Tüm devrimci güçlerin tutsaklarla dayanışma ve direnişlerini sahiplenerek kitlelere mal etme noktasında özel olarak yoğunlaşıp görevler yürütmesi elzemdir. Yoğunlaşmış bir kampanya temelinde zengin bir etkinlik ve eylemlilik sürecinin geliştirilmesi, tutsakların direnişine ses olunması ve kitlesel tepkinin büyütülmesi geciktirilemez görevdir. Mücadele birlikte yürütülür ve birleşirse erken başarıya çıkar. Yalnızca tutsakların direnişi, yalnızca basın açıklamaları ve hatta yalnızca militan eylemler tek başına sonuç almaya yetmez. Her türden mücadele biçimi, eylem ve etkinliğin eş güdümlü olarak örgütlenip yürütülmesi, tek hedef doğrultusunda birleştirilerek kitlesel harekete dönüştürülmesi şarttır.
Gerici sınıf ve siyasi iktidarlarına karşı savaşarak toplumsal sistemlerini devrimci alternatif temelinde tasfiye etmek üzere eylemde bulunan her perspektiften devrimci militanların zindanlara hapsedilmesi tesadüf değildir. Bilakis, keskin sınıf çelişkileri zemininde vücut bulan amansız sınıf savaşının bir tezahürü, bu mücadelenin doğası, sistemli bir sonucu ve bilinçli bir sınıf tavrı olarak, devrimin en diri dinamikleri ve eylem kılıcı olan militan devrimcileri mücadeleden koparmak ve her bakımdan ölüye çevirmek için, kısacası devrimci mücadelenin en ileri dinamikleri şahsında bastırılması amacıyla kullanılır.
Ne var ki, bahis konusu keskin sınıf savaşı devrimci militanların tutsak edilmesiyle son bulmuyor, bulmaz. Aksine devrimci tutsaklar açısından daha ağır şartlarda ve daha da keskinleşen bir çarpışma olarak devam eder. Devrimci tutsaklar açısından en dezavantajlı olan sınıflar mücadelesinin bu alanı, devrimci tutsaklar aleyhine olmak üzere, tamamen eşitsiz ve en ağır koşullar altında biçimlenir. İnsani hiçbir değer barındırmayan ve insan onuruna aykırı olarak biçimlenen bu faşist koşullarda, sistemli saldırı, ağır baskı, işkence, tecrit ve teslimiyet dayatması bir an bile eksilmeden en katmerli ve en hırçın boyutlarda sürer. Devrimci tutsaklara reva görülen kötü yaşam ve sağlık koşullarıyla ölümün dayatıldığı, bilinçli olarak ölüme terk edildikleri ya da alenen katledildikleri bu mücadele alanı devrimin kapanmayan yarası olarak hep kanar. Bunca vahşet ve zulme karşın, devrimci tutsakların gerekli desteği bulamayarak çıplak iradeleriyle direnmelerine tanık olur. Devrimci tutsakları teslim alamayarak onurlu direnişleri karşısında acze düşen burjuvazi, tutsaklar üzerindeki baskısını iyice azdırır, en kudurgan saldırılara dönüştürür.
Burjuvazi, devrimci tutsaklar şahsında gerçekleştirdiği vahşi işkence ve katliamlar aracılığıyla proletarya ve halk kitleleri üzerinde baskı kurarak verdiği mesajla toplumda korku iklimi yaratmak ister. Yanı sıra, tutsaklara uyguladığı vahşi işkence ve katliamlar üzerinden devrimci mücadele güçlerine de mesaj vererek şantaj yapar. Tam da bu amaçları doğrultusunda tutsaklara karşı en amansız baskılar uygular, saldırı, işkence ve katliamlarını sistemli bir politika temelinde sürdürür. Aynı burjuvazi, bir diğer açıdan da, devrimci tutsakların direniş, mücadele ve bilinçleriyle dışarıdaki sınıf mücadelesini olumlu yönde etkilemelerini görerek, tutsakların dışarıyla bağlarını koparmak için ağır tecrit şartlarına başvurur, keyfi ‘’disiplin cezalarıyla’’ tutsakları tabutluklarda sessizliğe boğmaya çalışır. Ancak tutsakların kararlı direnişlerle resmettiği yenilmez devrimci irade ve yaratıcılık, ağır tecrit koşullarıyla birlikte tabutlukların duvarlarını parçalayarak önlenemez bir tesirle dışarıya nüfuz eder.
Burjuvazi, halk kitlelerine dönük uygulayacağı ağır baskı ve saldırı politikalarını hayata geçirirken, bunları ilk etapta tutsaklar üzerinde sınar. Hem gelişecek tepkiyi ölçmek, hem tutsaklar üzerinden topluma mesaj vererek uygulayacağı saldırı politikasının şartlarını hasıl etmek ve hem de gelişecek olan direnişin diri dinamiklerini temsil eden tutsaklar cephesini zayıflatmak için, hapishaneleri ve dolayısıyla devrimci tutsakları bir deney merkezi olarak kullanır.
İktidar ekonomik kriz batağına saplanırken, siyasi krizle de karşı karşıya olup iktidarı kaybetme korkusunun nüfuz ettiği zor bir süreçten geçmektedir. Tam da bundandır ki, saldırılarını daha da pervasızlaştırmakta, her türden baskı ve faşist şiddetini tırmandırmaktadır. Burjuva muhalefet cephesine karşı bile tahammülsüz olan iktidarın, devrimci mücadele güçleri ve bu güçlerin seçkin kesimleri olan tutsaklara karşı çok daha pervasız olacağı ve olduğu aşikardır. Nitekim tam da bu şartlarda, hapishanelerde baskı ve işkenceler yoğunlaşmakta, hasta ve bakımını yapamayacak düzeyde sağlık sorunu yaşayan tutsaklar tahliye edilmeyerek ölüme terk edilmekte, nitekim bu şartlar altında tutsakların ölüm haberleri belirgin bir artışla yoğunlaşmaktadır.
Sorunun bir parçası buyken, diğer parçası da tutsakların artan ölümleri başta olmak üzere, maruz kaldıkları baskı, işkence ve insanlık dışı saldırılara karşı, toplumsal tepki ve itirazın gerektiği kadar yükselmemesi ve örgütlü devrimci güçlerinin militan eylemlerle gerekli mücadele pratiğini geliştirememesidir. Evet bu bir sorundur. Kuşkusuz ki, gelişen duyarlılık, tepki ve sahiplenme tutumlarını inkar edemeyiz. Ne ki, yoğunlaşan ölümler dikkate alındığında gösterilen mevcut tepki ve duyarlılığın son derece yetersiz olduğu açıktır. Tutsakların ölümü karşısında sergilenmesi gereken tavır, devrimci meşruluğa sahip her türden eylem ve pratiğin geliştirilerek kitlesel militan mücadelenin yükseltilmesi, ölümleri durduran bir hareketin toplumsal kitlelerle birlikte örülmesidir.
Bu temelde bütün yoldaşlar ve devrimciler, tutsaklarla dayanışma, tutsakların direniş ve mücadelesini sahiplenerek onunla birleşme, devrimci eylem de dahil olmak üzere, en geniş eylem ve etkinliklerle kitlesel hareketin geliştirilmesi temelinde görev ve sorumluluklar almak durumundadır. Büyük bir silkinişle ayağa kalkıp sokakları işgal etmenin vaktidir.
Burjuvazi, Onları esir aldı, fakat biz Onları burjuvaziye emanet etmedik, burjuvazinin korumasına bırakmadık! Onların can ve yaşam güvenliği, demokratik hak ve insani yaşam koşulları vb. vs. burjuvazinin sorumluluğuna terk edilemez, burjuvazinin korumasına verilemez. Burjuvazinin esirler veya tutsaklar karşısında uluslararası hukukça belirlenen sorumlulukları karşısında dürüst, erdemli ve insani olmadığı ve olamayacağı kesin iken, devrimci tutsakları siyasi kimliklerinden arındırarak yaşayan ölülere dönüştürmek ve bizzat bedenen yok edilip öldürülmeleri burjuvazinin temel siyaseti, sınıf tavrıdır. O halde, devrimci tutsakları koruyarak yaşatacak olan, kendi direnişleriyle birlikte, onların direnişlerini destekleyerek sahiplenen dışarıdaki devrimci mücadele ve harekettir.
Bunun için, tüm devrimci güçlerin tutsaklarla dayanışma ve direnişlerini sahiplenerek kitlelere mal etme noktasında özel olarak yoğunlaşıp görevler yürütmesi elzemdir. Yoğunlaşmış bir kampanya temelinde zengin bir etkinlik ve eylemlilik sürecinin geliştirilmesi, tutsakların direnişine ses olunması ve kitlesel tepkinin büyütülmesi geciktirilemez görevdir. Mücadele birlikte yürütülür ve birleşirse erken başarıya çıkar. Yalnızca tutsakların direnişi, yalnızca basın açıklamaları ve hatta yalnızca militan eylemler tek başına sonuç almaya yetmez. Her türden mücadele biçimi, eylem ve etkinliğin eş güdümlü olarak örgütlenip yürütülmesi, tek hedef doğrultusunda birleştirilerek kitlesel harekete dönüştürülmesi şarttır.
Tutsakların ölümüne seyirci kalınamaz; kalınmıyor, kalınmayacak. Lakin daha fazla hareket, daha yoğun mücadele ve taktik sürecin öne çıkan esas görevi bilinciyle hareket etmek zorunludur. Burjuvaziye karşı bu mücadelenin kazanılması tamamen mümkündür. Kazanılan her çarpışma daha büyük mücadele ve kazanımların yolunu açacaktır. Devrimci tutsaklara dayatılan vahşi işkence ve ölümlere karşı bent olmak acil devrimci görevdir.
Devrimci tutsaklar umut, devrimci tutsaklar irade ve onurdur. Onların ölümü bizim ölümümüzdür. Devrimin dirhem-dirhem koparılarak geriletilmesi, diri dirençlerinin ezilerek devrimin bastırılmasıdır. Devrimin bakışı budur, devrimciler bu bilinçle hareket etmelidir. Tutsak ölümler üzerinden siyaset yapmak yerine, ölümleri durdurma iradesiyle hareket etmek tek devrimci siyaset ve sorumlu tavırdır. Ölümleri durdurarak kazanalım, kazanarak ölümleri durduralım.