önderlik problemleri vb. sorunlar ise kendi zayıflıklarımız olarak orta yerde durmaktadır. Kendi kriz halimiz egemenlerin krizini aşmasını kolaylaştırırken işçi sınıfı ve emekçilerin savunmasız kalmasının objektif zemini yaratmaktadır. Bu koşullar içerisinde ittifaklar yaparak, hâkim kliklere karşı mücadeleyi bu zeminde sürdürmek somuta uygun olandır.

Birleşmek ve ittifak yapmak somut gelişmelere göre biçimleniyor, dar grup çıkarlarından çıkarak işçi ve emekçilerin çıkarlarına kilitliyse çeşitli ittifak arayışları ve girişimler ukalalık ve bilmişlik marifetiyle gölgelenemez. Açık faşizm koşullarında müttefik olanlarla yan yana gelinmeyecekse ne zaman gelinecek. Müttefik ve dost yahut halk ve sınıf tabakası içinde yer alan politik aktörlerle çeşitli düzeylerde ortaklıklar kurulmayacaksa kimle kurulacak. İttifak ve eylem birliklerini yaratan ve böyle tanımlanmasını şart kılan olgular nelerdir. Bunlar niye gündeme gelir ve niye inşa edilir. Bu sorular es geçilerek bütünlüklü bir yadsıma ve yaftalama basit olandır. Zor olan bunun inşasıdır. Bu zeminde cereyan eden ittifaklar reel olanı gören devrimci, ilerici arayışlardır.

Beri yandan her şeye rağmen ve herkesle ittifak savunusu mekanik dar görüşlüdür. Bizler bağımsız siyasal çizginin korunması, dayatmadan ve benmerkezcilikten uzak, demokratik normların bilince çıkarıldığı ve aynı zamanda ayrı bağımsız çizginin korunduğu ittifakları ve eylem birliklerini savunuyoruz. Burada birlik ve mücadele iç içedir. Bir yandan ideolojik mücadele öte yandan ise müttefik ve dostlarla ortak hedefler doğrultusunda beraber hareket etme. Birinden biri ötelenmediği taktirde bu ister eylem birliği olsun ister ittifak olsun devrimcidir.

Merkezine, ezilen yığınların devrimci taleplerini alan ve bu talepler ekseninde kitlelerin devrimci-dinamik rolünü örgütleyen, dahası ülkedeki politik gelişmelere ezilenlerin cephesinden, ezilenlerin çıkarlarını ortaya koyan her anlayış, sürecin ortaya çıkardığı devrimci görevler ekseninde, ittifak, eylem birlikleri vb. tarzında birlikler kurmayı başarıyorsa bu devrimcidir.  Bu hem devrimci-sosyalist-demokrasi güçleri açısından bir ihtiyaçtır, hem de ezilen kitlelerin burjuva “alternatifler” dışında, kendi alternatif dünya görüşleriyle buluşmaları açısından bir ihtiyaçtır. Ezilen yığınlara, burjuva “tercihler” dışında, devrimci, sosyalist tercihleri taşımak, somut programlar ve planlamalarla somut araç ve yöntemlerle olanaklıdır. Bu aynı zamanda, ezilen yığınların burjuva “çözümler” dışında, kendi devrimci çözümleriyle buluşmaları anlamına da gelmektedir.

“Emek ve Özgürlük İttifakı”, bu ihtiyacın devrimci karşılığıdır!

Emek ve Özgürlük İttifakı farklı bağımsız ilerici ve demokratik güçlerin çeşitli gelişmeler ekseninde oluşturduğu bir platformdur. Bu platformun inşası açık faşizmin hüküm sürdüğü bir atmosferde açığa çıkmıştır. Faşist ablukanın dağıtılması için süreklileştirilmiş politik darbeler ve istikrarlı karşı koyuşlar şarttır. Emek ve Özgürlük İttifakı siyasal yönelimini tek bir mecraya kilitli kılmadan yürüyüşünü sağlam adımlarla sürdürdükçe coğrafya işçi ve emekçilerinin desteğiyle büyüyebilir. Sokağın gücünün buradan dokumak tayin edici bir noktada durmaktadır. Esas görevin sokaktan, fabrikadan, Kürt ulusunun devrimci dinamiğinden, azınlık inançlardan doğru belirlenerek ufuk çizgisi belirlemesi karşı koyuş zeminin temel harcını oluşturmaktadır. Sağlam direnç odakları yaratılmadan karşı karşıya kalınan bir muharebede galip çıkmak pek mümkün değildir.

Bu anlamıyla Emek ve Özgürlük ittifakının daha geniş demokratik ve devrimci güçlerle yoldaşlaşması yürüyüşün selameti açısından farklı bir öneme sahiptir. Ve aynı zamanda AKP karşıtlığı zeminde boy veren ve bununla sınırlı kalınan bir mevzi değil, sistem ve tüm burjuva iktidarlar, tüm burjuva klikler karşıtı bir mevzinin inşası üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Çeşitli talepler ve ihtiyaçlar zemininde oluşturulan ittifakın alternatif bir güç haline getirilerek burjuva kliklerin etki gücünü baltalaması pekâlâ mümkündür. Ama sadece güç değil, sağlam bir güç olması sistemin kan akışını engeller. Bunu başaracak olan da bizim konumlanışımız ve yapış tarzımızdır.

Bugün açısında görevlerimiz şunlardır; AKP- MHP koalisyonuna karşı halk güçlerinin en geniş birliğini inşa etme meşru militan karşı koyuşla örgütlenmek ve zora dayalı sistem gerçekliğine uygun direnç odakları oluşturmak. Seçimlerin belirleyici olmadığı nesnel gerçekliğinden hareketle faşist kuşatmayı bir bütün yarmak için her alanda mücadeleyi yükseltmek.  Devrimci komünist örgütlenmenin zayıflığını giderecek yeni örgütlenme tarzları yaratmak, klikler arası çatışmada muhalif kliğin etki gücünü zayıflatacak bağımsız siyasal alternatifler yaratmaktır. Ancak bu duruşla parlamenterizm ve reformizmin yükseklere çektiği tasfiyeci kuşatmaya karşı mücadelede sağlam mevzi tutulabilir.  Böylece AKP- MHP koalisyonunun fiziki ve psikolojik saldırılarını sokak başta olmak üzere her bir cephede göğüsleyecek özgün örgütlenmeler inşa etmek mümkün olacaktır.

Bir dizi görevin belirlenmesi nihai hedeflerimiz ve andaki gelişmeler belirlenerek biçim alır. Faşist kuşatma ve abluka kendiliğinden ortadan kalkmaz. Hiç bir gerici odak kendini feshederek sürecin dışında kalmaz. Bu gerçeğin üstünden atlanılarak yol yürünemez. Sınıf mücadelesinde belirleyici olan sınıf savaşımının gerçeğine uygun konumlanmaktır. Burada ne iyi niyetli yönelimler ne de hümanizm eksenli sınıf çatışmasını gölgeleyen beyanlar belirleyicidir. Belirleyici olan bir sınıfın diğer sınıfı ortadan kaldırma eylemindeki konumlanışıdır. Doğru konumlanış ve sınıf mücadelesinin gerçekliğine uygun etkinlik yoksa egemenleri yeryüzünden silmek mümkün değildir. Bu çatışmada galip gelebilmek, hazır reçeteler ve sihirli bir değnek yoktur. Anın politik, sosyal, ekonomik ve iç çelişkileri kavranmadan sloganlarla bir arpa boyu yol gidilmez. Bu sebepten ötürüdür ki attığımız ve atacağımız her adım bir sonraki adımın seyrini belirler. “Politikada durağanlığa yer yoktur” veciz sözü sınıf mücadelesinde anlık görevlerin önemine işaret eder.

Bu politik görevler ekseninde, devrimci ve sosyalist güçlerin birleşmesi,  birlik kültürü ile ezilen yığınları, mücadele çizgisinde birleştirmesi son derece önem arz eder. “Emek ve Özgürlük İttifakı”nın, “Hep Birlikte Başaracağız” başlığı altındaki çağrısı, bu boyutu ile anlamlıdır, kavranması gereken bir halkadır. Deklarasyon “Çağrımız Türkiye’nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlaradır. Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde halkın egemen olduğu bir toplumsal düzen kurabiliriz. Bunu başarmak ezilen ve sömürülen halk kitlelerinin değiştirici gücüyle mümkündür. Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birleşik mücadeleye davet ediyoruz! Hep birlikte başaracağız…” tespiti ile, faşizme karşı somut ortak mücadeleyi açık beyan etmesi ve bugün ittifak dışında kalan devrimci-demokrasi güçlerine çağrı yapması, somut çalışmalarla pratik mücadele sorunudur.

Sakınmadan ifade edelim ki, AKP ve MHP faşist koalisyonu düne oranla daha zayıf olmasına rağmen, yargı, ordu, polis, bekçi ve paramiliter güçler içerisinde etkinlik rolünde herhangi bir zayıflık yoktur. 2016 yılı itibariyle bu alanda özgün bir seferberlik başlatarak diğer klik mensuplarının ( Faşist Gülen Cemaati) gibi güçleri tasfiye ederek kendi güçlerini konumlandırdı. Belli noktalarıyla Avrasyacı kanat burada palazlanırken öte yandan MHP ve AKP’nin sivil güçleri bu alana sevk edildi. Uzun vadeli hazırlıkların bir ayağı olarak bu gelişmeler gündeme geldi. Bu gelişmeler dünde biçim aldıysa da bugünün gelişmelerinde etkin rol oynayacaktır. Dolayısıyla AKP-MHP koalisyonun bin bir türlü hazırlıklarını yadsıyarak parmak demokrasisine saygı duymasını beklemek gerçekçi değildir. Çeşitli anlaşmalara binaen yol haritasını farklılaştırma eğilimi olabilir. Fakat bu bir olasılıktır sadece. Şuan itibariyle konumlanışı iktidarı kaybetmeme ve korumaya dayalıdır. Bunun için büyük kaoslar ve yıkımları göze alabilir. Aldı da. Bizler tam da bu gerçeklik üzerinden ana müdahaleyi şart koşmalıyız.

Burada kitlelerle militan karşı koyuş zemininde ve bilincinde bağların kurulması belirleyicidir. Sokağın ve meşru militan mücadelenin gücüne dayalı yürütülmeyen siyaset bir siyaset olsa da asla devrimci bir siyaset değildir. Bizleri parlamenterizm ve reformizm eksenindeki siyasal hezeyandan ayıran öğelerden biriside meşruluk ve militanlık eksenli konumlanışımızdır. Kitlelerin gerçek kurtuluşu da bu basamaklarla birlikte sağlanır. CHP’nin sokağa sırt dönerek her defasında seçim hatırlatması boşa değildir. Bilinçli bir tercih olduğu kadar devlet bekasını korumaya yöneliktir. Tüm bu gelişmelerin toplamında iktidar ufuklu siyasal çalışmalar ekseriyetle işlenmelidir. İçinden geçilen politik konjonktürün birçok sorumluluğuyla yüz yüzeyiz.

Pratik ve ideolojik sahada etkin rol oynamak tercih değildir. Gelişmeler bir taraftar refleksiyle seyredilip, yorumlanacak basitlikte de değildir. Maoist devrimciler sistem krizinin bağrında filizlenecek olan politik gelişmelerin, gerilim hatlarının, sosyal ve siyasal özgünlüklerini doğru yönden görerek konumlanmalıdır. Ezilenlerin isyan çığlığını, sokakları döven gür seslerini, işçilerin kararlı ve kavga yüklü duruşlarını gördüğümüz taktirde iktidarın fethi için sağlam darbeler vurabiliriz. Açık faşist kuşatmayı yarma eylemi “bekle gör” değil, anı yakala meşru militan çizgiyi kuşan siyasetiyle olur. Görev budur. Bu görev, bir yığın araçla icra edilebilinir. Önemli olan araç ve amaç ilişkisini doğru ele almaktır.

halkingunlugu4.org/