Keskinleşen Çelişkiler ve Devrimci Siyasette Monotonluk

Devrimcilik, gerici sınıf iktidarları başta olmak üzere, tüm sınıf düzenlerine karşı mücadele iradesi ve pratiğinde temsil edilir; devrimcilere kara çalan ve devrimci safları bozmaya yeltenen talihsiz çırpınışlarla asla temsil edilemez. Kiminle, kime karşı, neyin mücadelesi? İşte bu soru mücadele esasını tayin eden can alıcı temel belirleyendir. İddiası ne olursa olsun, her kesin yeri bu soru karşısında aldığı pozisyonda belli olur, soyut söyleminde değil. Ve bunda eveleyip gevelemeye yer yoktur.

Toplumdaki ekonomik-siyasi şartlar ile devrimci hareket arasında sadece diyalektik bağ değil, siyasi bağa dayalı bir paralellik de mevcuttur. Tıpkı baskı ile baskıya karşı direnişin yükselmesi gibi. Bu paralellik dünden bugüne yaşanan bir gerçektir ve elbette önermenin iki tarafı arasında eşit gelişmeye dayalı bir paralellik hiçbir zaman yoktur. Gericilikle devrimcilik arasında bir paralellik vardır ama bunların gelişim düzeyleri eşitsizlik yasası temelinde dengesizdir. Bu denge genellikle gerici egemenli lehine olsa da, kimi tarihi ve siyasi şartlarda devrimci dinamik lehine belirip pozisyon alır. Siyaset bütün bunu dikkate alarak nüfuz edinebilmiş ve/veya gündemi yakalayabilmiştir. Ya da tersi. Bugün itibarıyla, toplumda siyasi bir dalgalanma yaşanmaktadır ve bu dalgalanmanın kaynağı ikili yön taşımaktadır. Siyasi iktidar kitlelerin yaşamına yüklediği ekonomik kriz şartlarının ağırlığına ek olarak siyasi baskıyı da ağırlaştırmaktadır.

Devrimci alternatifi ezme güdüsüyle hareket eden iktidar, burjuva muhaliflerini ve bu zeminde toplumda yükselen eleştiri ve itirazı da ihmal etmeden susturup hapsetmeye çalışmaktadır. Sınır ötesi işgalci saldırganlık demokratik ve devrimci dinamiği hedef alarak başka bir emel taşırken, Gezi davasında ucube olarak hiçbir hukuka sığmayan cinsten akıl dışı köhnelikle çıkan siyasi karar, hem kitlelerin mücadelesini ve hem de burjuva muhaliflerini yargı baskısı altına alarak korkutup sindirmeyi hedefleyen son gelişme olarak anlam taşımaktadır. Burada görülen şey iktidarın güçlülüğü değil, bilakis zayıflığı, çaresizliği ve bu temelde gelişen çırpınışıdır. İktidarın rahat nefes aldığını, huzurlu yattığını, korku ve hatta kabus içinde olmadığını söyleyen olabilir mi, iktidarın manipülasyon ve algı yaratma çabasıyla girdiği boş propagandadan başka. İktidarın korkusuna da dalalet olan bu siyasi karar ve despotik baskılarla ortaya koyduğu şuursuz tablo, bir taraftan burjuva klikler arasında keskinleşen iktidar dalaşında vücut bulup onun daha da boyutlanıp kızışacağına işaret etmekte, diğer taraftan toplumdaki devrimci mücadele alternatifin de ortaya çıkan enerjiye işaret edip onu keskinleştirmekte ya da yükselişine hizmet ederek yol açmaktadır.

Gezi hareketi davasında çıkan siyasi kararı protesto eden dinamiklere dönük gerçekleştirilen faşist şiddet ve saldırı da iktidarın güçlülüğünün değil, uykularını kaçıran korkusunun ürünüdür. Çünkü gericilik çaresizdir. Çaresizlik gericiliğin-gericinin handikabıdır. Gericiliğin çaresi faşist zor ve şiddettir. Ne ki, bu, gerçekte çare ve çözüm değil, çelişkiyi büyütüp direnişle isyanı kamçılayandır. Bundandır ki, gericilik mahkum olduğu çaresizlik içinde baskı ve saldırılarını derinleştirerek isyan ve direnişi büyütmekten başka bir yere çıkmaz son tahlilde. Siyasi ecelini hızlandırmak, gericiliğin bağrında sökün etmiş olan çaresizliğin ürünü olan handikapla isyan filizlerini büyütmesinde karşılık bulur. Gericiliğin geliştireceği ve gelişeceği yeni bir yer yoktur, gideceği yer yine gericiliktir. Bu yazgı, direniş, mücadele ve devrimden başka bir şeye varmaz. Tüm gericilikler gibi, faşist Erdoğan-AKP/MHP iktidarının izlediği ve izleyeceği yol da budur. Köhnemiş iktidarın hortlatılmaya çalışılması nafiledir.

Gerici faşist iktidara karşı mücadele ve muhalefet cephesi adeta ayaktadır. İktidara alternatif olan devrimci mücadele hattıdır. Muhalif olan ise, esasta burjuva muhalefet cephesidir. İki cephede de halk kitleleri mevcut olup yer almaktadır. Alternatif olan devrimci mücadele cephesinin örgütlü dinamikleri burada yer alan halk kitlelerine önderlik yapma durumundayken, burjuva muhalefet cephesi de yedeklediği toplumsal kitlelere önderlik etmektedir. Bu önderlikler veya muhalefet ve alternatif nitelikte karakter edinen bu iki cephe arasında sınıfsal doku farkı olmakla birlikte, siyasetlerinde, hedef ve amaçlarında, dolayısıyla halk kitlelerine salık verdikleri yöntemler arasında da temelden farklılık vardır. Burjuva muhalefet cephesi, mevcut iktidarla iktidar dalaşı temelinde muhalefet yürütürken, buna uygun olarak kitleleri bu hedefine bağlı harekete geçirip düzen içinde tutup salt iktidarın klikler arasındaki el değiştirmesini örgütlemektedir. Muhalefet bununla yetinmektedir ki, buna uygun olarak halk kitlelerine ayaklanma çağrısında bulunmayarak devrimci alternatif cephesinden keskin olarak kopmakta, onun karşısında gericileşmektedir. Bu, onun sınıf ve siyasi karakteri olarak anlaşılırdır. Özcesi buradan da gericilikten başka bir şey çıkmaz.

Bir gerici klik iktidarı yerine, başka bir gerici klik iktidarı mevcut burjuva muhalefetin sağlayabileceği tek ‘‘ilerlemedir.‘‘ Bundan halk kitleleri lehine bir sonuç çıkmaz, yoktur da. Halk kitleleri bunu defalarca tecrübe etmiştir. Bir önceki burjuva iktidarlar halk kitleleri ve devrimci sınıf güçlerine ne verdi? Onların yerine gelen Erdoğan-AKP iktidarı halk kitlelerine ne verdi? Onun yerine gelecek olan eskinin yenisi yeni gerici klik iktidarı halk kitlelerine ne verebilir? Verdikleri açlık, sefalet, baskı ve zulümden başka bir şey olmadı, bundan sonra da olmayacaktır. Bunda bir tereddüt yoktur, eğip bükmeye de yer yoktur. Halk kitlelerinin bu sorularla karşı karşıya getirilip doğru tercih olan devrimci alternatife yönlendirilmesi, devrimci sınıf cephesinin ihmal edilemez propagandası olmak durumundadır. Ki, bu örgütlenme gerçekleştirilmeden burjuva seçimler tiyatrosuyla kitlelerin kah bir burjuva kliğe, kah diğerine emanet edilerek hasredilmesinden başka bir yol alınmaz. Devrimci alternatif siyasetini toplumsal gerçekler üzerine kurup biçimlendirirken, halk kitlelerini baskı ve sömürü karşı ayaklanmaya çağıran keskin şiarlarla kitlelerin bilincine ışık tutmalı, pratik politikasıyla orada kıvılcım çakmayı üstlenmelidir. Bugün bunun şartları her zamankinden çok daha uygundur. Kendiliğinden mücadeleler boy verip gelişmektedir. Bu direniş ve mücadeleler öncülük ve çıkış aramakta, güvenebilecekleri bir alternatifi görmek istemektedir. Tam da bundandır ki, iktidar pastası üzerine burjuva muhalefet yürüten Kılıçdaroğlu bile adeta isyan ederek beklenmedik sert sözlerle muhalefetini biçimlendirme yoluna girmiştir.

Bıçağın kemiğe dayandığı toplumsal ekonomik-siyasi şartlar devrimci ajitasyon propagandanın tesir göstermesi için yeterli koşullardır. Ki, devrimci söylemde esasta bir sorun yoktur. Söylemin daha geniş ve daha yaygın olarak propaganda edilmesi temel sorunlardan biridir. Lakin daha da önemlisi, bu söylemin eyleme dökülmesidir. Pratik politikanın somuttan hareket edilerek biçimlenmesi ve eyleme dökülmesi şart olmakla birlikte, devrimci kopuş ya da çıkışın sağlanmasında elzemdir. Bin kez tekrar etmekte fayda var ki, mevcut rutin ve monotonluk çıkış üretmez. Kopuş sağlayacak olan keskin çıkış ve eylem tarzıyla biçimlenen mücadele pratiğidir. Alışkanlıklara hapsolurcasına tek düze seyreden bir mücadele tavrıyla sarsıcı etki yakalamak mümkün değildir. Kabukların kırılması ve keskin çıkışların yapılması büyük ayaklanmaların patlak vermesi için gereksinimdir.

Mücadele pratiğinde bir dengede seyretmek veya mevcut denge üzerinde ilerlemek yeterli devrimci sonuçların doğurulmasına varmaz. Dipte kaynayarak hasıl ve hazır olan öfkenin patlak vermesini sağlayacak biçimlere başvurmak günün görevi, ateşleyici ruhu ve devrimci tutumudur. Dengenin bozulması için kırılma noktasının yakalanması ve bu halkadan yükselişe geçilmesi gerekmektedir. Aksi halde kitlelerin devrimci öfkesi burjuva klik muhalefetine yedeklenmekten kurtulmaz, düzen içi muhalefetten ileri geçmez. Bu, devrimci şart ve fırsatların kaçırılması, devrimin uzun bir müddet daha gerileme sürecinden çıkmaması anlamına gelecektir. Burjuva muhalefet saflarında öfkesi yatıştırılmış kitlelerin devrime yakınlaşması yavaşlayarak gerileyecek, devrimci mücadelenin toplumsal dinamikleri zayıflayacaktır. Tam da bu sebepledir ki, militan mücadele etabına somut pratikler ve eylemlerle geçiş yapmak, rutini terk edip alışılagelmişin dışında bir pratiğe geçmek elzemdir.

Buna karşın, büyük atılımlar olmasa da, umut verici gelişmelerden söz etmek abartı değil, somut gerçeğin ifadesi olarak doğrudur. Devrimci mücadele pratiği giderek yer edinip gelişme eğimine girerken, tek-tek dinamiklerde olumlu gelişmeler izlenmektedir. Dar sorunlar geride bırakılıp devrimci faaliyette görünürlük, çalışmalarda belli bir yoğunluk ve mücadele pratiğinde hissedilir kimi gelişmeler giderek belirginleşmektedir. Daralmış, çürüyerek daldan düşmüş meyvelerin yarattığı görüntü sınıflar mücadelesinin tabiatıdır. Bu asla ve asla engel ya da temel bir sorun değildir. Bakılması gereken yer dalların altına dökülmüş çürük meyvelerin yaydığı ekşi koku değil, ağacın taze filizleridir. Sorunlu olanların şamatadan ibaret oluşturduğu gürültü birlikleri devrim mizacından uzaktır. Egoları tatmin etmeye dönük masaların problemli ya da problem olmayı yeğlemiş olanlar ortaklığıyla kurulmuş eğlence ekipleri devrimci ufuk üzerinde gölge yaratmaz. Kesinlikle geride bırakılması gereken basit oyalayıcıların kuru tartalasına takılmadan, devrim görevleriyle meşgul olan yoldaşların umut aşılayan çalışmalarıyla birleşmeli, enerjimize değer görevlerimize bakmalı-odaklanmalıyız. Boş teneke çok ses çıkarsa da, içi boş olup değer taşımaz. Değerli olan yoldaşlarımızın sokakları arşınlayan, örgütlü mücadelemizi geliştiren ve pratikleştiren emekleri, çabaları ve çalışmalarıdır. Baltalayıcı çabalara karşın, her geçen gün daha da güçlenmekte, büyüyerek ilerlemekteyiz. Problemli kümelerin önümüze dikilme güdüsü anlamsız ve umutsuz bir vakadan ibarettir. Proletaryanın devrimci safları devrimin gözbebeğidir. Umut ve gelecek kolektifimizin somut kazanımlar ve faaliyetlerle izlediği gelişme çizgisi ve devrimci pratiğindedir. Taktiğimizle stratejimizin birleşik yeteneği devrime taşımanın yetkin zeminidir. Günün gelişmelerine yanıt olacak ve günü geleceğe taşıyacak olan budur. İşimiz mücadele, çalışma zeminimiz kitleler, hedefimiz partiyle örgütlenecek devrimdir.

Devrimcilik, gerici sınıf iktidarları başta olmak üzere, tüm sınıf düzenlerine karşı mücadele iradesi ve pratiğinde temsil edilir; devrimcilere kara çalan ve devrimci safları bozmaya yeltenen talihsiz çırpınışlarla asla temsil edilemez. Kiminle, kime karşı, neyin mücadelesi? İşte bu soru mücadele esasını tayin eden can alıcı temel belirleyendir. İddiası ne olursa olsun, her kesin yeri bu soru karşısında aldığı pozisyonda belli olur, soyut söyleminde değil. Ve bunda eveleyip gevelemeye yer yoktur.