Kazım Cihan Yazdı: Güncel Taktik ve Genel Siyaset Üzerine

Düşman cephesinin genel ayığındayız-farkındayız. Bunda hiçbir bulanıklığa yer vermeden baş düşman üzerinden yoğunlaşmak asli görevdir. İçinde geçilen dönemin özelliklerine göre izlenecek taktik her zaman gereklidir.

Öncünün, sınıfın, halkların birliği sadece devrim öncesi ya da devrim sırasında değil, devrimin devam ettirilmesi, komünizme yürümede de sürekli bir görevdir. Bu görev konjonktürel taktik, hatta stratejik bir manevra görevi değil, komünizme yürümek isteyenler için bir sorumluluktur. Çelişki evrensel ve her maddenin gerçeğidir. Hiçbir madde, hiçbir parti ve hiçbir sistem bunun dışında tasavvur edilemez. Her dönem ilerlemek için gericiliğe karşı mücadelede bir birlik gerektirir. Hiçbir toplum kaynaşmış, entegre bir birlik olarak görülemez.

Bu anlamda sonuna kadar hep birlik ve sonuna kadar hep mücadele yanlıştır. Her dönem hedeflenmesi gereken güçler kimlerdir bunlara karşı mücadelenin dinamikleri nelerdir meselesi önem taşır. Yani özetle kısacası şudur ki her yerde ve her zaman bir ikiye bölünür. Bu partide böyledir, halk saflarında da böyledir. Bunu devrimin görevlerini atlayarak bölünme gerekçesi haline getirenler parti ve halk içerisinde birlik meselesini yadsıyanlar her zaman olmuştur ve yine olacaktır. Her bir zeminde öncünün, sınıfın, halkın, birlik zeminine tutunarak bu birlik zemininden daha ileri birliklere ulaşma perspektifiyle mücadele yoluyla ilerlemek doğru olandır. Bu zaten geleceğimizde de mevcuttur. Komünistler kendilerini apayrı sınıfın ve halkın dışında tutamazlar. Ve hatta söylendiği gibi sınıfın ve halkın çıkarlarıyla çeliştiğinde sınıfın ve halkı esas alırlar. Parti için parti olmaz. Parti devrim içindir. Parti-Cephe her şey bunun içindir. Bu açıdan parti ve halk içinde birlik ayrılıkları devrimci temelde birleşmenin gereğidir.

Şimdi yeni bir seçim konjonktürüne girilmektedir. Bizim seçimler, burjuva parlamento ve devlet konusuna yaklaşımımız açıktır. Biz hangi dönem egemen sınıfların hangi kesimlerinin yönetmesine rıza gösteren bir kurbanlar topluluğu değiliz. Biz parlamento denilen burjuva devleti aklayıp pullayan sürekli buna mahkum ve rıza gösteren bir edilgenler sürüsü değiliz. Biz hakikat savaşçılarıyız. Bu hakikat kapitalizmi aşan ve geleceğimiz olan sosyalizm ve komünizm perspektifini gerektirir. Sokağın sesini kitlelerin eyleminin gelecek açısından ortaya koyduğu mücadele ve örgüt biçimlerinin bilinçli ele alışı gerektirir. Toplumsal dönüşümleri temel almayan amaca bağlı olarak araçları, örgüt biçimlerini bilinçli bir yönelimle ele almayan, seçim endeksli, sandık eksenli bir kavrayış içinde olmadık, olamayız. Fakat biz her bir dönemin somut koşullarında amaca bağlı olarak objektif olan hiçbir mücadele yöntemlerini hesaba katmayan ezberlenmiş sloganları tekrar eden devrimci lafazanlardan da değiliz. Devrim sokakta, fabrikada yani hayatın her alanında kitlelerin birleşik devrimci eylemini merkezileştirmeyi ve her devrimin temel sorunu olan siyasal iktidar için mücadeleyi gerektirir. Devrim mevcut düzeni ve onun kötülüklerini restore etme reformizmi değildir. Devrim yeniden yaratmak için eskiyi yıkma eylemidir.

Çelişkilerin her bir somutta aldığı özgül biçimi görmeli, özelden genele yürünme yolunu bulmalı halkın birleşik devrimci eylemini yaratmalıyız. Mümkün oldukça cepheyi geniş tutmak hedefi daraltmak genel bir yönelimdir. Bizim hiç kimseye karşı şahsi bir dostluk ve düşmanlık çizgimiz olamaz. Biz genel burjuva sisteminin kendisine karşıyız. Sınıf çizgimiz budur. Bu yürüyüşte kimlerle nasıl, ne biçimde, hangi dönem yürünebilir somut bir meseledir. Burada söylemek istediğimiz; düşman cephesinde, dostlar cephesinde içinde geçilen her sürece göre özgün biçimler gösterir. Şimdiki durumda söylersek devrimin baş düşmanı AKP/MHP iktidar kliğidir.

Düşman cephesinin genel ayığındayız-farkındayız. Bunda hiçbir bulanıklığa yer vermeden baş düşman üzerinden yoğunlaşmak asli görevdir. İçinde geçilen dönemin özelliklerine göre izlenecek taktik her zaman gereklidir. Şimdiki durumda bazı düşman güçler baş düşmana karşı çeşitli karşıt refleksler gösterebilirler. Bunu önemsememe tutumu içinde olamayız. Tabi ki politik güç olarak güçlü olmamamız sebebiyle kullanılma durumuna gerekli dikkati göstermeliyiz. Ancak baş hedefi şaşıran vaziyette de olmamalıyız. Bu bir strateji ve taktik meselesidir. Ama hiçbir şekilde baş düşmanı öteleyen bir lafazanlık durumu içine düşülmemelidir. Mesela bugün AKP/MHP faşizmi sol devrimci demokrat güçlerin bir boykot taktiği içinde olmasını istemektedirler. Boykot kulağa düzen düşmanları açısından hoş gelebilir. Ama bu boştur. Bu kliğe karşı devrimin dost güçlerinin asli bileşenlerini unutmadan onlar zemininde yükselen ve devrim okunu asil olarak onlar üzerinde yoğunlaştıran bir yürüyüşe ihtiyaç vardır. Ne kuyruk olmak nede baş hedefi şaşırmak durumunda olamayız. Devrimi temel alarak, değim yerindeyse, bugün bir halklar hapishanesi olan Türkiye ve Kürdistan’da bir özgürlük bayrağı olmalıyız. Bugün ve her zaman kadın özgürlük sesi olmalıyız. Ezilen inançların yaşam bayrağı olmalıyız. Sömürü, talan yağma düzenine karşı sınıfın ve ezilenlerin elektrik faturalarını ödemiyoruz çığlığı olmalıyız. Gençlerin yurt arıyoruz sesine kulağımız açık olmalıdır. Özerk demokratik, bilimsel üniversite diyen Boğaziçi’nin tamda boğazından çıkan sesi temsil etmeliyiz.

Bu ve benzeri çerçevede ayağa kalkmış dinamiklerin her alanda mücadelesini temsil edebilecek birliklere ihtiyaç tartışılmazdır. Bu görevi üstlenerek hareket eden her bir yerde mücadelenin ihtiyacı olacak zeminde bir siyaset aslolandır. Mücadele alanlarını her bir alandaki siyaset biçimlerine dikkat göstererek neyi nerede ve ne zaman yapacağımızın bilincinde olarak her bir tarafta gerici düzeni aşmanın mevzilerini yaratma bilincinde olmalıyız. Bu asla ertelenemez bir görevdir. Bu görevi var etmek doğrultusunda şimdi hem diğer alanlar hem de demokratik siyaset alanında güçler bir mevzilenme durumundadırlar. Bu açıdan bizim için her bir alan önemlidir ve baştan aşağı geleceği kazanma perspektifiyle örülmelidir.