Türkiye’de Stagflasyon ve Ekonomik kriz! – Mazlum Ceylan

Mazlum Ceylan (19-10-2018) Türkiye’de süren ekonomik krizin derinliği üzerine süren tartışmalar gittikçe yayılmaktadır  Ekonomistlerin bir bölümü, Türkiye ekonomisinde baş gösteren ekonomik krizin ismi Stagflasyon ekonomik kriz olduğu vurgusu ağırlıklı hale gelmektedir. Son üç aylık Türk ekonomisinde gelişmenin cılız olması Stagflasyon kelimesinin daha fazla duymaktayız.

Stagflasyon kriz, basit anlatımı ve tanımı şu şekildedir: Ekonominin yıllık veya aylık büyümenin olmayışı, aynı süreçte enflasyonun artmasıdır. Ekonomistler, ekonomideki durgunluk ile enflasyonun aynı süreçte olması durumunda bunun ismi stagflasyon kriz olduğunu belirtmekteler.

Ekonomik durgunluk, yeni istihdam alanlarının açılmaması, gayri milli hasılanın büyümemesi sonucu genellikle istihdam alanlarının kapanması, emekçilerin iş yerinden kapı dışarı edilmesi, yoksulluk, fakirlik başta olmak üzere, işçiler emeğine yabancılaştığı emeği karşısında yoksullaştığı bir süreçte enflasyonun artmasına stagflasyon denmektedir Bugün ki ekonomik gelişmeler bu gerçekleri kanıtladığı gibi bir hakikatı daha belirtmemiz gerekiyor.

Türkiyede süren ekonomik kriz, alım gücündeki düşme, ithalat ve ihracat arasındaki dengenin korunmaması veya Türkiyeye az Turist geldiği için dövizin az olmasından kaynaklanan ekonomik krizi aşan bir durumdur. Veya siyasi iktidar tarafından yargılanan ABD vatandaşı olan Brunson fırtınasının üretime vurması değildir. Bazı burjuva yazarlar baş gösteren ekonomik krizi basit gerekçelerle açıklamaları tabii ki onların görevidir. Gerici faşist demagog yazarlar sürekli olacaktır.

Sanayi üretimi, tarım ve hizmet sektörü sürekli kendisini tekrarlayan yapıdan baş aşağı gittiği, büyük mali finans kurumlarını sarmış olan kriz, ismi ne konulursa konulsun, ezilen yoksul kesimin hayatına mal olan gerçeği örtülemez, gizlenemez. Son dönemde bir Avukat olmak üzere 5 kişi ekonomik sıkıntı sonucu intihar ettiği bilinmektedir. Ekonomik koşullar kişileri aç bırakmakta, küçücük çocuklarına bir parça ekmek eve götüremeyen kişiler yaşadığı toplumda hiç bir ümidi kalmamış intihara sürüklemektedir Bu kişileri ölüme sürekliyen devlettir.

Kısaca ekonomik krizin biçimine bakalım;

Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz üç ayda önemli bir durgunluğa girdiği ekonomi uzmanlarının üzerinde anlaştığı konudur. Büyümenin düştüğü ancak yıllık endeks üzerine hesaplanma sonucu aylık durgunluk endeks vurgusu yapılmayarak, halkın güvensizlik ve panik içine girmesi sebebiyle süren durgunluk, yıllık gelişmişlik endeksi üzerine hesaplanmıştır.

Sanayiden beslenen hizmet sektörü gerilim içine girmiş, iflaslar ve iş yeri küçültme v.b ekonomik politika gütmüşlerdir.

Enflasyon, “Eylül ayında tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yüzde 6,30 artarken yurtiçi üretici fiyat endeksi (ÜFE) tam yüzde 10,88 sıçramıştır.„ yani Tüketim mallarına yüzde 10.88 zam yapılmış, işçi ve emekçilerin cebindeki paranın değeri Eylül ayında yüzde 10.88 azalmıştır. Peki işçilerin aylıkları artmadığı, enflasyon üstüne çıkarılmadığı sistemde ancak açlık, yoksulluk üstte belirttiğimiz intihar v.b durumlar gerçekleşir.

Türkiyenin milli hasılasına önemli gelir kaynağı olan İnşaat sektörü yüzde 75 geriledi ve İnşaat sektörü çöktü. Yüksek faizle kredi alanlar mülkiyet kredilerini ödeyemez duruma düşmekteler. Dolaysıyla Türkiye ekonomisinin büyümesinde ölçü olarak alınan bu sektör gerilemiş, şirketlerin bir bölümü iflas bayrağını kaldırmıştır.

Tarım ve hayvancılık alanında ise, İthalat ekonomisi devam etmektedir. İthalat girdisi yükselmesi için gümrük vergileri sıfırlandı veya düşürüldü. Geniş bir pazara sahip olan Türkiye pazarı emperyalist güçler için çekim merkezi oldu, ancak son krizle bu sektör de gerileme içindedir.Hayvancılık ve tarım alanında ithalat düşmektedir. Hayvancılık ve tarım sektöründe kendi dinamiğini kayıp eden ekonomide dışarıya ihracat yapma olanağını sınırlıyor.

Sanayi sektörü ise, Türk devleti bu alandada dışa bağlı konumunu sürdürmektedir. Doların yükselmesiyle ithalat ve iharcatta düşme oldu. Sanayı sektörünün kalbini oluşturan demir – çelik, alüminyum‘da karşılıklı gümrük vergisi konulması ihracat ve ithalatı düşüreceği gibi Türk devletinin bu alandaki üretiminde daralmayı yaratacaktır. Ekim ayının ilk haftasına kadar 3 bini aşkın şirket Konkordato baş vurmuştur. Bunların önemli bir kısmı iflas eşiğindeler. Belirli fabrikalar işçileri işten çıkarmış veya çalışma saatleri düşürülmüştür. İşsizlik ordusu büyümüştür.

Üstte kısaca pragraflar biçiminde krizin gelişmişlik düzeyini vurguladık. Anlatmak istediğimiz, süren ekonomik kriz üretimin tüm yönlerini sarmış olduğu gerçeği belirtmektir. Üstte belirtiğimiz kriz, Kamuoyununda tartışılan Stagflasyon, ekonomide durgunluk-enflasyon aynı anda baş göstermesidir. Stagflasyon krizine önlem genelikle ekonomik durgunluk döneminde pazarda hareketliliğin olması için pazarda mal fiatı düşürülür. Enflasyon önüne geçilir. Enflasyon hareketliliği düşürülmediği, sert ekonomik tedbirler alınmadığı takdirde ekonomik çöküntü gerçekleşir Güçlü ekonomi sermayesine sahip ülkeler sert önlemlerle kısmi düzeyde atlatabilirler. Türkiye gibi ülkeler bu süreci atlatmaları emperyalist yardımlarla sağlanır. Türkiye tarihine bakmamız yeterlidir.

Türk devleti ekonomik krizi atlatması için belirli tedbirleri almış veya alma çabasındadır. Alınan tedbirlerin bir ayağı, kısa bir süre önce Türkiyenn ekonomisini McKinsey’e emanet etmeleri, Ekonomiyi Emperyalist ve Kapitalist devletler tarafından idare edilişinnin açık beyan ederek krizde çıkacağını söylediler.

Küçük şirketlerin bile ekonomisini McKinsey’e teslim edip etmeyecekleri düşülünürken Türk devleti ekonomiyi McKinsey’e teslim etmesi bugün ekonomiyi idare edenlerin efendilerine borcudur.

Gelen tepkiler sonucu u dönüşü yaparak üst üste ekonomik program ilan edildi. Borçların ödenmesi belirli sürece yayarak, kredi olanakların artırması, faizlerin yükselmesi, iflasları durdurmak için belirli önlemlerin dengelenmesi, tüketim maddelerinde yüzde 10‘luk fiat düşürülmesi, pazarda hareketliliğin sağlanması, kamu harcamaların kısıtılması, v.b gibi önlemler. Bu önlemlerin ekonomik krizi düzlüğe çıkaramayacağı açık ve berraktır. Türk devleti kendi tarihinde bu ve buna benzer ekonomik paketler uygulamıştır. Arkasında bıraktığı Askeri ve sivil darbeler, idamlar, işkenceler, tutuklamalar, emekçi halkın ekonomik ve demokratik haklarının tırpanlanması, kısacası ezilen sömürülen halkın özgürlük demokrasi ve sosyalist mücadelesi önünde engelleri ve barıkatları yeniden kurarak koyu faşist baskılardır.