18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü’nde yaşamın her alanında devrimci mücadeleyi yükseltmek, politik tutsaklarla dayanışmak ve sınıf mücadelesinde üzerimize düşen görev ve sorumluluklar bilinciyle hareket etmemiz gerekliliği ve zorunluluğuyla karşı karşıyayız.
Tarihsel olarak, 1921 yılında Komintern tarafında kurulan “Kızıl Yardım Örgütü”, 1923 yılında Paris Komünü ’nün kuruluş günü olan, 18 Mart’ı “Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü “ ilan etti. Marksist bilime göre tarihsel, toplumsal, sınıfsal ve felsefi olarak; “her çelişki karşıtıyla birlikte vardır, sınıflı toplumlar tarihi boyunca var olmuş ve sınıflı toplumlar var olduğu sürece de var olacaktır. Baskı, zor, şiddet, adaletsizlik ve eşitsizlikler üzerine kurulan, varlığını büyük ezici çoğunluk üzerinde kurduğu diktatörlüklerle sürdüren sınıflı toplum egemenlik sistemleri ve devletlerine karşı, her tarihsel dönemde, hak ve özgürlükler temelinde bir arayışa giren, itiraz edip, mücadeleye başlayan ve toplumsal olarak direnen birey, topluluklar ve halklar olmuştur.
Marx’ın, “ insanlık tarihi aslında sınıf mücadeleleri tarihidir” teorik belirleme ve ifadesinin anlamı da budur. Egemen sınıflar tarih boyunca baskıcı ve sömürücü egemenlik sistemlerini ve hakimiyetlerini korumak, sürekli kılmak için; kendi ürettikleri toplumsal katmanların sistem ve saltanatlarına karşı geliştirdikleri toplumsal kalkışma ve mücadelelere yönelik her daim zor ve şiddeti temel almış. Süreç içinde edindiği deney ve tecrübelerle sürekli sistemlerini sağlamlaştırmaya, tahkim etmeye ve sürekli kılmaya çalışmışlardır. Kitleleri ve yığınları her türlü baskı, zor ve şiddetle tahakküm altına alan sistemlerine karşı gelişen, ortaya çıkan kalkışma, isyan ve mücadeleleri bertaraf etmek için, yeni yeni oluşum ve kurumları devreye sokmuşlardır. İşte, tarihsel bir süreçte oluşacak olan ve oluşan yargı ve hapishaneler gibi kurumlar, insanlık tarihin de ezelden beri var olan, egemen sınıfların iktidarlarını ve devletlerini korumak için çok önemli ve stratejik saç ayaklarından birini oluşturmaktadır. Ve “modern “ sistemleriyle günümüzde de devam etmektedir.
Geçmiş sınıflı toplum sistemlerinde olduğu gibi, bugün emperyalist -kapitalist sistem ve gericiliğine tüm dünya genelinde baskıya, sömürüye, adaletsizlik ve eşitsizliklere, emperyalist saldırı, işgal ve katliamlara karşı, ulusal ve sınıfsal temelde mücadele ve direnişler aralıksız devam ediyor. Ve bu mücadele ve direnişlerde yüzbinlerce ve milyonlarca insan katliamlardan geçiriliyor ve hapishanelere dolduruluyor. Dünyada bu tür uygulamaların en sık ve yaygın olduğu ülkelerin arasında Türkiye, Hindistan, Filipinler, Peru, Meksika, İspanya, İsrail, Amerika, Fransa ,Almanya gibi devletler gelmektedir. Bu devletler hapishanelerinde bulunan politik tutsakları yoğun ve yaygın bir şekilde baskı, işkence ve izolasyon politikalarına tabi tutuluyorlar. Bugün dünyada birçok devlet hapishanelerinde hem politik tutsaklara ve hem de adli tutsaklara baskı, şiddet, işkence ve hala idam cezaları uygulanmaktadır.
Dünyada hapishaneler de insani hak ihlallerinin, baskı ve işkencenin en yaygın olduğu ve acımasızca uygulandığı ülkelerin başında gelen birisi de faşist Türk devletidir. Yüzbinlerce insan zindanlara doldurulmuş, bu sayının 300 binin üzerinde olduğu, 1600 hasta tutsağın ve 600 tutsağın da ölümcül hastalıkla boğuştuğu İnsan Hakları Dernekleri raporlarında ifade edilmektedir. Ve birkaç yıl içinde onlarca tabut çıktı zindanlarda . Bu kritik süreç hala tüm vahametiyle devam ediyor. Bunların yanında politik tutsakların en çok ve yaygın olarak karşılaştıkları sorun ve problemlerin başında savunma haklarının gasp edilmesi, uzun bir süre mahkemelere çıkarmama, tecrit ve izolasyona maruz bırakma, sağlık sorunlarına gereken tıbbi müdahalenin yapılmaması, ağır ve ölümcül hasta tutsakların serbest bırakılmaması, ailelerle görüştürmeme, kitap gazete Ve yayın yasaklama, haberleşme haklarının sürekli kısıtlanarak ellerinden alınması, çıplak arama dayatması, infaz yakmalar ve oluşturulan “gözlem kurulları”nın kararlarıyla cezası bitenlerin “İyi hal göstermiyor” diyerek tahliyelerin engellenmesi gibi durumlarla sık karşılaşılır oldu.
Dolayısıyla, tarih boyunca adaletsiz ve eşitsizlikler dünyasına karşı mücadelelerin mirası üzerinden yükselmiş, kapitalist barbarlığa karşı yaşamın her alanında mücadele etmiş ve içerde de bu mücadele ve kavgayı her koşulda sürdürüyor olan politik tutsaklarla, sosyalist ve komünistlerle dayanışma ve mücadeleyi büyütelim. Onların zindanlarda yükselttikleri özgürlük çığlıklarına ses vermeye, ses katmaya, tüm devrimci demokratik güçleri taleplerini sahiplenmeye çağırıyoruz.
Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur!
Hasta Tutsaklar Derhal Serbest Bırakılsın!
Hapishanelerde Tecrit ve İzolasyona Son!
Tüm Devrimci Tutsaklara Özgürlük!
ADHK
POLİTİK TUTSAKLARLA DAYANIŞMA KOMİTESİ