Gazetemiz köşe yazarlarından İsmail Uçar’ın gazetemizin 102 sayısında yayınlanan makalesini okurlarımızla paylaşıyoruz
HABER MERKEZİ (07-07-2015)-Yukarıdaki sözler Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Maoist Partinin kurucu komünist önderi Kaypakkaya yoldaşa aittir. Bu doğru çizgi ve yönelim bugün de rehberimizidir.
Öteden beri genel soyutlama olarak sürekli ifade ederiz. Biz komünistler, amaç ve ilkelerimize hizmet etmesi koşuluyla hiçbir mücadele, araç ve yöntemi reddetmeyiz ve bilakis bu temelde onları kullanmaktan da geri durmayız. Bu genel doğru karşısında geçmişten bugüne teorik ve pratik olarak bazı somut ve güncel görevler ve politikalarımızda hatalı yaklaşımlar ve yanlış pratiklerimiz de söz konusu olmuş, önümüzdeki süreçlerde de olacaktır. Zira komünistler, geçmişin tarihsel her bir süreçteki tecrübe ve deneyimlerimizle ortaya çıkan pratiklerinden doğru ve bilimsel dersler çıkararak onları önemli bir silah haline getirmeyi de öngörürler. Bu bilinçle biz komünistlerin; amaçları, ilkeleri, araçları, taktikleri, teorik ve pratik politikalar bağlamında sınıf mücadelesindeki araç ve yöntemleri ve bütün bunların nasıl ele alınması, nasıl güncellenmesi gerektiği üzerine bugüne kadar hiç kuşkusuz ki çeşitli tartışmalar yürüttüğü, tartışmasız bir gerçektir. Bu tür tartışmalar Uluslararası Komünist Hareket (UKH)’in tarihinde de oldukça geniş biçim ve içeriklerde tartışılmış ve hala da tartışılmaya devam etmektedir. Sınıfların varlığı ve sınıflar mücadelesi boyunca da bu tür tartışmalar devam edecektir. Çünkü kavrayışta eşitsizlikler de sürecektir. Bu bağlamda UKH ve Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci ve komünist hareketin tarihsel tecrübelerinden öğrenerek ilerlemek durumundayız.
Bu bilinçle özellikle legal-yasal ve demokratik alan(lar)ın kullanılmasına ilişkin tartışmalar da önemli bir yer tutmaktadır. Burjuva diktatörlüklerin iktidarı koşullarında temsili parlamenter seçim sistemleri içerisinde yer alarak genel seçimlere katılma yönelimi komünistlerin hemen hepsinde ya da genel olarak tali ve esas mücadele alanı olarak da parlamento dışı mücadeleye hizmet etmesi veyahut da bu eksende ele alınarak parlamentoda mücadele yürütülmesini öngördükleri bilinen bir durumdur. Bu düzlemde komünistler parlamento dışı mücadeleyi esas aldıkları gibi parlamento içindeki mücadeleyi de taktik olarak, objektif ve subjektif koşulları göz önünde bulundurarak ele alıp kimi zaman uygun görüp kimi zamanda boykot ederler. Bu durum biz komünistler açısından bir ilke meselesidir. Bu kapsamda şimdiki Türkiye-Kuzey Kürdistan koşullarında parlamentodaki mücadeleyi de taktik ve tali politika gereği uygun görmüşlerdir. Bu noktada komünistlerin kafası son derece açık ve berrak olmasına karşın amaç ve ilkeler, strateji ve taktikler, somut ve günceldeki bazı pratik politikalar ve izlenen çizgiler üzerine tabi ki çeşitli tartışmalarda sürdürülmektedir. Öncelikle bu tür tartışmaların olması son derece doğal ve gereklidir de. Çünkü demokratik merkeziyetçilik temelinde parti içi iki çizgi mücadelesi gerçekliği, Maoist Parti ile anti-Maoist Partileri birbirinden ayıran önemli bir ayraçtır. Ancak izlediğimiz ve gerçekleştirdiğimiz bazı çizgiler ve pratik politikalarımızı bu tartışmalar ekseninde yürütürken, doğru yanlış temelinde doğru anlayış ve pratiklerimiz kadar bazı anlayış hataları ve yanlış pratikler içerisinde olduğumuz da tartışılarak çeşitli sentezlere ulaşılacaktır.
Komünistlerin amaçları ve ilkeleri nedir? Amaçlar, azami-nihai program olarak komünizm ve ona ulaşmada Türkiye-Kuzey Kürdistan’da Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ise asgari programıdır. Gerek legal ve demokratik gerekse de illegal olarak sınıf mücadelesinin çeşitli alanlarında bu asgari ve azami amaçlar için bir mücadeleyi kendilerine rehber edinirler.
Ve yine komünistler, ilke olarak illegal ve parlamento dışı mücadeleyi esas alıp bunun icrası için bir faaliyet içerisinde bulunurken, özellikle dolaylı ve tali mücadele alanlarından legal ve demokratik alan faaliyetlerinde de bu durumu gözeterek buna göre hareket ederler. Bu temelde Sosyalist Halk Savaşı stratejimize hizmet etmesi bağlamında diğer bütün mücadele araç ve yöntemleri kullanmayı da öngörürler.
Evet, legal-yasal ya da demokratik alan çalışmalarında biz komünistler prensip olarak siyasi ve ideolojik görüşlerimizi ve tezlerimizi açıklamaktan da geri durmadığımız gibi aksine bunları sürekli açıklayarak güncellemeyi de önemli görevlerimiz arasında sayarız. Ancak taktik politikalar adına ortaya konan, izlenen teorik-pratik çizgi ve yönelimlerimizin strateji ve amaçlarımızı aşındırmasına ya da stratejimizi yemesine karşı da dikkatli ve hassas olmak durumundayız. Biz komünistler olarak tabi ki “nasıl olsa taktik politikadır, köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyebiliriz” gibi strateji, amaç ve ilkelerimizi yiyip bitirecek taktik politika ve pratikler içerisinde olamayacağımız ya da bu şekilde bir yaklaşımda bulunamayacağımız da bilinmelidir. Dolayısıyla sömürücü ve zulümkar düzen içi-sistem sınırları kapsamında legal ve demokratik alan çalışmalarında tekçi faşist konsept ve dayatmalar karşısında da son derece hassas ve deyim yerindeyse “uysal bireyler” olarak hareket edemeyiz. Tam aksine düzen sınırlarını da aşan radikal-militan devrimci bir faaliyet içerisinde olmamız asla küçümsenecek bir olgu olarak görülemez ve değerlendirilemez. Maoist komünistler 3. Kongreleriyle çok doğru olarak özetledikleri gibi her bir millet, dil, inanç, tarih, felsefe, düşünce imtiyazı ve tekeline karşı demokratik, özgür bir yaşam ve toplumu kabul ederler ve aynı zamanda bunun için mücadele yürüttüler. Tekçi faşizmin özellikle 12 Eylül cuntasıyla da iyice yoğrularak pekiştirilen konsepti ve dayatılan uygulamalarına karşı biat etmeden militan çizgi ve duruş aslolan görevlerimiz arasındadır. Tekçi faşist T.C. gerçekliğinin önümüze koyduğu barajların aşılması da ancak bu bilinç ve pratik tutumla başarılacaktır. Geçmiş tarihsel tecrübelerimizden, hata ve eksikliklerimizden doğru ve bilimsel dersler çıkaralım derken elbette bizzat tarihimizin son derece hala doğru teorik ve pratik politikalarını da sürdürme kararlılığını göstermek durumundayız. Asla unutulmamalıdır ki tekçi faşizm referanslı tek millet, tek bayrak, tek dil, tek inanç, tek vatan, tek devlet şeklinde T.C.’nin bekasına karşı legal ya da illegal, parlamenter ya da parlamento dışı bütün mücadele alanlarında militan devrimci çizgi ve pratik politikalar, temel görevlerimiz arasındadır ve ötelenemezler. Komünist önder İbrahim’den bugüne politik iktidar mücadelesi perspektifli radikal-militan devrimci çizgi ve yönelimde ısrar ederek ilerleyelim.
http://www.halkingunlugu.net/