Tekirdağ (19 Nisan 2013) Tekirdağ 2 No’lu F tipi hapishane eğitim kurulu 14. Ocak 2013 tarihinde bir karar aldı ve kitap ve dergilerimizi 10 adet ile sınırladı. İki ay süre tanındı,bu süre zarfında kitap ve dergilerinizi ailelerinize gönderin tebligat yapıldı.Ağır Ceza Mahkemesine itiraz süreci dolmadan bir duyuru daha yapıldı;kitaplarını dışarı göndermeyenler fazla kitaplarını hazırlasınlar gelip toplayacağız dediler.Alınan kararın yalnızca kendisi değil,uygulaması da hukuksuzdu.Öyle ki İnfaz Hakimliği itirazımızı reddettikten hemen sonra apar topar harekete geçtiler.İtiraz süreci işlediği için yürütmenin durdurulması yani kitapların toplanma kararını ertelemek üzere İnfaz Hakimliğine ikinci defa başvurduk.15.Mart.2013 sabahı bu dilekçeleri İnfaz hakimliğine gönderdik.Aynı gün onlarca gardiyan ile kitaplarımız, dergilerimiz adeta talan edilircesine toplandı.Yer yer itirazlar ve gerilimler yaşandı,bazı arkadaşlarımız fiziki müdahaleye maruz kaldı,saatlerce süngerli odada tutuldular.Sonradan öğrendiğimiz bilgi ise işin asıl ilginç noktasını oluşturuyor:Yürütmenin durdurulması için verdiğimiz dilekçeler bir hafta sonra yani kitaplar toplandıktan sonra 22.martta işleme konuluyor.Bunları İnfaz Hakimi’nin yüzüne de söyledik,burada açıkça sırıtan kötü niyeti işaret ettik.Hakim acz ve çaresizlik içinde dilekçelerin işleme konulmasında bazen böyle gecikmeler olabiliyor diyebildi ancak.
Kitaplara el koyma kararı Tekirdağ 1 Nolu F Tipi hapishanede de uygulanacaktı,ancak oradaki gerilim gözle görülür biçimde yükselmişti.1 Nolu’da ki fiili tavrın hemen tüm hapishaneleri etkileyeceği açıktı.Dolayısıyla bizde ve diğer hapishanelerde de gerilim artıyordu…Bu arada dışarıda önemli bir duyarlılık gelişti.Konu kitapla ilgiliydi,ortada siyasi tutsaklar cephesinden bir propaganda niyeti yoktu.Çok geniş bir kamuoyu desteği bekliyorduk bu haklı ve meşru konuda ve adım adım gelişiyordu.Böyle bir kararı savunabilecek bir zihniyet düşünülemezdi zaten.
Ortaçağ karanlığının bilgi,bilim ve kitap düşmanlığı 21.yüzyılda yeniden dirildi.Hitler yattığı yerden hortlamadığına göre,demek ki birileri ona özenmişti.Adına bir de “Kristal Gece” dedikleri kitap yakma törenleri Hitler’in SS’leri için kutsal ayin gibiydi.Kitap yakanlar bir süre sonra insan yakmaya başlarlar.Tarih tanıktır bunlara ve tarih asla geçmişte yaşanmış olayların kronolojik aktarımından ibaret değildir.Tarih geçmişin aynasından bugünü inşa eden ve geleceğe dair kurgular öneren bir bilimdir.Bilgi ve kitap düşmanlığının Ortaçağ karanlığı içinde kalmadığının pek çok örneğini biz bu ülkede yaşadık.Ortaçağ’da Hıristiyanlık,dini ideoloji haline getiren kilise ve ruhban sınıfının elindeki en etkili iktidar aracıydı.Monarşi rahipleri ile iktidara ortak olmak,sömürüden pay kapmak,fetih ve talan savaşları sonucu edindikleri muazzam servetle ayrıcalıklarını korumak vb. için Hıristiyanlığı sömürücü sınıfların hizmetine soktular,bilgiyi ve bilimi yasakladılar.Bruno’yu yaktılar.Galileo’yu susturdular.Kopenik korkusundan elli yıl bekledi,ulaştığı bilimsel sonuçları açıklamak için. Bugün kendisini dindar ve İslami kimlikli bir parti olarak sunan AKP ile birlikte 21. Yüzyılın karanlık çağına girişi andıran kararlar çıkıyor karşımıza.Bir hapishanenin eğitim kurulu tarafından alınmış olsa da bu kararın siyasi sorumluluğu AKP Hükümetine aittir.12 Eylül askeri faşizmi kitap yasakları ile başladı işe,devamının nasıl geldiğini canlı hafızalarımızdan biliyoruz.İşkenceler,infazlar,idamlar ve yüz binlerce emekçinin faşist zorbalıkla zulüm makinelerinden geçirilmesi…Cumhuriyet tarihine hiç girmiyoruz bile,AKP’nin hoşuna bile gidiyor Cumhuriyet tarihinin katliam ve zulüm politikalarının hatırlanması,kendini akladığına inanıyor çünkü.Ama yakın sayılabilecek bir tarihte,Sivas-Madımak katliamı ile 34 aydınımızın yakılarak öldürülmesi kapanmamış bir sayfa olarak duruyor önümüzde.AKP yoktu tabi o zaman, ama bugünkü kurucularının önemli kısmı katliam sanıklarının avukatlığını yapmış,yalnızca hukuki savunmanlık değil,siyasi açıdan da kol kanat germişlerdi o vahşetin sorumlularına.Daha dün denilecek kadar yakın zamanda gerçekleştirilen Roboski katliamı da Meclis’de ki çoğunluğu ile kapatılmadı mı?Benzin döküp yakma ile ileri teknoloji ürünü bombalarla öldürme arasında nasıl bir fark var? Madımak’da tüten duman ile Roboski’de tüten duman aynı zihniyeti işaret ediyor.
Bu zihniyet nedeniyle bilgiye,bilime,aydına,aydınlığa,yazara,kitaba,okumaya,öğrenmeye düşmanlık İslam dininin yobaz,gerici,karanlık zihniyetle bir tutulmasına yol açıyor.Sorunun kaynağı din değil,dini egemenlik aracı kullanan zihniyettir.Bu anlamda Ortaçağ Hıristiyanlığını yobaz,gerici, karanlık ideoloji haline getiren kilise ve ruhban sınıfı ile bugün İslami kimlikli AKP ve hükümeti bilim,bilgi ve kitap düşmanlığında tarihi bir noktada buluşuyorlar.Laik Kemalist cephenin altı boş,soyut ve inandırıcılığı zayıf propagandalarını kamuoyu nezdinde kolayca savuşturuyor olmanın rehaveti ve abartılı özgüveni döndürüyor AKP kurmaylarının.Ama burada sözünü ettiğimiz konu somut,çarpıcı ve turnusol rengindedir. Hiçbir demogoji ile bu utancın ağırlığı kaldırılamaz.Eğitim Kurulu güvenlik riski yaratıyor gerekçesiyle kitaplarımızı toplamaya kalkıştı,hiç kimse bu gerekçenin arkasına sığınamaz,bunun adı her yerde ve her çağda bilgi ve kitap düşmanlığıdır.
Kitaplarımızın toplanmasından iki hafta sonra,29 mart 2013 tarihinde getirip iade ettiler.15 gün içerisinde ne değişti,hangi yasal karara göre kitaplarımız ve dergilerimiz iade edildi,bilemiyoruz,bilgi verilmedi:Ağır Ceza Mahkemesinde ki itiraz başvurumuz ise hala yanıtlanmış değil.Kaldı ki Ağır Ceza’dan bugüne kadar lehimize bir karar çıktığına olmamıştır kimse.Büyük olasılıkla Ağır Ceza Mahkemesi itirazımızı ret edecek.Bu durumda kamuoyu baskısı ve siyasi tutsakların tavrı nedeniyle fiili bir geri adım olarak nitelendirilebilir iade kararı.Ama kitap düşmanı zihniyet dirilmiş,,hukuki geçerliliği olmayan kararlarla bir yasal zemin oluşturmuş,pusuda bekliyor.Bugün geçici olarak geri adım atılmış olsa da koşullarını oluşturup tekrar harekete geçeceklerinden şüphe yok.Siyasi tutsaklara dönük bu sınırlama esas itibarıyla bilgi ve kitap dostu ,aydınlıktan ve bilimden yana devrimci ,demokrat,ilerici kamuoyunu ve emekçi insanlığı hedef alan bir nabız yoklamasıydı.Eğer hapishanelerde hayata geçirilseydi çok kısa sürede dışarıda yazar-okur-kitap dünyasına yani sansür ve kısıtlamalar izleyecekti bunu.Yazarlar ve aydınlar susturulduğunda toplumda susar,bunu egemen sınıflar tarihi yönetme tecrübeleriyle test etmişlerdir.İlk saldırı girişimi bu yüzden siyasi tutsaklara yöneldi,şimdilik geri çekildiler.Karanlık dehlizlerinde fırsat kollayacaklar.Bu saldırı çok ciddiye alınmalı ve şimdiden toplumsal direniş tahkimatları hazırlanmalıdır.Ortaçağ karanlığı burjuva devrimlerle aydınlandı.21.yüzyıl karanlığını politik özgürlükler,devrim ve sosyalizm mücadelesi ve zaferi ile aydınlatacağız.
Osman Nuri Ocaklı
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi