Özgürlüğü muştulayanların devrimci militan hattı rehberimizdir

Demir aletlerin ağzından çıkan ateş; eşit, adil, yaşanılır bir dünyayı hedef almıştı Bedenlere doğrulan namlular yakılan hücreler zifiri karanlığın sürdürülebilmesine dairdi Hakim sınıfların topyekûn saldırısı imha esas almış, ambulanslar, morglar, ceset torbaları önceden hazır kıta bekletilerek kanlı senaryo devreye sokulmuştu 19- 22 Aralık, iktidarı elinde bulunduran asalak sınıfın teknik imkânsal üstünlüğüne rağmen, devrimci iradenin duvarına çarparak tersyüz olmuştur.

HABER MERKEZİ (19-12-2018) Köhnemiş ceberut devletin devrimcilere yönelik stratejik imhaya dayalı politikaları her tarihsel kesitte niteliğini koruyarak farklı formatlarda güncellenerek karşımıza çıkıyor. Kuruluşunu katliamlara ve baskıya dayalı inşa eden ‘’TC’’ devleti Osmanlı padişahlarının pas tutan kılıcını kuşanarak tek devlet, tek bayrak, tek millet yaratma çabasını zora dayalı olarak halklarımıza dayatmaktan bir an olsun vazgeçmemiştir. Köhnemiş sistemini zoru ve şiddeti devreye koyarak ayakta tutmaya çalışan hakim sınıflar yaşamın tüm alanlarını zapturapt altına alarak egemenliğini perçinleme gayesini taşımaktadır. Coğrafyamızın tarihi katliamlar ve direnişler tarihidir. Sayısız katliamın altında imzası bulunan ‘’TC’’ devleti devrimci ve komünistler başta olmak üzere toplumsal muhalefetin bir bütününe karşı pervasız saldırılarıyla ün salmış bir devlettir. Seceresi baskı zorbalık ve katliamlarla doludur. Hapishaneleri, kanunları yasaları orduları vb. sadece küçük bir azınlığın çıkarına uygun biçimlenmiştir. Bu araçların bir bütünü ‘’milli’’ çıkarlar ‘’devlet bekası’’ ‘’ulusal güvenlik’’ ‘’vatan bölünmezliği’’ argümanıyla kılıfa sokulmuş ve meşrulaştırılmıştır. Tüm araçları mazlum halklar, ezilen inanç ve milliyetleri, işçi ve emekçileri prangalamak görevi görmektedir. Hapishanelerde bu realiteye göre şekillenmiş ve iktidarı elinde bulunduran küçük bir asalağın en önemli silahlarından birine dönüşmüştür. Sömürüye ve zulme karşı isyanı kuşananların diğer bir adresi olan hapishaneler egemenlerin soluk borusu olması sebebiyle önemli bir noktada durmaktadır. Bundandır ki kollar sıvanarak yeni hapishaneler inşa edilmiş ve bu durumdan memnuniyetleri her seferinde tekrarlanmıştır.

19-22 Aralık göndere çekilmiş bir direniş sancağıdır

Tarih 19-22 Aralık 2000’i gösterdiğinde iki sınıf tekrardan karşı karşıya gelmişti. Bir yandan tankları, toplarıyla kuşatılmış yeminli halk düşmanları diğer yandan ise bilincin kor ateşiyle halka, devrime sadakatin adı olan devrimci ve komünistler. Günlerce süren muharebede devlet aklı tüm imkânlarını seferber ederek toplumsal muhalefetin öznesi olan devrimci komünistleri etkisiz hale getirip iktidarını perçinlemeye çalışıyordu. Asıl amaç belliydi, içerinin sesini kısarak dışarının direncini kırmak. Tüm gayretleri iktidarının daha rahat ve ‘’huzurlu’’ ortamda sürdürebilmekti. Çıbanbaşı olarak görülen devrimci ve komünistler başı derhal ezilmeli sükûnet sağlanmalıydı. Demir aletlerin ağzından çıkan ateş; eşit, adil, yaşanılır, bir dünyayı hedef almıştı. Bedenlere doğrulan namlular yakılan hücreler zifiri karanlığın sürdürülebilmesine dairdi. Hakim sınıfların topyekûn saldırısı imha esas almış, ambulanslar, morglar, ceset torbaları önceden hazır kıta bekletilerek kanlı senaryo devreye sokulmuştu. 19- 22 Aralık, iktidarı elinde bulunduran asalak sınıfın teknik imkânsal üstünlüğüne rağmen, devrimci iradenin duvarına çarparak tersyüz olmuştur. Özel mülkiyete dayalı burjuva gerici devlet mekanizmasına son vermeyi amaçlayan devrimci komünistler nasırlı elleriyle yaşamı ilmek ilmek örerek ve bedenini siper ederek yenidünyanın inşasına harç olmuşlardır. İmkânsızlıklara ve birçok dezavantaja rağmen devrimci cüretti kuşanan devrimci ve komünistler küllerinden doğrulmanın adı olarak tarihsel rolünü oynamış ve adını tarihin en güzel sayfasına iliştirmiştir. 19-22 Aralık sadece Türkiye/ Kuzey Kürdistan halklarına bir umut meşalesi olmamış, kendi sınırlarını da aşarak dünya devrimci hareketine büyük bir miras devretmiştir. Bu tarihsel deneyimden öğrenilmesi ve rehber edinilmesi zaruridir. Bedenlerini barikata çevirerek faşizme geçit vermeyenlerin devrimci hatırası rehberimiz olmaya devam ediyor/edecek. Kutup yıldızı olarak aramızdan ayrılan yoldaşlarımızın devretmiş oldukları özgürlük meşalesi ellerimizde umut yaymaya devam edecek. Bedenlerini ateş topuna çevirerek özgürlüğü muştulayanların devrimci militan hattı rehberimiz oluyor.

Hapishaneler devrimci iradenin yıkıcı gücüne tekrardan tanıklık edecektir

Yıkımın, sömürünün zulmün adı olan gerici-faşist devlet mekanizmasının devrimcilere hasımlığı tarihsel ve günde de aktüeldir. Erdoğan/AKP iktidarı siyasal arenada ki bunalımının bir sonucu olarak faşist kuşatmayı derinleştirmiş ve yoğunlaştırmıştır. Coğrafyamızı açık hapishaneye çeviren muktedirler kapalı hapishaneleri elbette ki es geçemezdi. Öylede oldu. Namlular, işkence tezgâhları, cellâtlar tekrardan gün yüzüne çıkarılarak dört bir koldan saldırılar eş zamanlı olarak başlatıldı.  Lakin baskı, tahakküm ilelebet süremezdi. Çürümüşlük ve yıkım belirli bir süre engellenebilirdi.  Siyasal ömrünü uzatmak, şiddetin ve baskının yoğunlaşmasını koşulluyordu. Hapishaneler bunun ilk saç ayağıydı, devrimci dinamiğin başat motor gücü olan hapishanelerin iradesi baltalanmalı teslim olmaları sağlanmalıydı.

19- 22 Aralığın ardından taş duvarların ardından özgürlük ve direniş türküleri söylenmeye devam ederken,  hakim sınıflar da yeni konseptle sahaya çıkma hazırlığı yapmaktalar. Dün kerelerce denemiş oldukları teslim alma politikası, Erdoğan/AKP sahsında bir kez daha gündemleşmiş ve devrimci komünist tutsaklara yönelik baskı ve tasfiye operasyonu derinleşerek devam ediyor. Yabancısı olunmayan bu yönelim tutsakların ilk kez karşılaştıkları bir durum değildir elbette. Kavgaya davet çıkarılmışsa eğer iştirak etmek şarttır onlar nezdinde. Sömürüyü baki belleyenlerin kendi elleriyle inşa edilmiş olan mekânları devrimci iradenin yıkıcı ve yaratıcı gücüne tekrardan şahitlik edecektir.

Gazete Patika