Maraş katliamı tanığı: Odunculardaki odunları alıp silah diye kullandılar

Olayların başladığı günün silahlar ateşlendiğini dile getiren Erat,”Musa Funda diye bir tanıdığım vardı Onu direkt yakarak öldürdüler”

HABER MERKEZİ (20-12-2018) Maraş katliamının tanığı ve mağdurlarından olan 89 yaşındaki Koco Erat, o gün askerlerin “Ateş emri yok” diyerek saldırganlara müdahale etmediğini belirterek, “Bir yandan öldürülmeye çalışıldık, diğer yandan ezildik. Yaşadığımız acının üzerine acı eklediler. Allah o günleri bir daha göstermesin” dedi.

Maraş’ta 19 Aralık 1978’te Çiçek Sineması’nda patlayan ses bombası sonrası yaşanan ve resmi kayıtlara göre 111 kişinin yaşamını yitirdiği katliamında yaşanan acılar hem mağdur hem de tanıklar için hala canlı. O dönem kentin önde gelen ticaret insanlarından Koco Erat (89), da olayın hem tanığı hem de mağduru. Yaşanan katliamda evini, dükkanlarını ve arabalarını kaybeden Erat, gözyaşları içinde anlattığı yaşananların ardından Pazarlık ilçesine göç ediyor.

Yaşananların hala hafızasında tazeliğini koruduğunu anlatan Erat, olaylardan sonra maddi anlamda hiçbir şeyinin kalmadığını belirterek,“Gidip başkalarının yataklarında uyudum. O yataklar bana diken gibi batardı. Eşim bir tarafta ağlardı, ben bir tarafta ağlardım” dedi. Olayların olduğu senenin başında Maraş’a 40 piyango biletçisinin geldiğini söyleyen Erat, sonrasından bunların ortamı karıştırmak için gönderilen kişiler olduğunu öğrendiklerini belirtti.

Olayların başladığı günün silahlar ateşlendiğini dile getiren Erat,”Musa Funda diye bir tanıdığım vardı. Onu direkt yakarak öldürdüler. Odunculardaki odunları alıp silah diye kullandılar. Sokak sokak dolaşıp gördükleri insanları vurdular. Herkes evine saklandı. Helikopter havada uçuyordu. Ben bizim evin damına çıkıp kırmızı bir bez sallayarak dikkatini çekmeye çalıştım. O sıra evin alt tarafını yakmaya başladılar. Annem yaşlıydı diye sırtıma alarak aşağıya inmeye başladık. Evden çıkıp hükümet konağına gitmeye çalıştığımız sırada, yıllarca dost diye bildiğimiz komşularımız; ‘Komünist kaçıyor. Maraş komünistlere mezar olacak’ diye bağırdılar. Askeri bir araç durdu. Annemi bindirip hükümet konağına götürdüm. Annem hasta olduğu için onu hastaneye götürdüm. Hastanede yer kalmadığı için askeriye revirine götürüp bıraktım. Biz askeri kışlaya geçtik” dedi.

Bakana tepki gösterildi

Bir sonraki gün ise kışladan sanat okuluna götürüldüklerini aktaran Erat, annesini hastaneye kaldırması gerektiği için askeri revire gittiğini söyledi. Erat, annesini revirden çıkarmak için yaşadıklarını şöyle anlattı:“Revirden annemi çıkarmaya çalışırken tabi araba falan yok. Tek başıma nasıl çıkarayım? Paşanın geldiği söylendi ben de annemi yolun üzerine indirdim. Paşa gelince ‘Paşa umudum sensin annemi kurtar’ deyip ağladım. Paşa arabadan indi. Şoförüyle onu hastaneye götürdük. Annemi hastaneye yatırdık. Annemi bırakıp tekrar okula döndüm. Okula gidince İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı geldi ve Alevilerin büyük tepkisiyle karşılaştı.”

‘Cenazeler mezbahaneye konulmuştu’

Kaldıkları sanat okulunun her katının bir koğuş yapıldığını aktaran Erat, kendisinin de koğuş başkanı yapıldığını belirtti. Cenazenin toplandığı yere götürülmek için askerler tarafından çağrıldığını söyleyen Erat, tüm cenazelerin mezbahaya toplandığını ve karşılaştığı manzaranın korkunç olduğunu belirterek,”Tüm cenazelerin etrafında dolaştık. Musa Funda dediğimiz adamın cesedi kömür gibi olmuştu. Tanıdığım Yusuf Çavuş diye birisi vardı. Onu da kafasını yararak öldürmüşlerdi. 5 kadının belden aşağısı açıktı. Kayseri’den gelen ulaştırma bölüğündeki askerlerle bez yırtıp kadınların üzerini örtünce düşüp bayıldım” ifadesinde bulundu.

‘Hastanede anneme yemek verilmedi’

Antep’ten gelen askerlerin olaylara müdahale etmediğini sözlerine ekleyen Erat, kendisine askerlerin yanında ateş edildiğini ama askerlerin müdahale etmediğini söyledi. Askerlere “Bakın bana ateş ediyorlar. O mermiler size de geliyor” demesine, askerlerin “Ateş emri yok” cevabını verdiğini anlatan Erat sözlerini şöyle tamamladı:“Gelen kurşunlardan birisi bir askerin yüzünden girip, çıktı. Ama o asker ölmedi. Ben annemi hastaneden çıkardıktan sonra tekrar hastaneye gittim. Anneme ‘Komünist anası’ deyip yemek vermemişlerdi. Bir yandan öldürülmeye çalışıldık, diğer yandan ezildik. Yaşadığımız acının üzerine acı eklediler. Allah o günleri bir daha göstermesin.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı