Gerçek barış halkların savaşıyla gelecektir

halkalr bar istiyorBizler haklı -haksız savaş ayrımını silikleştiren ve aynılaştıran, toptancı bir yaklaşımla haklı savaşlara da karşı çıkan ve tüm bu savaş ve yıkımların bizzat sorumlusunun emperyalist/kapitalist dünya gericiliği ve onun yerli işbirlikçilerinin olduğunu atlayan ve silikleştiren bir savaş karşıtlığı ve barış argümanını kesinlikle red ediyoruz ve bu minvaldeki bir yaklaşımın son tahlilde sınıf işbirlikçisi bir yaklaşım olduğunu özellikle belirtiyoruz.

HABER MERKEZİ (01.09.2015)-Bugün 1 Eylül dünya barış günü ve muhtemeldir ki hem ezilenlerin safında yer alanlar hemde ezenlerin safında yer alanlar hoyratça bugün barış ve kardeşlik mesajları vereceklerdir. Emperyalist/kapitalist dünya gericiliği kendisinin bizzat yaratmış olduğu tüm savaş ve yıkımların sonuçları üzerinden yine pişkince ve kitleleri manipüle ederek sanki kendisi değilmiş gibi bunlara karşı çıkan, eleştiren ve hatta bu doğrultuda örgütlediği binlerce çeşitli mekanizmaların olduğunu bilmekteyiz. Yarattığı tahribat ve yıkımları gölgelemek ve kitleler nezdinde teşhir olmamak için barış, demokrasi, Özgürlükler gibi kavramları en çok kullananlar insanlığa ve doğaya düşman bu gerici zebanilerin olduğu açıktır… Hatta sözde savaşlara, insan hakları ihlallerine vb bizzat kendilerinin oluşturdukları kurumlar vs bulunmaktadır.

Emperyalist/kapitalist dünya gericiliği kendi sınıfsal karakterine uygun olarak gerçek gerici ve barbar kimliğini silikleştirmek ve işgal ve saldırılarına meşruluk kazandırmak için en çok sarıldığı argümanlar kuşkusuz ki yukarıda bahsini ettiğimiz barış ve özgürlük gibi kavramlardır. Fakat bizler biliyoruz ki bu gerici zebaniler insanlığın bu ileri birikim ve kazanımlarını ne savunabilecek ve nede ağızlarına alabilecek bir içreğe sahiptirler. Aksine bunların tümüne karşı kendini cepheden var eden gerici bir düzlemde durmaktadırlar. Barış kavramı insanlığa halkların kan ve can bedeli örülü tarihsel mücadeleleriyle kazandırılmış ulvi değerler ve birikimlerdir. Dolayısı ile bu kavramları gerçek anlamda ve sınıfsal niteliğine uygun olarak ancak ve ancak ezilen ulus ve milliyetler başta olmak üzere işçi sınıfı ve emekçiler temsil edebilir ve edeceklerdir.

Barış kavramıda dahil inşalığın yada toplumsal mücadelenin çeşitli aşamalarında ortaya çıkmış olan bir yığın kavram bugün kendi nesnel zemini ve içeriğinden kopartılarak hoyratça kullanılmaktadır. Ve maalesef bunu bugün en çok yapanlar ise ezilenlerin safında yer alan devrimci ve ilerici güçlerdir…Meselelere devrimci sınıf perspektifinden bakamayan bu anlayışlar doğallığında barış kavramıda dahil tüm diğer önemli kavram ve meseleleri hümanist bir yaklaşım ve sınıf gerçekliğinden soyutlayarak ele almaktadırlar ve bu anlamda da kitleler nezdinde ciddi kafa bulanıklığına vs sebep olmaktadırlar. Bunlara karşı doğru bir zeminde ideolojik mücadele yürütmek bugün proleter devrimcilerin önündeki temel görevlerden biridir. Post Marksist ve burjuva liberal bir yaklaşımla olaylara yaklaşan tüm savunu ve belirlemeler niyetlerden bağımsız olarak objektif ezilenlerin mücadelesini zayıflatan ve burjuvaziyi güçlendiren bir noktada durmaktadır.

Tabiî ki proleter devrimcilerin ve halkların barış arzusu ve savunusu vardır ve bunun nasıl ve hangi içerikte olacağı defalarca MLM bilimi ve toplamda proleter devrimciler tarafından deklere edilmiştir. Bizler haklı -haksız savaş ayrımını silikleştiren ve aynılaştıran, toptancı bir yaklaşımla haklı savaşlara da karşı çıkan ve tüm bu savaş ve yıkımların bizzat sorumlusunun emperyalist/kapitalist dünya gericiliği ve onun yerli işbirlikçilerinin olduğunu atlayan ve silikleştiren bir savaş karşıtlığı ve barış argümanını kesinlikle red ediyoruz ve bu minvaldeki bir yaklaşımın son tahlilde sınıf işbirlikçisi bir yaklaşım olduğunu özellikle belirtiyoruz.

Gerçek anlamda barış ancak ve ancak halkaların dünya gericiliğine karşı yürütmüş olduğu devrimci savaşlar ve mücadelelerle gelecektir. Hiçbir safsata bu bilimsel gerçekliği değiştiremeyecektir. Emperyalist/kapitalist barbarlık var olduğu müddetçe gerçek ve kalıcı bir barıştan söz etmenin zerre kadar bir anlamı yoktur. Dolayısı ile sınıflar mücadelesi gerçekliğinden soyut ele alınan ve toplamda ezilenlerin haklı savaşlarınıda silikleştiren ve red eden bir barış yaklaşımı bizlerin hiçbir koşulda savunacağı bir şey olamaz. Bazı süreçlerde tabiî ki egemenleri geriletmek ve onların gerici savaş saldırganlığı ve çığırtkanlığını teşhir etmek için taktik bir politika olarak barış siyaseti vs savunulabilinir ve bu gayet ileri bir yaklaşımdır. Fakat bunun ötesine taşıran ve meseleyi stratejik bir minvalde ele alan yaklaşımlar kesinlikle doğru değildir.

Dünya ve ülkemiz halklarına barışın gelemsi için tek seçenek devrimci savaşların dahada yükseltilmesidir.

http://www.halkingunlugu.net/