Gazetemiz yazarlarından Bakış Can’ın gazetemizin 105 Sayısında yayınlanan ‘’ Kaçırma, tehdit ve işbirliği saldırısına karşı silahlanma ve önlem alma’’ başlıklı makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz
HABER MERKEZİ (24-08-2015)-AKP iktidarının başlattığı topyekûn savaş ve saldırganlık konsepti keskin uçlarıyla, bilinen belli hedefler olan Kürtler, Aleviler, Ermeni ve diğer azınlıklar ile emekçi halk kitlelerine dönük gerçekleştirilecek faşist katliamlardan baskılara kadar geniş bir yelpazede his edilecektir. Ancak saldırı ve saldırı hedeflerinin kapsamı bilinen genel çerçeve dışında daha sinsi ve kirli metotlarla da devrede olacaktır ki, bunu göz ardı etmek doğru olmaz.
Sokak infazları, yargısız infazlar, kaçırma, tehdit, şantaj, hain takibat ve istihbarı faaliyetler devrede olduğu gibi, bu süreçte daha sinsi ve azgın biçimde devrede olacaktır. İstihbarat faaliyeti sosyalist ve devrimci mücadeleye karşı kullanılan en etkili ve burjuvazinin son derece ciddi ele aldığı faaliyetlerden biri olduğu bilinmektedir. Bunda kaçırıp ölümle tehdit etme, şantajlar yapma, değişik tekliflerde bulunmak ve hatta ‘’cazip gelebilecek’’ olanaklar sunma biçimindeki yöntemlerle hedefledikleri istihbaratı elde etmeye çalışırlar. Kaçırarak korkutma, korkutma metodu en etkili olandır istihbarat kaynağı yaratmakta. Ki kaçırma metodu esas olarak korkutmaya, korku salmaya dönük bir metottur. Kaçırma yöntemi, kaybetme ve öldürme gibi tehditlerle bir gizem oluşturup kişi üzerinde derin bir korku yaratmayı sağlayarak, polis veya MİT gibi güçlerin bu yasa dışı faaliyetinde belli sonuçlar elde etmesine yol açmaktadır. Oysa hiçbir gizem ölümden öteye bir hükme ve korkuya sahip değildir, olamaz da. Yöntem ne olursa olsun, kullanılan tehdit ne olursa olsun hepsinin en kötü ihtimali ölümdür. Ki, amaç korku yaratıp korkunun egemenliğini sağlayarak hedefe ulaşmak olduğu için ve özellikle de toplumsal şartlar ve konjonktürel koşullar uygun olmadığı için ölüm olayına da her zaman başvuramaz, öldüremezler! Korkuya yakalanmak tamda bu güçlerin istediği zemine kaymaktır. Korkmaktansa, gerekli olan mücadelenin sergilenip, önlemlerin alınması ve uygun yöntemlerle bu tehdidi boşa çıkarmak mümkün olup doğru olanıdır.
Evet demokrat, devrimci ve sosyalist güçlerin sıklıkla devletin yasadışı faaliyetler gösteren MİT’i, polisi vb tarafından kaçırıldığı gündeme gelmektedir. Bu, yukarıda da dediğimiz gibi gerici faşist devlet ve hâkim sınıfların geleneksel bir tavrı, genel karakteri ve uygulamasıdır. Bu kirli yöntem salt bu güne özgü değil, sınıf mücadelesinin her kesitinde devrede olan bir yöntemdir. Dün de kullanılıyordu, bugün ve yarın da kullanılacaktır. Düşmanın devrimci güçlere karşı mücadelesinde bu ve benzeri yöntemlere başvurması her zaman gündemde olup geçerlidir.
Bu durumda faşist hâkim sınıfların baskılarına boyun eğerek mücadeleyi bırakma, devrime sırt dönme tavrı benimsemeyeceğimize göre, bu kirli yöntemleri her vesileyle deşifre edip kamuoyuna duyurmak ve daha etkili yöntemlerle bu kirli saldırıları boşa çıkarmak zorunlu devrimci tutumdur.
Karşı yöntemlerle bu saldırıları boşa çıkarmanın yolları saldırıya uğrayan kişilerin durum ve konumlarına bağlı olarak zenginlik kazanır. Yasal zeminde demokratik mücadele içinde bulunan kişiler, ekseri bu saldırıları kamuoyuna açıklayıp deşifre ederek üzerlerindeki bu tehdit ve baskıyı püskürtebilirler. Bunun da ötesinde açık alan demokratik mücadele faaliyetleri yürütüp de açıkta olan ve polis-MİT’in bu saldırılarına maruz kalan kişiler tek gezmeme, uygun olmayan zaman ve yerlerde tek bulunmama ve en az iki kişi olarak hareket etme, tenha-ıssız yer ve geç saatlerde belli yerlerde bulunmama biçimindeki hareket tarzıyla belli önlemler almış olurlar. İki kişinin kaçırılması, tehdit edilmesi, işbirliğinin teklif edilmesi genellikle tercih edilmez ama tek kişi buna tam olarak uygundur. Dolayısıyla tek gezmemeyi prensip edinmek önemli bir önlemdir. Dahası bu saldırıya maruz kalan kişi veya kişilerin durumu fark eder etmez yüksek sesle bağırıp olayı çevreye duyurması etkili bir önlem olarak mutlaka kullanılmak durumundadır. Durum anlaşıldığında konuşup sohbet etmenin hiçbir gerekçesi olamaz. Doğrudan tavır alarak olayı dışa duyuracak şekilde bağırarak tavır almak ve yapılanı çevreye açıklamak en doğru ve etkili tavırdır. Oysa konuşmayı kabul etme tutumu bile polis-MİT vb tarafından bir taviz ve zayıflık olarak yorumlanıp onları güçlendirir ve baskılarını arttırır. Yapılan teklifi tamamen saklayıp açıklamamak ise polisin işbirliğini zorlamaya davetiye çıkarmaktır. Sesiz kalıp saklamanın sonu niyet ne olursa olsun, kaygı ne olursa olsun kirli tuzağa düşmektir.
Bunun dışında illegal yaşamda bulunup bura faaliyeti yürütenlerin aynı duruma maruz kalmaları durumunda, bu kişilerin daha etkili savunma yapmaları mümkündür. Örneğin bir dönem polisin kimlik sorması karşısında illegal faaliyet yürütüp silah taşıyan devrimciler, polisin kimlik sorması karşısında kimlik verme yerine silahını çekip polisi vurarak geliştirdiği devrimci savunma ve tavır gündemdeydi. İllegal durumdaki kişinin ve özellikle aranır durumda olup üzerinde silah bulunan devrimci kişinin polisin kimlik sorması karşısında kimliğini vermesi alenen yakalanmasına vb göz yumması anlamına gelir. Dolayısıyla bu durumdaki devrimci kişi ya yakalanmayı tercih edecek ya da yakalanma yerine devrimci eylem ve savunmayla düşman unsurunu etkisiz hale getirecek. Elbette yakalanma tercihi devrimci olmayıp benimsenemez. O halde yapılması gereken ikinci fiildir.
Bu tecrübeden hareketle, aynı konumdaki devrimcilerin maruz kalacakları bu saldırı karşısında boyun eğmeden ve sakınmadan devrimci eyleme başvurması en doğru ve saldırıyı püskürtmekte en etkili yöntemdir. İllegal faaliyet yürüten devrimci ne yakalanmayı benimsemeli, ne de polisin-MİT’in tehdit, şantaj ve işbirliği teklifi saldırısını pasifçe karşılamalıdır. Elbette yasal durumu uygun olmayan devrimciler silahlanmalı ve savunmasını bununla yapmalıdır. Mevcut sürecin de genel olarak devrimci tavrın da gereği ve ihtiyacı budur.
http://www.halkingunlugu.net/