Siyasal bağlamda içinden geçmekte olduğumuz tarihsel süreç düzleminde ve hâkim olan faşist kuşatmayı parçalama noktasında tayin edici olan politik görev ve hamlelerden biri hiç kuşkusuz ki birleşik bir cephe yaratmaktır
Refik Demir (27-02-2018) Emperyalist/kapitalist sistemin stratejik aktörlerinden biri olan Türkiye-Kuzey Kürdistan’da siyasal süreç, gelişmeler ve politik dengeler yeni biçimler ve muhtevalara bürünerek ve daha da keskinleşerek ilerlemektedir. Genel olarak ‘’TC’’ devletinin içine girmiş olduğu yeni ideolojik ve siyasal düzleme dair analiz ve değerlendirmelerimizi yayın organlarımızda etraflıca ele aldığımızdan tekrardan genel bir değerlendirme yapmayı gerekli görmüyoruz. Fakat kısaca tekrardan şu önemli belirlemeyi yapmayı bir zorunluluk olarak görmekteyiz: Ki mevcut siyasal süreçte ele alınan, tartışılan ve öngörülen her siyaset, taktik, önerme ve mücadele biçimi direkt bununla birebir alakalı ve belirleyen bir ideolojik-siyasal içerik taşımaktadır.
‘’TC’’ devleti Erdoğan/AKP iktidarı önderliğinde yeniden inşa edilme sürecinde uluslararası ve bölgesel siyasal gelişmeler, kriz, klik dalaşları ve yeni ortaya çıkan siyasal gelişmelere bağlı olarak kendi pozisyonunu güçlendirme, emperyalist kutuplaşma ve dalaşta kendi ideolojik ve siyasal çıkarları doğrultusunda rol alma ve tüm bunlara bağlı olarak kendi gerici iktidarını sağlamlaştırma amacıyla gemiyi azığa almış bir barbarlıkla halklara saldırmaktadır. Faşizmi tek elde merkezileştiren Erdoğan/AKP iktidarı mevcut burjuva gerici yasa ve mekanizmalarıda devre dışı bırakarak direk kendisine bağlı mekanizmalar ve paramiliter örgütlenmeler yaratmaktadır. Faşizmin ve barbarlığın toplum üzerine bir karabasan gibi çöktüğü bu tarihsel gerçeklikte dayatılan koyu karanlığı parçalayacak ve mum ışığı hacmindeki aydınlığı yangına çevirecek olan devrimci ve komünistler başta olmak üzere bütün ilerici ve devrimci toplumsal dinamikler halklara karşı tarihsel bir devrimci sorumlulukla ve zorunlulukla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu tarihsel somut gerçeklikten ötürüdür ki başta devrimci ve komünistler olmak üzere tüm toplumsal dinamikler içinden geçmekte olduğumuz koyu karanlık kuşatmayı parçalamayı merkeze koyarak bütün politik enerji, hazırlık, taktik ve hamlelerini bu siyasal eksende ele almalıdır.
Bu siyasal bağlamda içinden geçmekte olduğumuz tarihsel süreç düzleminde ve hâkim olan faşist kuşatmayı parçalama noktasında tayin edici olan politik görev ve hamlelerden biri hiç kuşkusuz ki birleşik bir cephe yaratmaktır. Faşist kuşatmayı parçalayacak olan temel politik görevlerden biri Erdoğan/AKP faşist iktidarının zorbalığına maruz kalan geniş toplumsal kesimleri örgütleyecek ve birleştirerek harekete geçirecek bir siyasal odak yaratmaktır. Bunun dışındaki ve bunu öteleyen yâda nesnel siyasal gerçekliğe rağmen konum almayan ve siyaset geliştirmeyen her anlayışın niyetlerden bağımsız olarak faşist kuşatmaya kan taşıdıkları ve tarihin önünde er ya da geçte olsa hesap vermekten ve siyasal olarak halkların karşısında yargılanmaktan kurtulamayacakları kaçınılmazdır. Faşist kuşatmaya karşı sınıf mücadelesinin bütün alanlarında birleşik bir mücadele perspektifi merkeze koyularak ve esas/tali bütün mücadele biçim ve araçları etkin bir şekilde devreye koyularak örülecek bir siyasal mücadele hattı ancak ve ancak faşist kuşatmayı parçalayabilir. Bu noktada sınıf mücadelesinin değişik alanlarında belli somut politik/pratik adımlar ve hamleler geliştirilsede ne yazıkki bütün toplumsal dinamikleri kapsayacak ve harekete geçirecek bir siyasal yetenekten yoksun olduğu aşikâr bir durumdur. Bu durumu besleyen bir dizi ideolojik ve politik handikap bulunmaktadır. Bu önemli yetmezlikler var olan bu noktadki politik platformları asla önemsizleştirmez. Aksine bir dizi politik handikapına rağmen hali hazırda var olan bu platformlar toplumsal mücadelede önemli bir kaldıraç görevi görmektedir. Bugün Erdoğan/AKP faşist iktidarının tüm zorbalık ve barbarlığına karşın hala toplumsal mücadele diri bir şekilde bir direnç noktası yaratabiliyorsa bunda bahsini ettiğimiz politik platformların belirleyici bir etkisinin olduğunun altını çizmek gerekiyor. Demokratik toplumsal muhalefetin kendisini örgütlediği önemli toplumsal platformlardan olan HDP/HDK ve Haziran Hareketi demokratik toplumsal mücadelede önemli bir yerde durmakla ve bir direnç noktası oluşturmakla birlikte geniş toplumsal dinamikleri birleştirme ve harekete geçirme noktasında önemli siyasal ve ideolojik handikaplar taşımaktadırlar. Haziran Hareketi’nin Kemalizmden kopamamasının bir sonucu olarak siyasal yörüngesine yöne veren burjuva aydınlanmacılığı ve sosyal şoven çizgisi onun temel bir kamburu olarak başta Kürt ulusu olmak üzere geniş toplumsal yığınlarla bağ kurmasının önünde bir duvar oluşturmaktadır. Haziran Hareketi’ne hakim olan bu ideolojik kambur doğası gereği onu bağımsız ve tutarlı bir demokratik muhalefet ve mücadele yürütmesini zayıflatan bir temel oluşturmaktadır.
Haziran Hareketi’nden farklı olarak HDP/HDK ‘de de hakim olan mevcut ideolojik ve siyasal bir dizi handikap onu da doğallığında zayıflatan ve geniş toplumsal dinamiklerle buluşmasında engel teşkil eden bir yerde durmaktadır. Politik olarak anlaşılmakla birlikte HDP/HDK’ye Kürt Ulusal Harketi’nin hem nicel ve hem de siyasal olarak damgasını vurması ve bu somut gerçeklikten ötürü siyasal ekseninin esasını Kürt ulusal mücadelesinin oluşturması doğallığında onu bütünlüklü olarak geniş toplumsal dinamikleri ve muhalefeti birleştirme ve harekete geçirmesini baştan zayıflatan bir rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra ve belirleyici bir biçimde HDP/HDK’nin özellikle bazı tarihsel kesitlerde (Barış ve çözüm süreci başta olmak üzere, Haziran Ayaklanması, AKP iktidarı ile geçmişte yaşanan sorunlu siyasal ilişki vb) ortaya koyduğu siyasal tavır doğallığında geniş demokratik toplumsal kesimlerde hayal kırıklığına ve güvensizliğe yol açmıştır. 7 Haziran süreci başta olmak üzere sonrasında geliştirilen olumlu siyasal hat bu güvensizliği önemli oranda ortadan kaldırsada bir bütün ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Konumuz başlı başına HDP/HDK ve Haziran Hareketi değerlendirmesi olmadığı için sadece birleşik mücadele noktasındaki olumlu ve bir dizi siyasal handikapına vurgu yapmayı bir gerekililk olarak gördüğümüz için değindik.
Yukarıda belirli yanlarıyla değinmeye çalıştığımız süreç, birleşik toplumsal mücadele ve bu bağlamda somut olarak var olan belirli toplumsal mücadele platformlarına dair hem olumlulukları ve hem de ideolojik ve siyasal yetmezliklerine ilişkin vurgularımızdan sonra meselenin esas yanını oluşturan ve kendisini bir zorunluluk olarak dayatan ve faşist kuşatmayı parçalayacak olan, esas/ tali bütün mücadele araç ve medotlarını etkin bir şekilde devreye koyarak geniş toplumsal muhalefeti birleştirerek harekete geçiren ve sokak mücadelesini merkeze koyarak diğer bütün alanları buna tabi kılacak bir toplumsal mücadele ekseni yaratmak belirleyici ve aynı zamanda zorunlu olan bir durumdur. Bu bağlamda ‘’Hedefi dar cepheyi geniş tut’’ doğru siyaseti merkeze koyularak HDP/HDK ve Haziran Hareketi gibi dinamikler başta olmak üzere bir bütün bu örgütlenmelerin dışında kalan geniş toplumsal muhalefeti de kapsayacak bir düzlemde bir birleşik mücadele cephesi yaratmak sürecin tek doğru siyasetidir.
Refik Demir