ADEF; Sivas katliamını 21. yıl dönümünde lanetliyoruz!

sivas_sehitleri_unutmaADEF (30-06-2014) Her Ulus ve İnançtan halklarımıza!

Bundan tam 21 yıl önce, geleneksel hale gelmiş olan ‘PirSultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak üzere Sivas’ta bulunan onlarca insanın konakladığı Madımak Oteli kalabalık bir gerici güruh tarafından kuşatılmış, ardından saatler süren gösteriler eşliğinde ateşe verilerek yakılmıştı. Bu canice saldırı sonucu, aralarında aydınların, sanatçıların da bulunduğu 33 insanımız yakılarak, dumandan zehirlenerek aramızdan alınmıştı. Devlet, bütün bir güne yayılan bu caniliği dakika dakika izlememiz için adeta elinden geleni ardına koymamıştı.

Bir kültür sanat şenliği, faşizmin sokak gücü durumundaki karanlık bir güruh tarafından tam anlamıyla kara bir güne dönüştürülmüş, tarihe bir not daha düşülmüştü.

Osmanlıdan başlayarak TC Tarihine, oradanda günümüze kadar, Onların tarihi zaten hep kırımlar, yıkımlar, vahşetler tarihi değil miydi? Bu pratiklerini bir kez daha segilemiş,cinayetlerine, toplu kırımlarına bir yenisini daha eklemişlerdi Sivas da. Hem de, yine bir vahşete kurban edilmiş olan Pir Sultan adına düzenlenen bir etkinlikte yaşanmıştı bütün bunlar.

Tarih boyunca Zulme, Sönürüye, Katlim ve Soykırıma uğrayan halklarımız…

1993 yılında Madımak Oteli’nde tutuşturulan gericilik ateşi, bu gün Suriye ve Irak başta olmak üzere, koca bir coğrafyada çok daha büyük ve yıkıcı yangınlara, devasa bir insanlık ve uygarlık dramına dönüşmüştür !

Artık çok iyi bilinmektedir ki, Sivas’ta savunmasız 33 insanımızın canına kast eden gericileri kışkırtan, içimizi yakan yangını el ovuşturarak saatlerce izleyen halk düşmanı güçler, günümüzde ülkeleri kana, ateşe ve dehşete boğan gözü dönmüş canilerle aynı kökene ve aynı zihniyete sahiptirler.

Sivas yangınının hesabı gereği gibi sorulamadığı içindir ki, bu gün gericilik her alana sirayet etmeye, egemenlik kurmaya ve diri, dinamik toplum yaşamını kendi karanlık cenderesine hapsedip boğmaya başlamıştır.

Yoksulluğa, cehalete, karanlığa mahkum edilmiş toplumların, gericiliğin gelişip güçlenmesi için bulunmaz bir olanak sunduğunu tarihsel deneyimler yeterince göstermiştir. Aklı, vicdanı gericilikle, nefretle zehirlenmiş olanlar, içinde yaşadıkları toplumları kanlı, karanlık bir dünya ya sürükleyip örselemekten, ona ağır ve yıkıcı bedeller ödetmekten geri durmazlar. Bu gün özgürlüge, aydınlanmaya en çok ihtiyaç duyan toplumlar ve ülkeler nezdinde bunun çok çarpıcı örnekleri fazlasıyla yaşanmaktadır. Toplumların çağdaşlaşma, özgürlüğü, adaleti ve barışı kazanma arzusunun önü, bir ‘seçenek’ olabilirmiş gibi, bin yılların kiri, küfü ve pasıyla kesilmek istenmektedir.

Unutulmamalıdır ki, gericiliği büyük bir aymazlıkla hoşgörenler, çeşitli gerekçelerin ardına sığınarak onun gelişip güçlenmesi için zemin ve ortam yaratanlar da, günü geldiğinde bu ateş çemberinin içine düşmekten kendilerini kurtulamayacaklardır.

Gericilik, iktisadi ve politik çıkarları uğruna gözünü tümüyle karartmış olan emperyalist merkezlerin yıllardır besleyip büyütmesi, teşvik etmesi sayesinde bu günkü gücünü ve cüretini kazanmıştır. Bu açıdan bakılınca, gericiliğin aslında emperyalizmin basit bir maşası haline nasıl geldiği anlaşılır olmaktadır. Onlar, bir yandan sahte bir edayla herkes için ‘demokrasi’ , ‘özgürlük’ vadederken, öte yandan toplumların gerici temeldeki sosyal-dinsel parçalanmışlıklarını ahlaksızca kullanmakta, bu parçalanmışlıkları daha da kışkırtarak derinleştirmekte ve egemenliklerini bunun üzerine inşa etmektedirler.

Dinsel ve mezhepsel parçalanmalar üzerine şekillenen politikalar günümüz Türkiye’sinde özellikle AKP gericiliği eliyle açıktan icra edilir olmuştur. Bu gün milyonlarca Alevi ya da Hıristiyan yurttaştan da toplanan vergilerle oluşan ulusal bütçenin önemli bir bölümü, hiçbir hukuki ve ahlaki kural dikkate alınmaksızın‘Diyanet İşleri Başkanlığı’ adlı kuruma aktarılmaktadır. Bu da kafi gelmemiş olacak ki, toplum hayatında adeta bir ‘Tarikatlar Tiranlığı’ kurulmak istenmektedir.

Yıllar boyunca bu Tekçi, inkarcı Devlet politikası hüküm sürerken, Alevilerin Cem Evleri Resmi ibadet hane olarak kabul görmemiştir, inançları üzerindeki asimilasyoncu politikalar devam etmektedir.

Türk hakim sınıfları, yurtsever Kürdistan özgürlük hareketinin karşısına da aynı silahla çıkılmak istemişlerdir. Hizbullah türü kontra yapılanmalara yıllarca cellatlık görevi verilmiş olması, bu gün Rojava’da filizlenen özgürlük yürüyüşünün El Nusra ve benzeri sapkın gerici güruhlarca boğulmak istenmesi yeterince öğreticidir.

Bundan 21 yıl önce Madımak Oteli’nde işlenen toplu cinayet, bu gün Suriye’de, Irak’ta yaşanan ve hepimizi dehşete düşüren vahşete açıktan yapılmış bir çağrı niteliği taşımaktadır. Gericilik alt edilmedikçe, özgürlük de, halklar arası barış ve dostluk da, demokrasi de kazanılamaz.

Sivas’ta katledilen aydınlarımızı, sanatçılarımızı bu bilinçle ADEF adına bir kez daha saygıyla anarken, emperyalizmin maşası durumundaki gericiliği şiddetle kınıyor, tüm ilerici, vicdan sahibi insanlarımızı, halklarımızı ve Dersim toplumunu bu insanlık dışı şiddet ve katliamlara karşı birlikte ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF)

30 Haziran 2014