Toprağına tutunanlar – Ovacık / Fetih Koç

Toprağa dokunan insan, hayata dokunan insandır Ovacık’ta toprağın ana rahmine düşen tohum bin yılların birikimi ve özlemidir

FETİH KOÇ (03-02-2019) Kuzey Kürdistan da Dersim denilen bir yer var Bu yer gerek illericilerin gerekse Türk devletin gündeminden düşmiyen bir yerdir. Ama neden? Dersim bilge insanların ve toplumların diyarıdır. Komunist, sosyalist, devrimci ve sınıfsız-sınırsız bir dünya özleyenlerin nefes aldıkları sosyoloji bir konuma sahiptir da ondan. Uluslaşmayı red eder ve  doğa kanunuyla yaşamak isteyenlerin de mekanıdır. Her türlü otoriteyi karşı koyarken, dünyadaki evrensel çağdaş yaşama kafa yoran bir halktır aynı zamanda. Merkezi otoriteye karşı gelir, Kavimler ve komünler şeklinde bir yaşam felsefesiyle yaşamak ister. Bu yeni değil, Dersimin tarihsel yaşam felsefesinden gelen bir genetikdir.

Tarihsel olarak her daima sistematik bir şekilde saldırılara maruz kalmış. Gerici sistem Dersim’i bitirmek için nasılki vaz geçmiyorsa, Saldırıya uğrayan Dersim ve Dersim halkı da Dersimin inanç ve yaşam felsefesinden vaz geçmiyor. Bu da onların en doğal hakları. Dersimin gerçek sahibi o coğrafyada  yaşıyan canlılardır. Dolaysıyla, söz ve yetki de Dersimlilerin dışında hiç kimseye ait değildi.

Günümüzde sürekli bahsettiğimiz aslında arayıp bulamadığımız, adalet, eşitlik, insanca yaşama hakkı v.b gibi kavramların insanlık tarihi içerisindeki yerini araştırdığımızda hemen hemen tüm toplumlarda kökenden yada inançtan kaynaklı olarak sınıflandırmalar yapıldığı sonucuna ulaşıyoruz. Bunun en bilinen örneği siyah-beyaz ayırımıdır. Bu ve benzeri ayırımlar, üstünlük mücadeleleri olmasaydı insanlık tarihi nasıl şekilenirdi bilinmez. Ama bu sınıfsal yada etnik farklılar yüzünden mağdur olan halklar, ele alınmalı, daha fazla vurgulanmalıdır. Bu düşünceye sahip bir olarak Dersimin yerlileri olan Dersimliler konusunu ele alınırken aslında genel olarak köken farklı yüzünden mağdur olan bir halkın varoluşunu herkesim tarıfından kabul görülmelidir.

Dünyanın farklı kıtalarında ve bir çok yerlerinde kendine özgün bir yaşam biçimi olan topluluklara rastlanmak mümkündür. Amerikada Kızıldereliler ve Avusturalya da Aborjin inancını incelediğimizde, kendilerine özel bir inanç sistemine sahip olduklarını görüyoruz. Ezidilerde orta çağ gericiliğin olduğu Ortadoğuda kendilerine özgün bir inanç ve bu inançlara göre yaşam tarzları vardı. Ezidilerin bugün soykırıma uğramaların esas nedeni de buydu. Dersimin yaşam felsefesi bunlara çok yakın olmakla birlikte ve farklılıklarıda söz konusudur. Ama hepsinin ortak yanı doğaya olan bağlılığı ve kutsal görmeleridir. Kaptalizm için tehlikeli olanda doğa inancı ile sosyalizme en yakın olan halklardır. Dolaysıyla, bu halklara ve bölgelere faşizan savaşlarla soykırım yaparak yok etmiştir, yada etmeye çalışıyor.

O topraklar Dersimliler için çok önemlidir. Çünkü sahip oldukları topraklar ataların ruhlarını barındırmaktadır. Bununla birlikte 1937-1938 de yapılan soykırımı nesilden nesile aktararak unutulmasını istemiyor. 1938’den beri dünyanın her bölgesine yayılan Dersimliler daima birbirileriyle iletişim halinde yaşamaktalar. Tüm bunları yaşarken, bağnaz değiller. Illerici, sınırsız-sınıfsız bir dünya isteyenlerle erken kaynaşır ve onlarla yol arkadaş olmaktalar. Dünya da tanıştıkları herkesi Dersime gidip görmelerini önerir ve orda yaşamalarını isterler.

Dağlar, vadiler ve bitkiler kimseye ait değildir, sahip çıkana ve eken aittir Dersimde. Dağlara, nehirlere ve toprağa klamlar ve şarkılar söylemelerin nedeni doğaya olan inanç ve yaşam felsefelerinden gelir. Dersimlilerin doğayı böylesine kutsallaştırırken, devletin ve gerici sistemlerin saldırılarını, yakıp-yıkıp ve yok etmesine karşıda mücadele vermekteler. Doğaya yapılan yıkımı büyük bir haksızlık olarak görmekteler. Dersim ve dersimlilerde devlet sistemin dışında, doğasında kendilerine ait çok farklı bir sistemi vardır. Ağacı, taşı, kuşu, kurdu, börtü-böceği ve suyu kutsal gören bir inanç sistemine sahip yaşam var ve bu yaşama bağlı kalarak devam etmek istiyorlar. Ovacıkta filizlenen de budur. Ovacıktan Dersimin her yerine yayılmak istenen fikriyata budur.

Ovacık da Behzat Firik’i ağaca bağlayıp canlı canlı yakan kulaksız yüzbaşı lakablı faşist Aytekin İçmez ozaman aynen şöyle demişti “en iyi Dersimli, ölü Dersimlidir.” Bu söz 1938 Dersim soykırımda da söylenmiş ve devletin arşiv kayıtlarına geçmişti. Halkların ortak kaderimi desek, bu sözü Amerikada ABD’li bir komutan olan John. Pershing, “En iyi Kızıldereli, ölü Kızılderelidir” demişti. Ezanlerin sistemi dünyanın her yerinde aynıdır. Dünyada Ezilen halkların kaderide, kazanımlarıda aynıdır ve ortaktır. Ovacıkta yeşeren umut ezilen halkların umudu olurken, onların acılarınıda kendi acılarını olarak his eder ve yaşar. Tüm kısıtlı olanaklarına rağmen Ovacık Kobani de, Nusaybinde, Hopa da, Rojova da, Sur da, Tokat da ve daha bir çok yere kendi olanaklarıyla yerdem götürürken, yıkıma uğramış her yeri Ovacık olarak görüyordu ve görüyor. Dolaysıyla, Ovacığı anlamak başta Dersim tarihini bilmek ve anlamaktan geçerken, dünyanın diğer kırıma uğramış halkları da bilmekten geçer. Tarihsel haklılığın gerçeği bu bilinçte yatmaktadır.

Hitler faşizmin Nazi subayları Çingenelere “siz Avrupaya pis insan kanı taşıyorsunuz” diyerek çok katmerli işkenceler yaparak Çingeneleri soykırımdan geçirdiler. Mustafa Kemal önderliğinde Kurulan Türk devleti ilk Dersimliler için ferman imzalamıştı. “Çıbanın başı ezilmelidir” denilmişti. O çıban, doğasıyla, inancıyla ve yaşam felsefesiyle her daima tarihsel olarak devletin merkezi otoritesine ters düşmüş ve duruşundan asla ödün vermemiştir. Daha sonrası bilinen tarihtir. Yani, soykırımlar, katliamlar, yakıp ve yıkımlarla günümüze kadar gelmiştir Dersim. Tüm bunlara rağmen doğasına has olan özelikleri hala çok canlı bir şekilde korumaktadır. Ortak yaşam ve komünal bir özleme sahip olan toplum olma özeliğidir ortaya çıkan Ovacık’ta. Ovacık’ta toprağın ana rahmine düşen tohum bin yılların birikimi ve özlemidir. “Söz Yetki Karar dersim Halkına” iç boş bir söylem değildir. Tarihten geliyor ve tarihe doğru bir akışı vardır. Birileri bunu böyle istiyor diye değil, bu doğanın kanun yasasıdır.

“Söz Yetki Karar Dersim Halkına” bir fiil verilen yarım asırlık kesintisiz mücadelenin de kazanımıdır. Yarım asırlık birikim tecrübe süzgeçinden geçerek yerel yönetimlerde de model bulmuştur. Devrimci olan bu model yerel halkın tarafından sahiplenmiş ve tüm ülke coğrafyasına yayılarak ezilenlerin istek sesi olmuş. Hatta sınırları aşmış dünyanın bir çok yerinde sahiplenmiş bir modeldir. Yerel yönetimlerin, yereldeki dili, kültürel dokuları sahiplenerek yaşatırmak ve daha illerici bir yere taşımaktır aynı zamanda. Halkı söz ve yetikiye sahip etmek ve her sornu halkla birlikte tartışmak ve uygulamaktır. Şefaf ve berrak olmak, halka hesp vermek devrimci bir anlayıştır. Ovacık tüm bunların parçasıdır. Parçayı bütünleştirmek, bütünü tamamlamak ve daha illeriye taşımak tarihsel bir sorumluluktur.

Bir Ovacık yatmez, onlarca Ovacığı yaratmak perspektifiyle düşünmek ezilen halkların nihayi kurtuluşu getirmez ama kısmi isteklerine cevap olurken, nihayi kurtuluş mücadelesini destekler, ona su taşır ve yeşermesine büyük katkı sunar. Dolaysıyla yerel yönetimler aracılığıyla “halkın kendi kendini yönetmesi”nin kültürü gelişirken, halkların aydınlanmasına büyük katkı sunmuş olacak. Devrimler de küçükten büyüğe doğru gelişerek illerler.

Toprağa dokunan insan, hayata dokunan insandır. O küçük toprak parçasından hayatı yeniden yaratmak, toprakla insanı bluşturmak, hayatı güzelleştirmek olmazsa olmaz insani bir eylemdir. Yoksul kesimin yaşadığı Ovacık da, topraktan kendileri üretikleriyle hayata tutunan ve hayatı yeniden yaratmanın bilinciyle adeta kendi küllerinden yeniden doğdular.

Doğasındaki suyu bedava içerken, toplu taşımaya bedava binerken, üretimleriylede yoksul öğrencilere burs verirken ve okuma, araştırma kütüphaneleriyle çocuklarını buluşturmuş küçük bir ilçedir. Kısa bir sürede hayal edilmiyecek alt yapı projeleri ile yeniden yaşam bulmuş Ovacık. Halk meclisleri, komünal yaşam, ortak üretim ile hayat bulurken, kaptalizmin hastalıklı ürünlerine karşı toprağa dönüşümü gerçekleştirmiştir ve başarmıştır.

“Kendi küllerinden kendini yeniden yaratan”lar, gelecek güneşli günleri de yaratacaklardır.