Ölümsüzleşen 17’lerin Anısına!- Mazlum CEYLAN

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da   komünizm mücadelesinin sonsuz akışı içinde,   ölümsüzleşen yoldaşlarımızı ve siper yoldaşlarımızı hiçbir zaman unutmayacağız/unutulmayacaktır. Her gün veya her ay bir yoldaşımızın ve bir siper yoldaşımızın faşist devlet tarafında katledilişinin yıl dönümüdür. Devrimcileri, demokrasi güçlerini, sosyalistleri katlederek ayakta durmuştur Türk devleti. Bu kanlı katliamlardan bir tanesi ise; 17 Haziran 2005 gününde Ovacık Mercan Vadisi’nde yapılan katliamdır. İçlerinde ADHK Genel Konsey üyesi Berna Saygılı Ünsal’ında olduğu, Cafer CANGÖZ,  Aydın HANBAYAT, Okan ÜNSAL, Ali Rıza SABUR, Alaattin ATEŞ, Cemal ÇAKMAK, Kenan ÇAKICI, Ökkeş KARAOĞLU, Taylan YILDIZ, İbrahim AKDENİZ, Binali GÜLER, Dursun TURGUT, Gülnaz YILDIZ, Ahmet PERKTAŞ, Ersin KANTAR, ve Çağdaş CAN yoldaşların şehit oldukları günüdür. Dersim’in Ovacık ilçesi Mercan Vadisi’nde 17 Haziran 2005 tarihinde Türk Devlet‘in Genelkurmay Başkanlığı tarafından yönetilen, yaptırılan katliamdır.

Devrimci hareketi ve komünist hareketi stratejik olarak çökertmek ve bitirmek amacı taşınan bu katliamda, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin önderlerini yitirdik, ağır darbe alındı.

Biliyoruz ki, tarihin akışı düz bir yolda ilerlemez. Büküntüler, yenilgiler, darbeler alınarak sınıf mücadelesi yürütülür. Yenilgiler içinde dövüşerek, yeniden ve yeniden küllerinin ateşinde alevlenerek yürünür devrim yolunda. Sınıf mücadelesinin engin denizi içinde yaşanmıştır ve muhtemelen yaşanılacaktır bu durum.

Devrim, basit bir dönüşüm değildir. Devrim kanla yazılan tarihtir. Ölümler olacaktır. Bu bizim isteğimizin dışında olan sınıf mücadelesinin yasasıdır. Bunu bize öğretenler ve pratikte gösterenler bugün  içimizde olmayan başta 17’ler ve ölümsüzleşenlerimizdir.

17’lerin Mercan Vadisi’nde buluşmaları, basit bir buluşma değildi. Vartinikte  yere basılan ayak izlerinin takipçileriydiler onlar, tarihin akışını değiştiren ‘filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir‘  Karl Marx‘ın ünlü on birinci tezinin bedel ödenerek pusula talimatını pratikte gerşekleştirmesiydi, Mercan buluşması. Toplumsal değişmeleri anlamak değildi, komünizm mücadelesi için cüretle dünyayı değiştirmekti.

17’leri Mercanda buluşturan, Dünya Komünist Hareketinin Türkiye ve Kuzey Kürdistan parçasında komünist mücadelenin ilerletilmesinin, stratejik ve taktiklerini üretmekti. Onların önderliğinde bu görev; dağların doruklarında tüm iradenin katılacağı 2. oturumu gerçekleştirme ve zafere ulaşan yolun temelinin taşlarını bir kez daha zenginleştirmekti.

Dönemin koşullarında, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki köklü değişimin başlangıcı ve kıvılcımı MLM bilimiyle donan parti ve onun önderliğinde kırsal alanda yaratılan Halk Ordusuysa, öncünün muhasebesinin yapılmasında 17‘lerin geminin başında olması gerekiyordu. Bu tarihi görev onların omuzundaydı. Bu tarihsel görevi yerine getirirken, düşmanın gerçekleştirdiği saldırının sonucu komünizm mücadelesinde şehit düştüler.

Her bir yoldaşın ve siper yoldaşın acısı büyüktür. Toplumsal mücadelenin her alanında yarım asırlık tecrübe ve birikime sahip yoldaşların düşman tarafında katledilmeleri, mücadele içine yarattığı boşluklar, yoldaşlık acısıyla birleşmesi, sürekli zihnimizin bir tarafında derin izleri bırakmaktadır. Ve şairin şu dizelerini  ansımaktayız. ‘Ben yanmasam, Sen yanmasan, Biz yanmasak, Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…‚

Tarihimizde unutulmayan Mercan katliamında yitirdiğimiz 17’leri ve 17 can özgülünde, tüm devrim şehitlerini ve komünist şehitlerimizi bir kez daha anıyoruz. Bitmeyen kavganın öncüleri, tükenmeyen sevdanın ardılları, sizleri kavganın içinde sürekli anacaklardır.