Yusuf Ozan (07-06-2019) 31 Mart yerel seçimler sonrasında ortaya çıkan sonuçlar üzerine tartışmaların uzun bir süre daha devam edeceğini önceki yazılarımızda dile getirmiştik Özellikle de Dersim’de Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve adayı Fatih Mehmet Maçoğlu yoldaşımızın Dersim Belediye Başkanlığını kazanmasıyla durumdan son derece mutsuz olanların ve hatta kriz halini yaşayanların sayısında artış olunca, doğal olarak tartışmanın daha çok süreceğini öngörebiliriz. Dersim belediye meclisinin Tunceli tabelasını indirme ve Dersim adını yeniden kazandırma kararının ardından gerici güçlerin beklenen salvo atışları başladı. Bir yandan Türk Führeri faşist MHP lideri ve yanındakilerin, bir yandan Ergenekoncu-Kızılelma ekibinin sözcülerinden biri olan nasyonal sosyalist Vatan Partisi yöneticilerinin saldırıları eşliğinde devlet valisinin Dersim belediye başkanımız Fatih Mehmet Maçoğlu ve meclis üyelerine yönelmesi ve davalar açması, belediye çalışanlarını gözaltına alıp tutuklatması ve tüm eğilimleriyle gerici yalaka basının başkan Maçoğlu’nu teşhir ederek hedef tahtasına oturttuğu bir zaman diliminde, Kürt yurtsever hareket yanlısı olarak bilinen Cafer Tar’ın Avrupada Özgür Politika gazetesinde yer alan bir makale ile bir başka cepheden saldırıya geçmesi hayli ilginç ve düşündürücü olmuştur. Dahası çok masum gibi görünen gerekçeler ileri sürerek tavır belirleyen Cafer Tar’ın gerici sistem güçleriyle aynı parelelde saldırılar yapması ve Dersim belediye başkanımız hakında şaibe yaratmaya çalışması en hafif deyimiyle utanç verici bir tutum olmuştur. Ayrıca eklemeliyiz ki Cafer Tar bu tavrı ile kimlerin saflarında, kimlerin yanında, kime karşı saf tuttuğunu devrimci kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. 31/05/2019 tarihli Avrupada Özgür Politika gazetesinde yer alan Cafer Tar’ın yazdıklarını okuyalım.
“31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde Dersim’de Fatih Mehmet Maçoğlu’nun belediye başkanı seçilmesinden sonra Türkiye’de kimi ulusalcı çevreler sanki sadece AKP/MHP faşizmine karşı değil de, aynı zamanda HDP’ye karşı da zafer kazanmış havasına girdiler. Bazı sol çevreler işin bu kısmının üzerinden atlayıp “Ne var yani, demokratik bir yarıştır, geçmişte HDP kazanmıştı, şimdi de TKP kazandı!” diyerek işin üzerinden atlamaya çalıştılar. Ortada gerçekten demokratik bir yarış olsaydı, buna kimsenin itirazı olmazdı; fakat burada yaşanan kesinlikle demokratik bir yarış mıydı?..” diyor.
Şimdi 31 Mart 2019 yerel seçimler döneminde karşılaşılanlar, yaşananlar ve olup bitenler bilinmese ve görülmeseydi, Cafer Tar’ı azıcık da olsa ciddiye almak belki mümkün olabilirdi. Oysa gerçekler orta yerde duruyor. Biz tabiki önceden yaşananları yeniden detaylı olarak ele alacak değiliz ve buna gerekte yoktur. Zira çoğu şey artık geride kalmıştır. Ama sadece bazı kısa hatırlatmalar yaparak geçmişte kimin neye ne dediğini ve ne yaptığını ve kimleri desteklediğini, kimin neye nasıl bir tavır aldığını kısaca göstererek Cafer Tar’ın iftiralarına ve yarattığı şaibelere kısa bir cevap ve hatırlatma yapmış olacağız.
Hatırlayalım! Mart 2019 yerel seçimlerinde, büyük şehirlerde ve bazı Kürt illerinde HDP, CHP ve Saadet Partisi lehine adaylarını çekerek, egemen sınıfların bu gedikli halk düşmanı partilerini açıktan destekledi. Yine Dersim ilçelerinde sırf Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) kazanmasın diye HDP, CHP adaylarına oy kullandı. Dersim-Pertek’te ortak ön seçim ile belirlenen CHP adayını açıktan destekledi. Bütün bunlar demokratik-devrimci kamuoyunun yakından bildiği gerçeklerdir. Şimdi bir an düşünün HDP yerel seçimlerde sistemin kurucu partisi CHP’ye karşılıksız destek verecek ve bu yaman yazar bunda hiç bir sorun görmeyecek ve bu taktiğe tek lafı olmayacak ama dönüp olmayan bir şeyi varmış gibi bir kara yalana dönüştürmekle kalmayacak ve uydurduğu bu yalana kendi de inanarak bunu gazetede köşesine taşıyacak. Ve bu çok demokrat-yurtsever gazete, başından itibaren olduğu gibi, söylenen bu iftira atmalara çanak tutacak. İşte Cafer Tar ile yurtseverlik iddiasındaki gazetenin demokratlığı,adaleti,tarafsızlık vicdanı!! Devrimci çevrelerde çok iyi bilir ki SMF ve Maçoğlu defalarca ama defalarca şunu tekrar etti. “Biz zaferi dostlarımıza karşı ilan etmeyiz, zaferi dostlarımızla paylaşırız”. Ve devletin faşist saldırıları altında,dost geçinen yurtsever gücün tüm olanakları ile sistematik suçlamalarına ve iftiralarına rağmen1Nisan 2019 günü önder Kaypakkaya’nın bıraktığı komünist direniş ve kararlılık çizgisi ve bilimsel metodolojisini destur almış SMF ve adayı Maçoğlu, Dersim halkının esasının desteği ve onayı ile o büyük zaferini dünyaya ilan etti. Böylelikle kayyum denilen halk iradesini gaspeden çeteyi sille-tokat alaşağı etti. Bu nedenledir ki zafer gününden bu güne soykırımın egemen torunları, halkın iradesi olan SMF ve Maçoğlu’na saldırı için fırsat kollamaktadır. Zafer ilan edildiği gün, aynı sorumluluk bilinci ve dostluk yaklaşımı ile bir kez daha Maçoğlu herkesi birliğe ve Dersimi ortak yönetmeye davet etti. Bu daveti dost olanlar anladı ancak dost görünenler anlamak istemedi. Şimdi durumun özet halinde böyle olduğunu ilgili herkes bilir. Buna rağmen şunu söyleyebilmektedir “HDP’nin Eş başkanından, sıradan çalışanına kadar geniş kapsamlı bir tutuklama furyası başlattıldı. Bir taraftan başta Fatih Mehmet Maçoğlu gibi çevrelerin önünü açıp, kendi medyasından onların reklamını yaparken, diğer taraftan başta Dersim olmak üzere bütün Türkiye’de HDP çalışanları tutuklandı…” Bu sorumsuz çevrenin yaratmak istedikleri algı ortada. Ulusalcı medya olmasaydı HDP Dersim’de seçimi kaybetmez ve SMF adayı Maçoğlu kazanamazdı. Çünkü ulusalcı medya HDP’ye karşı Maçoğlu’nu desteklemiş. Bu iddia altı boş ve çürük bir iddiadır. Duruma kısaca baktığımızda Maçoğlu’nun sınırlı düzeyde davet edildiği ulusalcı medya kanalları olan FOX TV veya HALK TV’dir. Ne var ki bu veya bunlara benzer kanallara HDP’liler sayıca Maçoğlu’undan daha çok fazla ağırlandıklarını orta yerdedir. Bunlar ortadaki gerçeklerdir. Yandaş denen medya ise Maçoğlu’na zaten kapalıydı. Kapalı olan diğer bir medya ise Kürt hareketinin basınıydı ki, bunlar bırakalım destek vermeyi düşmanı aratmayan saldırılarda bulunduğunu bilmeyen kimse yoktur. Bu bakımdan Maçoğlu HDP’ye karşı ulusalcılar tarafından desteklendi, bilmem kimler tarafından pohpohlandığı gibi söylemler sahte ve oldukça çürüktür. İftira atmada Türkiye’nin sömürgeci güçlerini aratmayanların uydurmalarından ve utanç veren yalanlardan ibaret bir iddiadır.
Devam edelim, iptal edilen, yeniden yapılmasına karar verilen 24 Haziran 2019 İstanbul yerel seçimlerinde HDP bir kez daha açıktan CHP-İYİ parti adayı İmamoğlu’nu destekleyeceğini ilan etmiş değil midir? (Burada HDP’nin taktiğinin yanlış veya doğruluğunu tartışmadığımızı, ama bunların iç tutarsızlıklarını göstermek için bu örneği verdiğimizi belirtelim) Soru şu.Ulusal bir parti olmanın yanı sıra, vakti zamanında Dersim soykırımının birinci dereceden mimarı durumundaki CHP’yi destekleyen HDP’nin seçim taktiğine tek laf etmeyeceksin ve bunu savunacaksın ama tam bir politik tutarsızlıkla, hiç bir insani kaygı dahi duymadan SMF’nin adayı ve Dersim belediye başkanı seçilmiş yoldaşımız Maçoğlu’nun ulusalcılar tarafından desteklendiğini söyleyerek “bir yerlerin adamı” manasına gelecek şaibeli belirlemeler yapacaksın! Üstelik kendi söylediklerinle çelişerek. Madem ulusalcı güçlerin Maçoğlu’nu desteklemeleri kötü ise, siz neden ve hem de karşılıksız olarak bu ulusalcı güçleri destekleme kararı aldınız?. Cafer Tar gibiler çizgilerinde tutarlı olmak ve samimi kalmak istiyorlarsa HDP’nin CHP’yi destekleyen taktiğini açıktan eleştirmelidirler. Ancak HDP’yi eleştiremezler zira, Cafer Tar ve benzerleri, tıpkı sahibinin sesi Türk komprador burjuva medyasının besleme “aydın” kalemşörlerin Türk egemenlik sistemini eleştiremedikleri gibi onlarda Kürt hareketinin yanlışlarını eleştirecek mecal ve bilimsel cesaretten yoksunlar. Burjuva ideolojik çizgi ve tutumun bir gereği olarak ne pahasına olursa olsun seçimi kazanmak adına her türlü yalan ve iftirayı mübah sayarak saldırmaktadırlar.
Cafer Tar devam ediyor “Ortada gerçekten demokratik bir yarış olsaydı, buna kimsenin itirazı olmazdı; fakat burada yaşanan kesinlikle demokratik bir yarış mıydı?.” Bu noktada kabul etmek gerekir ki Cafer Tar haklı! Gerçektende çok haklı. Ortada ne demokratik ve ne de eşit bir yarış vardı. Ama şu vardı. SMF ve Maçoğlu’na karşı bir yandan devletin faşist saldırıları ki, bugün bu saldırılar artarak devam ediyor, bir diğer yandan ise Cafer Tar gibilerin ortalarda uçuşan yalanları, iftiraları, tehditleri vs vs vardı. Tıpkı şimdilerde hala bıkmadan ve utanmadan buna devam etmeleri gibi! İlginç olan şey ise sistemin saldırgan güçlerinin Dersim’e ve Dersim’in adına, halkına, ileri gelen yöneticilerine ve belediye yönetimine yaptıkları fütursuz gerici saldırılarına karşı koymaları gerekirken, bu yaman “aydınlarımız” tam tersine döne döne SMF ve adayı Maçoğlu’na saldırıyor!. Farklı ve masum görünen ancak sinsi algılar ileri sürerek aynı cepheden hucum halindeler. Hem de NEO İTİHAT TERAKİ ekibin Dersim’lilerin atalarının uğradıkları akibeti hatırlatarak yeni bir soykırım tehditini yükselttikleri bir dönemde! Bu bir tesadüf müdür?
Cafer Tar’ı okuyalım “Dersim’de sahadan gelenler bütün seçim dönemi boyunca hiç bir HDP’linin sokaklara çıkıp seçim çalışması yapamadığını söylüyorlar. Neredeyse 700’e yakın HDP’linin tutuklandığını, bir o kadarının da Dersim’den ayrılmak zorunda kaldığını da not düşelim…” diyor. Bu yazdıklarınızın tümü doğru değil. Tutuklamalar doğrudur ancak tutuklamalar sadece HDP’ye değil, SMF diğer devrimci gurupların faaliyetçilerine uygulandığını da söyleyelim. “Dersim’de hiç bir HDP’linin sokaklara çıkıp seçim çalışması yapmadığı” söylemenize gelince! Ya size bu bilgiyi taşıyanlar Dersim’de aldıkları yenilgiye gerekçe bulmak için yalana baş vurarak aynı yalanları size de söylettiriyorlar ya da bildiğiniz halde sizde yalan söylüyorsunuz. Halbuki Dersim’de SMF faaliyetçi sayısı kadar HDP’li faaliyetçi Dersim yerel seçim çalışmalarında yer almış durumdaydı. Buna adı sanı belli vekillerde dahildir. Bu esasen kimin halkı daha iyi seferber ettiğiyle ilişkilidir. Mesele şudur ki siz, karşı çıktığınız sistemin gerici yönteminden, kültüründen epeyi derin etkilenmiş durumdasınız. Tuhaf olan Türk gerici egemenlik sistemi gibi tüm kötülüklerin dışardan geldiğini anlatmaya çalışıyorsunuz. Kendinizden kaynaklı hiç bir sorun görmüyorsunuz.Yüzleştiğiniz her çıkmazın sebebini dış faktörlere bağlıyor ve dertlerin kökenini her daim dışınızda arıyorsunuz. Kendi hatalarınızı asla kabullenip halka özeleştiri vermek istemiyorsunuz. Bu sizde bir tarza dönüşmüş. Kibirlisiniz. Kaybetmenin gerekçelerini bildiğiniz halde sebeblerini açıklamaktan kaçıyor ve korkuyorsunuz. Başarısızlıklarınızın kaynaklarına cesaretle inmedikçe, bu sorunlara kaynaklık eden ideolojik-politik sebebleri açığa çıkarmadıkça; daha doğrusu hatalarınıza karşı dürüst davranıp aşmaya çalışmadıkça ileri ki zaman diliminde daha büyük çıkmazlarla karşı karşıya kalacağınızı size gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Dersim halkı gerekli gördüğünde size görev verdi. Hem de birden fazla kere! Kazandığınızda halka övgüler dizdiniz, alkışladınız. Kaybettiğinize ise Dersim halkına ve devrimcilere hakaretler yağdırdınız. Bingöl, Urfa, Elazığ, Erzurum gibi bazı Kürdistan kentlerinde yıllardır sistemin gerici-faşist partileri kazandıkları halde buralara fazla laf etmezken, kaybettiğinizde Dersim’e demedik hakaret bırakmadınız! Neden? Dersim, çeşitli dil, kültür, inanç ve siyasal renkler diyarıdır. Bunu anlamak zorundasınız. Ancak daha da önemlisi O’nun bir aykırı rengi daha var ki o renk çok farklı bir yere sahiptir. Kızıl renktir O! Önder İbrahim KAYPAKKAYA’nın Dersim toprağına ektiği ve takipçilerinin kanlarıyla sulayıp büyüttükleri renktir!. İşte sizin kabullenemediğiniz de budur! Dersim halkı bu defa ağır hatalarınızdan dolayı Dersim’de size radikal bir uyarı çekti. Daha doğrusu Dersim halkı sizi cezalandırdı. Tekçi politikalarınızı red etti. Verdiği görevle komünistlerin etrafında kenetlendi. Siz bu gerçekleri görmek ve kabullenmek yerine hala komünistlere çamur atmakla meşgulsünüz! Attığınız çamurun en önce sizin ellerinize bulaştığının farkında mısınız?
Biliyoruz ve gayet açık olarak farkındayız. Dersim’de yenildiğinizi ve kazanılan bu devrimci mevziyi asla kabullenemediğinizi biliyoruz. Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) Dersim zaferini dostça kabullenmek yerine midenize oturmuş taş misali hazmedemiyorsunuz. Sizin bu düşünüş tarzınızla ve mantığınızla baktığımızda ilçelerde olduğu gibi SMF ve Maçoğlu yerine, Dersim merkezde belediyeyi CHP ve hatta AKP kazanmış olsaydı bu kadar rahatsız olmayacağınız sonucu çıkarılabilir ki zaten bunu CHP’yi destekleyerek gösterdiniz/gösteriyorsunuz.Yarattığınız bu tür algı operasyonlarıyla Dersim belediyesinin başarısız kalmasını, hatta devletin bu devrimci mevziyi yıkıp dağıtmasını can-ı gönülden istiyor gibi izlenim bırakıyorsunuz. Yazınızda bunu açık etmekte bir sorun görmediğiniz anlaşılıyor. Ayrıca siz Dersim’de ne geçmişte ne de bugün devrimci güçlerin serpilip gelişmesini haz etmediniz. Birlik, dayanışma kavramları ağzınızda düşmüyor. Ne varki sizin birlik dediğiniz, ittifak dediğiniz şey ve/veya bu kavramdan anladığınız şey, komünist devrimcilerin her dediğinizi itirazsız kabullenmesidir. Lakin hatırlatırız ki işte bunu komünistlere asla kabul ettiremezsiniz. Defalarca yazdık. Tekrar edelim. İttifak veya eylem birlikleri dost güçler arasında karşılıklı tavizlerle olur.Unutmayın ki komünistlerin kendi bağımsız bayrağı, programı ve sömürüsüz bir dünya hedefi vardır. Bunlar defalarca yazıldı, konuşuldu. Gel görki tüm bunlar size birer hoş seda gibi geliyor! Geçenlerde bir yoldaşımız unuttuğumuz bir ata sözünü yeniden hatırlattı “bizim oğlan duvar okur, döner döner yine okur”. Bu söz halinizi ne de güzel anlatıyor.
Bitirirken bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz. Selefi Sultan Tayyip ve Ergenekon-Kızılelma soykırımcı koalisyonun Dersim ve başkan Maçoğlu’na saldırının özünde “Söz, Yetki, Karar Halka” Şiarı yatmaktadır. Yeni soykırım hatırlatmaları bundadır. Bu durumda yurtseverim diyenlerden ne beklenir? Dersim ve başkan Maçoğlu’nun yanında saf tutmak tabi! Siz ise tam ters yerde duruyor ve yanlış yere vuruyorsunuz.Yaptığınız saldırılar aslında Dersim halkının demokratik iradesinedir. SMF ve Maçoğlu Dersim halkının iradesidir. Dersim halkı bu saldırıları hak etmemektedir. Aklı, ufku ve yüreği açık olanlar ne demek istediğimizi anlar. Ve bugün asıl görev Dersim halkının kazandığı mevziyi düşmana karşı savunmaktır. Bu mevzi tüm dünya ezilenlerine ve özellikle de Kürdistan’lı halka aittir. Sizi saldırılardan, iftira ve kara çalmalardan vazgeçmeye ve bu devrimci-halkçı mevziyi savunmaya davet ediyoruz. Bizim dost gördüklerimizden beklentimiz budur! Doğru eleştirileriniz olursa, sömürgecilerin zulmü altında inleyen Kürt halkının o güzel sözüyle cevaplayalım “ser seran, ser çawan”.