Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) Hurşit Külter’in 6 gündür kayıp olmasıyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı
HABER MERKEZİ (02-06-2016) – Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) Hurşit Külter’in 6 gündür kayıp olmasıyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı “Sağ aldınız, sağ istiyoruz!” başlığını taşıyan açıklamada, “DBP Şırnak İl yöneticisi Hurşit Külter’i kaybetmenize izin vermeyeceğiz” denildi.
Yapılan açıklamanın tamamı ise şu şekilde;
“‘Zulmün artsın ki zeval bulasın’ demiş eskiler.
Zulüm her geçen gün; pervasızca, hayasızca, hiç bir kural tanımadan çığ gibi çoğalıyor. Zeval bulmazsa hiç kimse kurtulamayacak. Batıda zorbalığını, baskılarını sürekli arttıran faşizm Kuzey Kürdistan’da her dakika aleni katliamlar yapıyor. Özenle hiç bir canlının yaşayamayacağı hale getirilen Kürt illerinde sürdürülen kıyım ‘vatan savunması’ kılıfı altında meşrulaştırılırken, dolaba saklanan eski ama çok tanıdık kontra yöntemleri de bir bir çıkarılmakta. Haziran seçimlerinin ardından tüm ülkede korkuyu hakim kılan bir kaos yaratarak Kürdistan’da katliama başlayan faşizm Kürtlerin kararlı direnişlerinin karşısında dilinden düşürmediği ‘Beyaz Toros’larını devreye soktu. Şırnak Demokratik Bölge Partisi (DBP) il yöneticilerinden Kürt siyasetçi Hurşit Külter göz altında kaybedilmek isteniyor ya da kaybedildi. Geçtiğimiz Pazar günü JİTEM’e ait “BÖF” adlı bir sosyal medya hesabında Külter’in gözaltına alındığı belirtilmişti. Buna rağmen avukatların yaptığı başvuruya Şırnak Emniyet Müdürlüğü ve Şırnak Valiliği, Külter’in gözaltında olmadığı yanıtını verdi. Hurşit Külter nerede? Bu sorunun yanıtını almak için Kürdistan’da aralıksız estirilen devlet terörüne bakmak yeterlidir. Batıda en ufak bir hak arama eylemine dahi polisin nasıl barbarca saldırdığını görmek yeterlidir. Bunun için faşizmin şu son bir yılık kan üzerine güttüğü politikasına ve katliam seceresine bakmak yeterlidir. Saraydaki diktatörün ve eski kukla başbakanın savurduğu tehditlere bakmak yeterlidir. Kürtleri yok olmaya ya da şartsız, koşulsuz biat etmeye zorlayan saray darbesi aynı zamanda tüm muhalif kesimlere de gözdağı verme korku ve yılgınlık yaratma peşinde. Durum böyleyken yıllar sonra üstelik tam da Gezi direnişinin üçüncü yıl dönümünde yeniden bir gözaltında kayıp vakasının gündeme gelmesi tesadüf olamaz! Şimdi burada bir kere daha özlemle andığımız fakat maalesef bir anı olarak kalan Gezi’ye bakmak gerekir. Gezi direnişi öfkesi, direnci, coşkusu, acısı, neşesi ile Türkiye siyasi tarihinde benzersiz bir ilkti. Çünkü Gezi’de her kesimden, her yaş grubundan, her dinden, dilden, milliyetten bir halk vardı. Kendi içinde, kendiliğinden patlamasının yarattığı büyük özgünlüklere sahipti. Halk öylesi bir öfke ve coşkuyla sokağa döküldü ki; devrim gibiydi demek abartı olmaz. Çok acılar çekildi, çok gözyaşı döküldü, çok canlar yitti ama bu ülkede hiç yaşanmamış delicesine birlikte direniş ve coşku yaşandı. Gezi bize elele verince nasıl da güçlü ve güzel olduğumuzu gösterdi. Fakat bu birlikte direniş ruhu korunamadı. Gezi bitti ama orada yakalanan beraberlik, kardeşlik, ortak direniş kültürünü geleceğe taşıyamadı. Gezi’de kardeştik, Sur’da, Cizre’de, Lice’de olamadık! Gezi’ de bizken, Şırnak’da onlar olduk! Gezi’de halktık, haklıydık ; Nusaybin’dekiler terörist oldular! Gezi’de polis katildi, Hakkari’de kahraman oldu! İşte bu GEZİ direnişine de büyük bir ihanet oldu… Ve Gezi’nin üzerinden üç yıl geçti. Gezi’de halka duyduğu kini keyfi tutuklamalarla, baskınlarla, ev ve sokak infazlarıyla kusan faşizm; 2015 Haziran seçimlerinde bir kere daha hezimete uğramanın hıncıyla o günden bugüne resmen adını koymadığı bir darbe ile bütün yurtta terör estiriyor. Şimdi yeniden devlet kontrası tarafından gözler önünde kaybetme tehditi gündemde! DBP Şırnak İl yöneticisi Hurşit Külter’i kaybetmek istiyorlar. Bir insan, bir siyasetçi, bir Kürt kaybedildi! Hem de Gezi’nin yıl dönümünde. Eğer biz olup hep beraber direnmezsek yarın muhalif, sosyalist bir Türk kaybedilecek! Ya sonra.. Tüm bu savaş ve yıkıma karşı isyanımızı büyütmezsek, muhalif, sosyalist hiç bir birey varolamayacak, bizler için bir ‘ya sonra yok’ özgürlük hemen şimdi!”