“Hapishaneler mücadelesinde uluslararası örgütlenme bir ihtiyaç”

uluslararasi hapishaneler sempozyumu son gn 3. oturum 1DHF, Partizan ve ESP’nin ortak düzenlediği Uluslararası Hapishaneler Sempozyumu’nun ikinci gününün son oturumunda hapishaneler mücadelesine çözüm perspektifleri kapsamında uluslararası bir örgütlenmenin ihtiyacı tartışıldı

İSTANBUL (27-04-2014)-DHF, Partizan ve ESP’nin örgütlediği Uluslararası Hapishaneler Sempozyumu’nun son oturumuçözüm önerilerinin tartışıldığı ve katılımcıların fikrini belirttiği bir forum şeklinde gerçekleştirildi.

Sempozyumun amacının yalnızca somut hapishaneler durumunu tartışmak olmadığı aynı zamanda hapishanelere dair nasıl bir politika izlenilmesi gerektiği yolunda bir yol haritası çıkartılması gerekliği vurgulayan moderatör Cemal Rüya’nın açılış konuşmasının ardından katılımcılar ulusal ve uluslararası alanda hapishaneler mücadelesinde nasıl ortaklaşılabileceği yönünde fikirlerini beyan ettiler.

Dışarıdaki örgütlenmeler tutsakların mücadelesi için çok önemli

İlk sözü alan Nevin Berktaş bir 12 Eylül tutsağı olarak 22 yıl hapis yattığını ve hapishanelerde 80’li, ‘90’lı ve 2000’li yıllara tanıklık ettiğine değindi. Berktaş son olarak 2000 sonrasında hapishanelere dair yazdığı bir kitap yüzünden yargılanıp ceza aldığını , ancak dışarıda yürütülen mücadele yüzüden 7,5 ay yerine 5,5 ay hapis yattığını belirtti. Kendi örneğinin dışarıdaki örgütlenmelerin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini kaydeden Berktaş hapishaneler sorununun bir sistem sorunu olduğunu ancak reformlar için de mücadele etmek gerektiğini vurguladı. Berktaş hapishaneler mücadelesine dair her ülkede merkezi bir örgütlenmenin yanısıra uluslararası merkezi bir örgütlenmenin de önemli bir ihtiyaç olduğuna değinerek bu merkezi örgütlenmeler çerçevesinde örneğin hasta tutsaklara ilişkin özel örgütlenmeler oluşturulabileceğini kaydetti. Bu örgütlenmelerin sadece tutsak aileleri avukatlar ve tutsak yakınlarını değil daha geniş kitleleri içerisine alan örgütlenmeler olması gerektiğini vurguladı.

“ADHK olarak bu mücadelenin bir parçasıyız”

ADHK adına konuşan temsilciyse sisteme karşı mücadele veren herkesin hapishanelere kapatıldığını ve mücadelelerinin ‘terör suçu’ olarak yaftalanarak engellenmek istendiğine değinerek ülkemizde hapishanelerin ender bulunan bir mücadele tarihine sahip olduğunu belirtti. Böylesi bir sempozyumun hapishanelerde tutsakların mücadelesi kapsamında önemli bir yerde durduğunu ve anlamlı olduğunu söyleyen ADHK temsilcisi “ADHK olarak bu mücadelede bir parçanız olarak yanınızda olduğumuzu bilmenizi isteriz” dedi.

“Yargıda çifte standart”

8 Eylül Tutsaklarına Özgürlük İnisiyatifi adına konuşan Nimet Çelebi’yse tek tek tutsaklar, tutsak aileleri örgütlenmelerinin yetersiz kaldığını belirterek özelikle hukukçular, aileler, devrimciler ve geniş kesimleri kapsayan bir örgütlenmeye ihtiyaç olduğunu kaydetti. Her kesimi mücadeleye sevk edecek bir örgütlenme biçimine gidilmesi gerektiğini kaydeden Çelebi ulusal ve uluslararası cezaevleri izleme örgütlerinin kurulmalısı gerektiğini belirtti. Çelebi son olarak yargıda devrimcilere çifte standart uygulandığını Ergenekon tutuklukları serbest bırakılırken aynı durumda olan “Gaye operasyonu” adı altında tutuklanan MLKP dava tutsaklarının 7,5 yıldır tutsak olduklarını ancak cezaları Yargıtay’da onanmadığı halde serbest bırakılmadıklarını ve kendilerine çifte standart uygulandığı kaydederek mücadelelerine destek beklediklerini vurguladı.

Partizan temsilcisiyse konuşmasında hapishaneler sorunun tek tek ülkelerin değil uluslararası bir sorun olduğunu ve bu sebeple uluslararası bir mücadele ağının oluşturulması gerektiğini belirtti. Uluslararası koordinasyon komitesi, haberleşme ağları tarzında örgütlenmeler oluşturularak tek tek ülkelerdeki baskılar ve mücadelelerin bu şekilde gündemleştirilmesi gerektiğini kaydeden Partizan temsilcisi hasta tutsaklar ve ağırlaştırılmış müebbet tutsakların sorununun ülkemizdeki hapishaneler mücadesinin temel sorunları olduğunu ve bu noktada ortaklaşmak ve etkili kampanyalar yapmanın önemli olduğunu kaydetti. Aveg KON temsilcisiyse Almanya’da 1920’lerde çok başarılı bir kızıl yardım ağı oluşturulduğunu ve bunun bugün de kısmen var olduğunu belirterek Türkiye’de de bu tür bir yardımlaşma ağının oluşturulabileceğini söyledi.

“Dünyanın her yerinde Mavi Ringler dolaşıyor”

Özgür Politika yazarı ve sinemacı Ömer Leventoğlu’ysa Eskişehir tabutluklarına sevkedilen tutsakların sürgün sevk sırasında yaşadıklarını anlatan Mavi Ring adında bir film çektiklerini ve bu film vesilesiyle katıldığı Fas’ta düzenlenen Akdeniz Ülkeleri Poltik Filmler Festivali’nde yaşadıklarını anlattı. Leventoğlu burada diğer ülkelerde de tutsakların ülkemizdeki gibi koşullarda kaldıklarını ve aynı saldırılara maruz kaldıklarını gördüğünü kaydederek “Dünyanın tamamında Mavi Ringler dolaşıyormuş” dedi. Bu sebeple ortak olan sorunlara ortak çözümler getirmek gerektiğini belirten Leventoğlu sempozyumda oluşan uluslararası bir ağ oluşturma fikrini olumlu bulduğunu ve böyle bir örgütlenmeye destek vereceğini kaydetti. Böyle bir örgütlenme kurulursa bu çerçevede örneğin “zindan filmeri festivali” örgütlenebileceğini , yahut bu alana dair üretimler veren sinema atölyeleri kurulabileceğini de ekledi.

“Uluslararası örgütlenme bilgi ve tecrübe sirkülasyonu ve dayanışma için önemli”

DHF temsilcisiyse konuşmasında ülkemizde bugüne kadar hapishaneler mücadelesinde önemli kazanımların elde edildiğini ancak bu kazanımların ve tecrübelerin kolektif bilince dökülmesi ve kurumsallaşması noktasında eksiklikliklerin yaşandığını kaydetti. Bu mücadele uluslar arası bir örgütlenmenin önemine değinen DHF temsilcisi bunun bilgi ve tecrübelerin sirkülasyonun yanı sıra tek tek ülkelerdeki sorunlara dair somut politikalar üretmek için de önemli olduğunu vurguladı.

Sempozyumdaki tartışmaların sonuç bildirgesi örgütleyici kurumlar tarafından önümüzdeki günlerde yayınlanacak.