Ukrayna’da Süren Vekalet Savaşı Üzerine- (3) – Mazlum CEYLAN

‘‘Milli meseledeki temel şiarımızı bir kere daha tekrarlayalım:‘‘

“Bütün uluslar için tam hak eşitliği; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı; bütün ülkelerin işçilerinin [ve ezilen halkların] birleşmesi”dir.

Önder Kaypakkaya‘nın üstte belirtiği stratejik ilkeler, milliyet, ulus, inançlar sorununda günümüz dünyasında tek doğru çözüm olduğu , ulusların, farklı inançların biri birini boğazlamalarına karşı sosyalistlerin nasıl tavır alması gerektiği yöntemini bize göstermiştir.

Dünya emekçi hakların önderi Lenin vurgusunu Türkiye ve Kuzey Kürdistan‘da geliştiren  Kaypakkaya, bugün ve gelecekte de siyasal, teorik, ideolojik görüşleri bizlere ışık tutacaktır. Ukrayna‘ya yapılan işgale doğru eksende tavır alınması, Kaypakkaya‘nın vurgularını hatırlamadan doğru tutumun benimsenmesi mümkün değildir ve  taşların yerine oturmayacağı kanısındayım. Başka bir yazının konusu olarak bir tarafa kayıt edelim bunu.

‘‘Bütün uluslar için tam hak eşitliği; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı;‘‘ işgal, talan, dışarda müdahale etmeyi red eden, hangi gerekçeyle olursa olsun, ulusların kendi kader tayın hakkını,  işgalle yok eden egemen devlet anlayışına tavır almaktır.

Uluslar kendi kaderini tayın hakkını kendisi belirler, hangi biçimde, nasıl ayrılacağı, ulus kendisi karar verir. Egemen devletler hiçbir gerekçeyle müdahale etme hakkı yoktur. Bu ilke her ulus için geçerlidir.

Rus devleti, Ukrayna’nın kendi kaderini tayin hakkını ihlal ederek, zorla ulusun hakkını elinden alarak, ulusların tam hak eşitliği ilkesini çiğnemektedir. Kapitalist sistemin eşitsiz gelişmesi, ulusların tam hak eşitliği sağlanmadığınıda burada vurgulamak isteriz. Büyük emperyalist devletler diğer geri kalmış ulusların haklarını işgal ve talanla elinde almıştır. Bugün tartıştığımız ülke bazında olduğu gibi; yeni çıkardığı silahları Ukrayna ulusu üzerinde deneyerek, ulusun birliğini zorla parçalayarak,Ukrayna ulusun kendi kader tayın hakkını çiğnemektedir.

Proletaryanın temel görevi, ‘‘ bütün ülkelerin işçilerinin [ve ezilen halkların] birleşmesi‘‘ şiarıyla kendi bayrağı altında Rus işgalini karşı mücadele vermelidir. Bu vekalet savaşında Ukrayna devletin bayrağı altında saflara girmemelidir, Ukrayna, gerekse Rusya‘da yaşayan ezilen halklar enternasyonal birleşmelidir. Kapitalist çıkarlar için siperlerde savaşmamaları, kendi burjuvazisine karşı mücadele ederek doğru bir tutumla savaşın seyrini değiştirebileceklerdir. Gerek Ukrayna‘da gerekse Rusya‘da bu politikayı izleyen çok zayıf kurumların olduğu biliniyor. Bu kurumların sosyal kitlesi her iki devler tarafında yasaklanmış veya hapishanede rehin tutulmuştur.

Bu bölümde söyleyeceğimiz; Ukrayna’yı işgal eden, Rus ilhakını haklı göstermek için, ‘‘NATO, arka plandadır, ABD, Ukrayna‘yı kışkırtıyor, Rusya‘nın güvenlik sorunu olduğu için işgal yapılmış‘‘ gibi gerici argümandan hareketle emperyalist işgali aklayan tutum kabullenemez; son dönemde bazı yazarların, Rusya‘nın emperyalist olup olmadığı gibi araştırmalara girmeleri, Rus işgalini haklı çıkarmalarının siyasi kılıfıdır. Hatırlanacağı gibi, ABD devleti ‘‘Saddam kimyasal silah üretiyor, Afganistan devleti  teröristleri destekliyor‘‘ gibi işgali haklı gerekçeye oturtmak istedi. Emperyalistler işgal öncesi kitlelerin bilincini bulandırmak için yalan ederler,  kitleleri kandırırlar.  Ukrayna‘da süren savaşta her iki taraf gerçekleri gizleyerek manipülasyon ediyor. Rus devletide aynı gerekçelerle işgali haklı çıkarmak isteyecektir. Hangi gerekçeyle olursa olsun,Rus işgali, Ukrayna ulusun kendi kaderini tayin hakkını çiğnemektedir. Dolaysıyla Rus işgaline açık ve net tavır alınmalıdır.

Ukrayna‘da Yaşayan Farklı Milliyetler Sorunu!

Ukrayna topraklarında yaşayan farklı milliyetlerin, tarihsel kökeni, milliyetlerin yerli halkların olup olmadığı, bu topraklara ne zaman yerleştikleri ve benzeri sorunun tartışılması, farklı milliyetlerin, ulusların haklarını buna göre belirlemek, coğrafya üzerinde yaratılan milliyetçiliktir, gericiliktir. Tarihsel olarak değişik toprak parçalarında yaşayan halklar, ne zaman yaşadıkları topraklara  yerleştiği önemi yoktur. Almanya’ya ikinci dünya savaşından sonra yığınlar akımı olmuş, bazı milliyetler Alman devletinde azınlık hakları ve azınlık millet statüsünde kabul görmesini istiyor. ADHK kongrelerimizde azınlık milliyet sorunu gündeme gelmiştir.Tarihsel olarak ne zaman Almanya‘ya yerleştikleri tartışmanın dışındaki bir olgudur bu. Bu gerçeklik her taraf için geçerli olan ve bugün savaşın sürdüğü Ukrayna‘da yaşayan milliyetler içinde geçerlidir.

Ukrayna‘da 2010‘da yapılan nüfus sayımında mevcut milliyetlerin sayısı mevcuttur. Sayısına bakmadan bir kişi yaşasa bile kişinin haklarını garantiye alınması gerekmektedir.

Rus devleti, Ukrayna‘da soykırımı gerçekleştirirken, Ukrayna devleti ise, Ukrayna‘da yaşayan azınlık milliyetleri ve ezilen hakları zorla bastırmakta, Ukrayna devletin hegemonyası altında yaşaması için baskı uygulamakta, katliamlar yapmaktadır.

Rus devletinin işgaline tavır almamız haklı ve doğruyken, Ukrayna devletin Ukrayna‘da yaşayan milliyetlere uyguladığı katliamlara tavır almamız o kadar doğrudur.

Bu gerçeklik unutulduğu görünüyor.  Kapitalist sistemin eşitsize gelişmesi sonucu yaratılan vekalet savaşlarına karşı çıkarken, Ukrayna‘da yaşayan milliyetlerin sorunu unutulmuş gibidir.  Rusya, ABD,  AB ve diğer emperyalist güçleri teşhir ederken, Ukrayna devletin, farklı milliyetlerin hakkını zorla gasp etmesi, uyguladığı saldırı ve işgalede  tavır alınmalıdır.

“Bir millet ya da bir dil için imtiyaza hayır! Bir milli azınlığın en ufak bir ölçüde dahi olsa ezilmesine ya da gadre uğramasına hayır!” (Lenin). Dolaysıyla Ukrayna‘da yaşayan azınlıkların gadre uğramasına karşı tavır almalıyız.

Ukrayna’da yaşayan milliyetlerin sorunu; bölgesel yaygın yönetim biçimiyle çözülmediği sürece, dış güçler bu soruna sürekli çomak sokarak kaşıyacaklardır, kendi lehine süreci çevirmek isteyeceklerdir.

Baş Düşman Tartışması Üzerine!

ABD emperyalizmi mali iktisadi ve askeri olarak dünya genelinde esas sömürücü, yayılmacı ve işgalci güç olduğu, devrimci mücadelenin esası buna yönetilmesi gerektiği açıktır. ABD emperyalizmi ve onun egemen olduğu NATO teşhir edilmeden doğru siyasi çizginin yakalanacağı mümkün değildir.  Bu durum diğer emperyalist güçlerin teşhir edilmeyeceği anlaşılmamalıdır. Emperyalist güçler arsında nicel farklılıkların olması, nitel farklılığın olacağı hayal etmek sınıf mücadelesinde işbirlikçi siyasete götürür. Nicel farklılıklar sonucu, mücadelenin esas ve tali, geniş ve dar hedeflerin belirlenmesi, somut olması açısında her somut koşulda baş düşman tespiti yapılır. Bugün Dünya halkların ve ezilen ulus ve milliyetlerin baş düşmanı ABD emperyalizmidir.

Ukrayna savaşı üzerinde kısaca bu sorunu açarsak, bazı yazılarda Dünya halkların baş düşmanı ABD olduğu tespiti yapılarak, Rus işgalci gücün Ukrayna‘da baş düşman olduğu gerçekliği es geçilmiştir.

Dünya genelinde emekçi halkların ve ezilen ulus ve milliyetlerin baş düşmanı ABD emperyalizmin olması, her özgülde, her somut durumda mutlaka ABD emperyalizmin baş düşman olduğu tespiti, dogmatik anlayıştır. Somut koşulları incelemeden şabloncu olarak ele almaktır.

Dünya genelinde ABD emperyalizmi baş düşmandır evet , Ukrayna’da ise Ukrayna ulusunun ve ezilen halkın baş düşmanı Rus devletidir. Dolaysıyla işgal süreci içinde Rus emperyalist güçlerin esası teşhir edilmesi, mücadelenin okunu esası işgale yönetilmesi doğru olandır.

Baş düşmana karşı diğer düşmanlarla ittifak kurmak, aynı cephede yer almak her koşulda savunmak sınıf işbirlikçiliğidir. Öznenin politik gücü, devrimdeki konumu, koşulların ve devrimin gelecekteki biçimlenmesi hesaplanmadan baş düşmana karşı diğer güçlerle ittifak yanlıştır. Dolaysıyla Ukrayna‘yı işgal eden Rus devletine kaşı tavır alınması, diğer farklı gerici devletlerin teşhir edlmemesi, demokrasi özgürlükleri diğer güçlerden beklenilmesi baştada belirtiğimiz gibi sınıf işbirlikçi anlayıştır. Avrupa‘da savaşa karşı yapılan eylemliliklerde Ukrayna ulusun kendi kader tayın hakkını Avrupa devletlerine havale eden anlayışlar, bir emperyalist gücün işgaline karşı dururken, diğer bir emperyalist güçden siyasi özgürlükleri beklemenin ağır hatasına düşmekteler.