Halkların Birleşik Devrim Hareketi Londra’da selamlandı

londra“Emperyalist-kapitalist dünya gericiliğine ve ona bağlı olarak Türkiye-Kuzey Kürdistan’da terör estiren faşist devete karşı; ezilenlerin istemine umut olan ve ‘birleşelim-savaşalım-kazanalım’ “şiarını yükselterek  12 Mart’ta Kürdistan dağlarında kuruluşunu ilan eden ‘Halkların Birleşik Devrim Hareketi-HBDH’nin  Avrupa Komitesi tarafından Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde düzenlenen tanıtım panellerinden biride 30 Nisan Cumartesi günü Londra’da yapıldı

Londra (02-05-2016) Sınıf teorisi, Atılım ve Britanya Kürt Halk Meclisinin katılımıyla gerçekleşen panel, Mayıs ayı vesilesiyle başta Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya olmak üzere , Ermeni Soykırımı, Dersim Tertelesi, Deniz Gezmiş ve yoldaşları, Amed zindanlarında direnerek ölümsüzleşen 4’ler, Haki Karer ve yoldaşları, Sinan Cemgil ve yoldaşları ve Devrim ve Komünizm davasında yitirilenler anısına saygı duruşuyla başladı.

Açılış konuşmasının ardından ilk sözü Sınıf Teorisi temsilcisi aldı. Temsilci yaptığı konuşmada ;

“1 Kasım seçimlerinden önce egemenlerin AKP’ ye karşı canhıraş bir mücadelesini gördük. O sırada egemenler parçalıydı.  Seçime giren HDP çatısı altındaki güçlerin ve diğerlerinin  AKP’nin geriletilmesi  icin bile olsa ilerletilmesini istediler.  6 milyonluk bir kitle ortaya çıktı ve Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde  bu yana ilk kez yoksulların hareketi ciddi bir kitle desteği aldı.  Ortaya çıkan bu  iradenin büyüklüğü  egemenleri düşündürdü ve biraraya geldiler. Ortaya çıkan iradenin bir devrimci potansiyele dönüşmesi egemenler açısından düşündürücü oldu.  İlk seçimde parçalı olan egemen sınıflar, 1 Kasım seçimlerinde tek yumruk olup karşımıza çıktılar. Bu anlaşılırdı bizim açımızdan. Çünkü devrimci ve komünistlerin birleşmesi durumu vardı ve bu onların başına “bela” olacaktı o yüzden hemen anlaştılar. Anlamımız gereken burada bunların iç çatışmalarının iyi anlatılması ve anlaşılması devrim hareketimiz açısından önemlidir. Bizim açımızdan ortaya çıkan bu fotoğrafa karşısında görev olarak neden birleşemiyoruz işte bu soruya cevap vermek durumundaydık. Gelinen noktada devlet açık bir savaş yürütmeye başladı, bu durumda bizim askeri müşterekte özgür bayrağımızı düşürmeden birleşme görevi ve halka karşı bir sorumlulukla dostlar arasında bu birlik oluşmuştur. Bu birlik emekçilerin birliğidir, devrimci birliktir ve düşmanla hesaplaşmak durumundadır. Şunu biliyoruz, görevimiz çok zor, Ortadoğu ve Türkiye-Kuzey Kürdistan’da egemenlerin her türlü oyunlarına karşı bölük pörçük karşı durmamız zordur. Bir devrimin ana sorunu şudur;  Dost düşman cephesi iyi analiz edilmelidir ve hatta halkların birleşik cephesi oluşturulmalıdır. Bu birlikteliği nasıl yürüteceğimiz noktasında ise  biz kendi açımızdan şunun farkındayız. Bir Komünist hareket  olarak ve bu hedefle hareket eden bir KP olarak, ezen ulus ezilen ulus, ezen sınıf ezilen sınıf, ezen cins ezilen cins, ezen inanç ezilen inanç, tüm bunlar özel mülk dünyasının çıkardığı sonuçtur. Onun ortaya çıkardığı tüm kültüre ve onun çıkardığı sınıflara karşı bir vuruş olacaktır bu birliktelik. Dolayısıyla bu bizim stratejik hedefimizdir. Bunu gözden kaçırmadan güncel duruma müdahale etmezsek sonal hedefe gidemeyiz. Mirasımız olan ama sadece komünistlerden ibaret olmayan bir tarihimiz var ve bu tarihe karşıda görevlerimiz var.Şimdi Kürt ulusu çıkmış ve özgürlük çığlığı atıyorlar. Komünistler bu çığlığa sessiz kalamazlar.  Komünistlerin bayrağında ezilen cinsin, inançların ve ulusların çığlığı yoksa bu yanlıştır. Tamda burada Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın yaptığıda bu oldu. O ezilen ulus olarak Kürt ulusunun bu çığlığını bayraklaştırdı, O tüm komünistlerin esen rüzgarının tersine gitti ve katledilmesinin gerekçeside bu oldu. Ezilen ulusun hareketiyle  ve katılabilecek  tüm devrimci güçlerle yoldaşlaşarak ama bağımsızlığımızı, eleştirilerimizi bir tarafa bırakmadan sonal hedefimiz olan Komünizm stratejik hedefimizden vaz geçmeden coğrafyamızdaki tüm emekçiler için kurtuluşun yolu budur. Selamlıyoruz”

Panelin ikinci konuşmacısı olarak sözü alan Atılım temsilcisi ise yaptığı konuşmada ; “Bugün Ortadoğu coğrafyasında emperyalizm kar amaçlı müdahaleleri ve bunun sonucunda gelişen dinsel, mezhepsel çatışmalarlarla ve bu durumu daha da kızıştırarak özünde oradaki sömürüyü daha da geliştirdi. Bunun sonucunda ise ırkçı, faşist mezhepsel örgütlenmeler ortaya çıkmıştır. O alanların sömürgeleştirilmesi adına yaratılan örgütler, sonunda emperyalizmin de başına bela olmuştur.

Tüm bu savaşın sonucu olarak da insanlar topraklarından edilmiş ve Avrupa kapılarını “umut” olarak görüp göç yollarına düşmüştür. Bunun sonucunda yaşadılarıda hepimizce aşikardır. Tabi bu durum karşısında olumlu durumlarda yaşanarak, güçlü bir alternatif olan devrimci örgütlenmelerde ortaya çıkmıştır. Rojova buna örnektir, yine bu durum karşısında rejimlerin devrilerek eskiyi aratıcak nitelikte olan yeni rejimlerde çıkmıştır.  Kürdistandaki siyasal duruma gelirsek; Gerici faşist çetelerle Akp iktidarı kirli ve çirkef bir ittifak içerisine girerek Kürt halkına karşı saldırganlışmıştır. Rojova devriminin yakındaki ülkelere bir devrim gündemi yaratması gerçekliğini göstermesi bu saldırganlığın bir gerekçesi olmuştur. Yaşanan Gezi direnişide bunun bir başka boyutudur. Bu durum karşısında gerçekleştirilen katliamlara karşı sadece ilerici devrimci kurumların değil emek örgütlerininde birlikte hareket etmesi gereken bir durumdur. Eğer bugün Kürdistandaki bu direnişi sahiplenmezsek ve bu direniş başarısız olursa yarın ezilen halklar ve özelliklede ezilen inançlar büyük bir baskı altına alınacaktır. Bu anlamda Halkların Birleşik Devrim Hareketi önemlidir ve geliştirilmelidir.”

Britanya Kürt Halk Meclisnin konuşmasında ise şu noktalara değinildi;

“Bugün halklarımızın yaşadığı tüm alanlarda Ortadoğunun özgürleştirilmesi sadece Kürtlerin değil tüm halkların sorunudur. Bunu bilince çıkarırsak HBDH gibi aynı zamanda demokratik alandaki mücadele araçlarınıda geliştirmemiz gerektiğini görürüz. Tüm sömürgeci güçlerin karşısında devrimci hareketlerinde mücadeleyi geliştirmesi gerekiyor, artık dönem Biz demenin zorunluluğunu dayatmaktadır. Bugün kendi eksenimizde dönen zaman geçmiştir, bizleri oluşturma noktasındayız. Artık devletler bitmiştir. Sınırlarım, kendi kaynaklarım dönemi bitmiştir. Bu anlamda emperyal güçlerin politikalarını boşa çıkabiliriz. Sosyalist, demokratik ve özgürlükçü değerleri göz önüne alarak bu mücadeleyi büyütmeliyiz.

Birbirimizin farklılıklarını anlayarak, birbirine benzemeden bu birlikteliği öne çıkarmak gerekir. Bizim kendi açımızdan HBDH ilanıyla  yarın bu cephenin büyüyeceğine HDP gibi diğer araçların önünü açacağına inanıyoruz. Kürdistan Özgürlük Hareketi tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor.Belki en karmaşık döneminide yaşıyor ama bugün  Rojova’da geliştirilen model arap coğrafyasındaki diğer devrimcilere örnek olmuştur. Oradaki devrim sadece bir halkın, örgütün devrimi değil, diğer halkların devrimi olacağının ortamını yaratmıştır. TC ve onun bugünkü iktidarı olan AKP faşist rejim bu durumdan rahatsız olmuştur. Erdoğan 1990’lar daki devlet aklının konseptinin dışında değildir tamda odur. Bu sistemi değiştirebileceğimize inanıyoruz. Birlikte hareket etme daha da ete kemiğe bürünüyor. Büyük bedeller ödüyoruz. Kürdistan kentlerinde özyönetimlerle halk direniyor ve onlarda bombalarla tanklarla halka saldırıyor ve göçe zorluyor. Özü Kürdistanın dokusunu değiştirme olan bu saldırılara aman vermeyeceğiz. Bu sistem yıkılacaktır.

Bugün ezilen inanç olarak Aleviler , ötekileştirilenler risk altındadır. Sadece demokratik alandaki mücadele değil, Öz savunmanın inşa edilmesi bugün için görevdir. Bu iyi anlaşılmazsa ortaçağ karanlığıyla karşı karşıya kalacağız. Ama şuda bir gerçektir halkımız eskisi gibi, bir Maraşta’ki, bir Sivas’ta ki, bir Gazi’de ki gibi örgütsüz değildir, öz savunma güçleri vardır. Halkımızın onu her alanda savunacak öz güveni vardır. Biz  bu birlikteliği selamlıyoruz ve yönümüzü ortak ve birlikte mücadeleye çevirmeliyiz diyoruz.”

Gelen soruların cevaplandırılmasının ardından panel sonlandırıldı.