İsviçre (26.08.2013) Türkiyede siyasal çalışmalarından dolayı maruz kaldıkları baskılanmalar ve onları bekleyen davalar can güvenliklerini tehdit ettiği için İsviçrede sığınma talebinde bulunan Orhan Gürhan, 05.01.1984 eşi Zuhal Erol ve 16 aylık çocukları Ağit Erol, „türkiyede demokrasi var“ diyen İsviçre Federal Göçmenler Dairesi (BFM) tarafından, hakkında binlerce insani hak ihlali davaları bulunan ve yine bu davalarda Avrupa insan hakları mahkemesince mahkum olan Türkiyede demokrasi olduğunu iddia ederek geri göndermek istemektedir. İnsan hak ve hürriyetinin Türkiyedeki gelişiminde İsviçre göçmenler dairesine şu örnekleri vermemiz yeterli olacağını umuyoruz.
En son Türkiye genelinde sistem karşı gösterilerde devletin ve onun kolluk güçlerinin saldırıları sonucu 6 insan öldürülmüş, yaklaşık 3 bin kişi gözaltına alınmış (bunlarda tutuklananların sayisi henüz tam olarak belli değil), yaklaşık 10 bin insan çesitli biçimlerde yaralanmıştır. Yüzlerce yazar, aydın, sanatçı bu gösterilere katıldıkları için haklarında davalar açılmış, bir zat başbakan tarafından kitle gösterilerinde teşhir ve tehdit edilmişlerdir. Bu tehditler sonucunda galiyana gelen kitleler sözkonusu sanatçı, yazarlara linç girişiminlerinde bulunmuştur. Roboskide (Uludere) yaşları henüz çocuk denilebilecek 34 kürt insanı bir zat Başbakanlık-Mit-Genelkurmay tarafından verilen emirle katledildiler. Kürtler ulusal demokratik haklar mücadelesinde devletin jopundan, gözaltısından, infazından kurtulamamışlardır, hergün bunlara bir yenisi eklenmektedir. Kısa örneklendirmeye çalışıtığımız türkiyede demokrasinin gelişimi bu şekildeyken, isviçre göçmenler dairesinin farklı bir şekilde görmesi sınıf çıkarları gereği anlaşılır bir durumdur ama bu doğru olduğu anlamına gelmez. Isviçre Göçmenler dairesi bahsini ettiği sözkonusu „demokratik gelişimi“ doğrulamak için çabalamakta fakat türkiyenin bugünkü devlet yapılanmasında bunu ispatlamak mümkün değildir çünkü bu tamamen bir yanılgıdan ibarettir.
Orhan Gürhan, Zuhal ve Agid Erol “türkiye demokrasisine” teslim edilmelerini istemek insanlık suçu işlenmesi demektir. İsviçre Devleti imzasının bulunduğu 1951 cenevre antlaşmasına karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun bilincinde olmaya çağırıyoruz. Gürhan-Erol ailesinin geri gönderilmesi demek en hafiften onlarca yıl hapiste kalmaları demektir. Insan hak ve özgürlüklerinden yana olduğunu söyleyenler bu durumu göze almamalıdırlar.
İsviçrede iltica statüsü için geliştirilen yasa modelleri her ne kadar referandumlarda onaylansada isviçre kaçınılmaz olarak, geçmişte olduğu gibi(yahudilerin salt geçişlerine izin vermeleri)gelecektede tarih karşısında mahkum olacaktır. Bu mahkumiyetin esas faturası kitleleri dezenformasyonlarla, manüpülasyonlala aldatanlara ve yine onlar üzerinden kendini var etmeye çalişanlara kesileceği bilinmelidir. Bu vesileyle gerici, ırkçi, faşist anlayışlara karşı mücadele etmek insanliğin geleceğini bu ülkede sağlamak anlamına gelmektedir.
Biz İDHF olarak bu mücadelede seve seve yer alırız çünkü biz insalığın vede doğanın gelecegini merkezimize koymuş bir kurumuz.
Gürhan-Erol ailesinin geri gönderilmelerini durduralım!
Birlik-Mücadele-Zafer
İDHF (İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu)
26 Ağustos 2013