Üç kadın, üç kız kardeş faşizme karşı Clandestina Hareketini kurdular. Diktatörlüğe karşı mücadelenin örgütlenmesine önderlik eden bu üç kadın diktatörlüğün hedefi haline geldiler. Üç kız kardeşin önderliğinde yükselen Clandestina Hareketini geriletmek için kız kardeşi aileleri ile cezalandırdılar. Ataerkil sistem, aile ve ekonomik baskı üzerinden Mirabel kardeşlere geri adım attıramayınca, tecavüzü üç kadının bedenine yönelik öldürücü bir silah olarak kullandı. Geleneksel aile anlayışı ve ekonomik baskı bugün hâlâ kadınların maruz kaldığı baskı biçimidir. Toplumsal cinsiyet rolleri sistemin kadın ve erkeği dizayn ettiği güçlü araçlarından biridir. Bu anlam da diktatörlüklerin şiddetine karşı, kadının özgürlük mücadelesi Mirabel kardeşlerle simgeleşti.
Patriarkal kapitalist sistemin baskı ve sömürüsüne “ hayır” çıkışını yükselten örgütlü kadın mücadelesi sınırları aştı. Kadın mücadelesi sadece cinayetleri görünür kılmakla sınırlı değil. Patriarkal erk sistemine, devlet şiddetine, ekonomik sömürüye ve eşitsiz ekonomik dağlıma, ücret eşitsizliğine karşı da mücadele sürüyor. Kadına şiddeti durdurmak adına, aynı zaman da mücadeleyi denetimine almak isteyen burjuva demokrasisi önce Avrupa Konseyi Sözleşmesini (İstanbul Sözleşmesi ) ilan ederken, diğer yandan çekilme hakkını saklı tutarak kadınlar üzerinde bir tehdit aracı olarak duruyor. Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, Polonya ve Hırvatistan’ın tartışmaya açması pratik olarak sözleşmenin işlevsizliğinin de ilanıdır. Şiddeti üreten kapitalist sisteme cevabımız Şiddetinizle Barışmayacağız.
Emperyalistlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ekonomik ve askeri işgali zorunlu göçü sağladı. Deniz kıyıların da yüzlerce cansız beden, göç yolların da kayıp binlerce çocuk, ve Avrupa’ya ulaşmak için bedenleri sermayeye dönen sayısız kadının öyküsüne tanıklık ettik. Selefilere teslim olmayarak yaşamına son veren Ezidi Kadınlarını tüm dünya basını yazdı. Afganistanlı kadınların çığlıklarını duymayan kaldı mı? Göç edemeyen Afganistanlı kadınlar dinle “terbiye” edilmeye karşı seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ayrı coğrafyalar da da olsak kadına bakış açısı aynı. Kapitalizm, Patriarkalı her koşulda üreterek kadın üzerinde bir baskıya dönüştürdüğü bu sisteme karşı, kadın mücadelesi de coğrafyaları aşarak ortak, güçlü bir kız kardeşliğe dönüşüyor. Kapitalizme, hegemonyacı erkek sisteme karşı küresel çapta örgütlenmemiz elzemdir. Okun sivri ucunu her tür şiddeti üreten erkek egemen sisteme, sistemi güçlendiren geleneksel aile ve ahlaka, kadını terbiye eden ilkel anlayışlara yöneltmek zorundayız.
Pandemi ile daha da sömürülen ve yoksullaştırılan bununla birlikte şiddete uğrayan kadın sayısı istatistiklerle ifade ediliyor.
Kadın cinayetleri yaşadığımız Avrupa kıtasın da da basın da yerini alıyor. Kadın mücadelesini görünür kılmak, toplumsal değişimi zorlayacaktır. Çünkü mücadele ve dayanışma şiddet gören tüm kadınları birleştirir. Birleşik bir mücadele kadınların özgürlüğüne, insanlığın da kurtuluşuna giden devrimi yakın kılar.
Artan eşitsizlikler, geçim sıkıntısı, sistemin yarattığı adaletsizlik ve umutsuzluk, toplumsal hayatı giderek katlanılmaz hale getirirken kadınlar çok yönlü bir şiddetin odak noktası haline getiriyor.
Dayanışma ve mücadelenin anlamı olan 25 Kasım Mirabel kardeşlerden bugüne örülen kız kardeşliğin, mücadele yoldaşlığının adıdır. 25 Kasım hegemonyacı erk sistemine karşı mücadeledir. Şiddetin üretilmediği, özgür bir dünya yaratmak için cüret edelim.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın Enternasyonal Mücadele!
Avrupa Demokraatik Kadın Hareketi