Devrimci Demokratik Kamuoyuna: Sosyalist Yol ve Halkın Günlüğü Birleşti!
Enternasyonal proletaryanın Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki komünist manifestosu olan Kaypakkaya’nın bilimsel sosyalist güzergâhı halklarımıza yol göstermeye devam ediyor Kaypakkaya’nın bilimsel sosyalist çizgisini MLM zemininde diyalektik bir yaklaşımla ele alan ve bu doğrultuda güne uyarlayan dergilerimiz Sosyalist Yol Dergisi ve Halkın Günlüğü Gazetesi devrimci halk kitlelerinin çıkarını merkeze alan bir perspektifle birleşme kararı almışlardır. Özelde Kaypakkaya geleneği, genelde ise devrim hareketi açısından tarihsel önemde bir adımı ifade eden dergilerimizin birlik ilanını devrimci halk kitleleriyle paylaşmanın devrimci coşkusunu yaşamaktayız
HABER MERKEZİ (14.03.2016) – Komünizm teorisi ve yöneliminin savunulması ve üretilmesi zemininde yayına başlayan; tarih yapmadaki rolleri devrimlerle ispatlanmış olan ezilen sınıfların çağımızda belirleyicisinin işçi sınıfı olduğu gerçekliğinde bilinci açık davranan ve bu temel perspektif doğrultusunda emperyalizm ve kapitalizmin iktisadi ve sosyal yıkımlarına maruz kalmaları nedeniyle kaderleri işçi sınıfının kurtuluşuna bağlanmış olan geniş halk kitlelerinin uyandırılması, eğitilmesi ve sınıf çıkarlarının bilinciyle donanması ve örgütlenmeleri çabasında yayın yapan Halkın Günlüğü Gazetesi ile Sosyalist Yol Dergisi birleşmiştir.
Kırk yılı aşkın sınıf mücadelesinde güçlü bir damarı tanımlayan ve Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisini kendi koşullarında uygulayıp, İbrahim Kaypakkaya’nın mirasçıları olan her iki dergimizi birleşme kararına götüren neden; ideolojik ortak zeminin esasına dayanan temel konulardaki birlik zeminidir.
Uzun Yürüyüş ve Devrimci Dönüşüm dergilerinin birleşmesi ile ortaya çıkan Sosyalist Yol Dergisi ile Halkın Günlüğü Gazetesi tarihsel miras olarak Kaypakkaya’nın tezlerinin dogmatizmden özgürleştirilerek sürdürülmesi, ideolojik olarak Marksizm, Leninizm ve Maoizm’in rehber alınması temelinde bundan sonra yayın hayatlarını Halkın Günlüğü olarak devam ettireceklerdir.
Dergilerimizin; çıkışlarından itibaren zaten bir ideolojik temel üzerinden yayın hayatına başladıklarını hatırda tutarsak, organik bütünleşmemizi koşullayan asıl süreç, teorik temelimizin somut koşularla ilişkisini tanımlamak üzere uzun süredir yaptığımız araştırma-inceleme ve değerlendirmelerle dokundu. Emperyalizm ve sosyo-ekonomik yapı tahlili, devrimin yolu, devrimin niteliği, sosyalizm anlayışı, ulus, inanç, cinsiyet, ekoloji, enternasyonalizm, cephe, birlik ve eylem birliği, örgütlenme vb. daha bir çok konu yaptığımız değerlendirme konularıdır.
Elbette yapılan birlik çelişkisiz bir birlik değildir. Birçok noktada ortaklıklarımız olmasına rağmen tali düzeyde olan farklılıklarımız da mevcuttur. Fakat bu farklılıklarımız birleşmemizin önünde engel teşkil edecek düzeyde görülmemektedir. Her iki yayın olarak bu farklıklarımızı iki çizgi mücadelesi çerçevesinde yoldaşça sürdürmeye devam edeceğiz.
Birleşme sürecinde değerlendirme konusu yaptığımız temel noktalardan biri emperyalizm değerlendirmesidir.
Yine Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın iktisadi yapısı uzun bir süredir savuna geldiğimiz gibi “yarı sömürge, yarı-feodal” değil, komprador tekelci kapitalist ve yarı sömürge niteliğinde değişime uğradığı görüşü ortak görüşümüzdür.
Temel konulardan bir diğeri olan devrimin karakterinin emek-sermaye çelişmesinin baş çelişme olarak devrimimize verdiği sosyalist nitelikle tanımlanan, demokratik devrimin kalan görevlerini üstlenen sosyalist devrim olarak tespit edilmiştir.
Devrimin yolunun geçmiş sosyalist tecrübelerin birikimleri üzerinden, eski biçimiyle ele alınamayacağı, örgütlenme, zor vb. konuların güne uygun değişimler geçirdiği ve bu günün nesnel gerçekliklerine göre şekillenmesi gerektiği görüşü ortaklaşmıştır. Her devrimin temel sorunu olan siyasal iktidar sorunun bizdeki çözümünün de ezilenlerin örgütlenmiş zoru olmaksızın gerçekleşemeyeceğinin bilincindedir.
Temel konulardan biri olan enternasyonal proletaryanın sosyalizm sorunları bağlamında 20. yy devrimleri ve şimdi artık hiç biri olmayan proletarya diktatörlüğü tecrübelerinin özümsenmesi; bugünün koşullarında devrimci demokrasinin olası özgün iktidar biçimlerinin tanımlanması konularında farklı ve zengin düşünceler biriktirmiş olduğunun bilincindedir. Bu sorunlardaki birikimlerini de nihai bir formata dönüştürmek üzere yoğunluğunu devam ettirmekte hemfikirdir.
‘T.C’ Devletinin kuruluşundan itibaren bağrında taşıdığı ulus ve azınlıklar sorunu her iki dergi açısından başlıca çelişkilerden biri olarak görülmektedir. Gelinen aşamada Birleşik Kürdistan hedefiyle Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını savunmaları güçlü bir eğilim haline gelmiştir.
Cinsiyet, inanç, ekoloji, örgütlenme, cephe siyaseti, enternasyonalizm, eylem birliği vb. tüm konularda da esasta ortak noktalarda fikirler savunulmaktadır.
Her devrim sürecinde tanımlaması gereken baş ve temel çelişmeler sorununda dergilerimiz vardıkları bu sonuçlara bağlı olarak baş ve temel çelişmeyi emek-sermaye çelişmesi olarak belirlerken, egemenlerin kendi aralarındaki çelişki, emperyalizm ile geniş halk yığınlarıyla arasındaki çelişki, ulusal çelişki, tali düzeydeki feodalizmle geniş halk yığınları arasındaki çelişkiyi de coğrafyamızdaki diğer başlıca çelişkiler olarak belirlemektedirler.
Dergilerimizin gerçekleştirdiği bu birlik, kolektif iradelerimizin son kırk yılda Kaypakkaya’nın temellerini attığı ideolojik-siyasal hattında yürümeye çalışan güçlerin zaaflarının farkında olarak birleşirlerken, hiç kuşku yok ki birleşmeden önceki süreçlerde aynı zaman diliminde yaptıkları muhasebelerde ulaştıkları sonuçların belirleyici etkisi bulunmaktadır.
Dergilerimizin kolektif iradeleri olarak halkın genel çıkarlarına hizmet edecek; işçi sınıfı ve geniş halk yığınlarının sömürü baskı ve tüm kölece zincirlerden özgürleşmesi amacında güç ve enerjiye dönüşecek her düzeydeki birliğin, devrim çizgisinin temeli olan kitle çizgisinin mecbur ettiği ve sosyalist olmanın sonuçlarından biri olduğundan şüphe duymuyoruz.
Ayrıca Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın içinden geçmekte olduğu güncel şartlar, hem halklarımızın kaderiyle ilişkide değişip dönüşüm göstermekte olan Ortadoğu’da ortaya çıkan büyük enerji, ideolojik ve siyasal yakınlığı olanların birliğini acil bir görev haline getirmiştir.
İşçi sınıfının, ezilen ulus ve milliyetlerinin emperyalist tahakküm ve kapitalist sömürüden; sömürgecilik ve faşizmden kurtuluşları lehine olabilecek her devrimci birliğin, aynı zamanda tarihi yapan ezilen halk kitlelerinin de acil arzusuna karşılık bir adım olduğu açık bir gerçekliktir.
Yaşamakta olduğumuz süreç, daha öncesinde hiç görülmemiş oranda kıyım ve katliamların ve büyük çaplı dramatik göçlerin yaşandığı bir süreç olarak, ekolojinin ve insan soyunun tüm varoluş niteliklerinin derin bir insansal yabancılaşmanın ayakları altında çığlık çığlığadır. Sosyal değişimlerin böylesine hızlı yaşandığı Ortadoğu ve ülkelerimizde, kapitalist sistemin halk düşmanı tüm siyasal yönetim türevleri kansız maskesini bir tarafa atıp kıyıcı silahların kaptan koltuğuna oturmuşlardır.
Kıyım ve talanda sınırları zorlayan bu diktatörlükler, 21. yy’ın siyaseti olarak beliren IŞİD, EL-KAİDE, NUSRA gibi temsili kiralık militarist örgütlemelerle halkların oluk oluk kanını akıttırmaktayken, kaçınılmaz olarak bu vahşete karşı ortaya çıkan öfke devrim için de, çoğu kez öngörülmesi zor fırsatlara kapı aralamaktadır.
Halklar hapishanesine dönüştürülmüş Ortadoğu sathında devrimci olanakların ortaya çıktığı bu koşullarda, işçi sınıfı ve halk kitlelerinin özgürleştirilmesi yönünden yararlanabilmek, gelişmenin hızını doğru hesap etmekle orantılıdır. Bu bakımdan işçi sınıfı ve ezilen halkların kurtuluşu mücadelesinde özne olanların mevzilerindeki istikamete uygun güçlerini birleştirmeyi başaramamaları durumunda sürecin sonunda onunla yüzleşme fırsatından mahrum kalacakları da güçlü bir olasılıktır.
Özetle, dergilerimizin birleşmesini sağlayan temel faktörler yukarda sıraladığımız ideolojik-siyasal çizgi kesişmesi temelinde olurken, gerçekleştirdiğimiz birlik, içinden geçtiğimiz bugünkü tarihsel süreçte daha da anlam kazanmaktadır.
Tarih sahnesine çıkışları “çocukluk” evreleriyle ilişkide birçok hatalar yapması anlaşılır olan tüm devrimci öznelerde tecrübe edilmiş bir süreç olsa da, açıkça ifade etmek gerekir ki, ülkemizdeki devrimci hareketlerde ve özel olarak temsil ettiğimiz çizgide bu süreçler giderek dogmatik ve tasfiyeci bir niteliğe evirilmiştir.
Bu gerçekliği bilince çıkaran her iki dergimizin iradelerinin son yıllarda yoğunlaştığı şey, dogmatizm olarak tanımladığı ideolojik eğilimin inşacısı olan “hukuksal” engeli aşmak olurken; nihayet bu engeli aşmayı başarmış olmamız, kolektif aklımızın bilimle daha doğrudan bir ilişki kurmasının fırsatını ortaya çıkarmış oldu. Devrimin kitlelerin eseri olduğu gerçekliğine uygun olarak dikkatimizi devrimin ileri unsurlarıyla birleşme ve kitlelerle nitelikli buluşma da yoğunlaştırmamız günün görevlerinden birisidir.
Attığımız bu adımın yarattığı yeni umudu, çeşitli milliyetlerden halkımıza ve tüm devrimci dinamiklere armağan ediyoruz.
Kaypakkayacı geleneğin azımsanamayacak bir birikimi bulunmaktadır. Yaptığımız bu birlik aynı zamanda akmakta olan devrim nehrinin kıyısından ayrılmayan, konuşulduğunda onun bir yerinde adı-sanı olan, her devrimci birey ve yapıya bir çağrıdır.
Halkın Günlüğü ve Sosyalist Yol
Mart 2016