Tarih boyunca egemen sınıflar varolmak, egemenliklerini ve saltanatlarını korumak ve sürdürmek için diğer mücadele biçimleri yanında zor ve şiddeti daima temel ve esas almışlardır. Başka türlüsü de zaten mümkün olmazdı.
Çünkü toplumsal, insani, vicdanı ve ahlaki bir yanı ve temeli olmayan bu sistemin başka türlü ayakta durması ve kalabilmesi mümkün değildi. Sömürü , baskı,zor ve şiddet yoluyla özgürlükleri kısıtlama ve gasbetme,zindanlara doldurma,yerlerinden ve yurtlarından edip sürgün etme, sistem ve saltanatlarına karşı gelişen hak ve özgürlükler, adalet ve eşitlik temelinde gelişen mücadele,direniş ve kalkışmalara karşı katliam ve soykırımlara uğratma gibi değişmez vahşi ve barbar yöntemler hep uygulana gelmiştir.
Deyim yerindeyse egemen güçler, varlık nedeni ve temeli olan eşitsizlikler dünyasının sürekliliğini sağlamak ve sürdürebilmek için, ezilen ve sömürülen yığınları ve tüm toplumsal dinamikleri hakimiyeti altında tutabilmek için; siyasi, ideolojik,politik,kültürel ve askeri olarak bir kuşatma altında tutarken, zor ve şiddet her daim başat rol oynamıştır. Sömürü sistemlerinin temel ve özünü oluşturan bu politikalar olmasaydı, bir avuç azınlık büyük bir çoğunluğu zaten oluşturduğu devlet mekanzmesi altında tutamazdı.
Bugün dünyada egemenlik kurmuş emperyalist dünya gericiliği ve işbirlikçilerinin üzerinde otudukları sistem, dünya işçi ve emekçilerine ve ezilen halklarına kan kusturan bir sistemdir. Doymak bilmez kendi çıkarları için dünyayı kana bulayan, savaşlarla bölgeleri ve devletleri harabeye çeviren, binleri ve milyonları katliam ve soykırımlardan geçiren bu sistem. İnsanlığın yarısı olan kadını, ezilenin ezileni, sömürülenin sömürrüleni yapan ve sürekli katledip kırımdan geçiren erkek egemenlikli bu sistem.
Gençliğin geleceğini karartan,geleceksizliğe iterek kanlı savaş alanlarına süren bu sistem. Ve doymak bilmez kapitalist aç gözlülükle doğayı sömüren ve tahrip ederek büyük felaketlere yol açan ve buna zemin hazırlayan yine bu sistem.
Dünyanın bütün coğrafyalarında,kıtalarinda ve bölgelerinde yukarda ifade etmeye çalıştığım icraatları,politikaları ve siyasetleriyle bugün insanlığı kuşatan bu sistem hüküm ve saltanat sürüyor.
Bunun karşı ezilenler dünyasının özgürlük,eşitlik,demokrasi ve adalet mücadele ve kavgası da kesintisiz bir şekilde geçmişte olduğu gibi bugün de ağır bedeller ödenerek devam ediyor.
Ve bu tarih büyük mücadele ve direnişlerle dolu bir tarh.
Büyük zaferler ve yenilgilerle birlikte; insanlığın kurtuluşu ve geleceği içn büyük deney ve tecrübelere sahip bir tarih. Bu tarihi tecrübelerden derinlemesine yararlanmak, hata ve zafiyetlerden gereken dersleri çıkarmak ve yaratılan bu tarihi cevheri nakış nakış işlemek ve tarihi tecrübeler ışığında ezilen yığınları eğitmek,binçlendirmek ve devrim rotasına sokmak ve köhnemş bu barbarlığın köküne kiprit suyunu dökmek,bu sisteme karşı meydan okuyan sosyalist ve komünistlerin ertelenemez tarihi sorumluluğu ve görevidir.
Bugün dünya genelinde ezilenler üzerinde yaşanan zorba ve tahakkumun en somut örneğini ve çıplak gerçekliğini, dünya egemenlikçi sistemin bir parçası olan Türkiye ve Kuzey Kürdistan gerçekliğinde bütün boyutlarıyla yaşandığına tanık oluyoruz.
Halk büyük bir yoksulluk ve açlığın pençesine itilmiş, soyup soğana çevrilmiş, ağır baskı,estirilen terör ve faşizm koşullarında nefes alamaz duruma getirilmiş, komprador tekelci kapitalistler hiçbir dönem yapamadıkları kadar zenginliklerine zenginlik katmışlardır. Yüzbinlerce insan zindanlara doldurulmuş ve devrimci politik tutsaklara adeta idam cezası uygulayarak birer ikişer katletmektedir. Hak hukuk adalet olmadığı gibi kendi yasalarını bile rafa kaldırdılar.
Bugün AKP-MHP bloğu iktidarda kalmak ve iktidarı terketmemek için her şeyi göze almış durumdalar. İşçi ve emekçilere, muhalif toplumsal dinamiklere,ilerici,devrimci,sosyalist ve komünistlere yaşamın her alanında saldırırken, kürtlere karşı saldırganlikta özel bir konsept uyguluyor.
Aslında TC devletinin bu uygulamaları yeni olan birşey değil. Tarih boyunca ve kuruluşundan beri amansızca devam edip sürdürülmektedir. Bu devletin tarihine, kuruluş felsefesi ve kotlarına baktığımızda bu gerçeği tüm çıplaklığı ve dehşetiyle görürüz. Dolayısıyla MLM’ler bu konuda siyasal,teorik ve politik ve örğütsel olarak derinleşmek zorundadırlar.
Bu bağlamda bugünkü yaşanan sürece bakacak olursak;
1) “Pençe Kilit Operasyonu” adı altında Güney Kürdistan’a yapılan geniş kapsamlı saldırı ve işgal hareketi; bu saldırı ve işgal hareketinin seçim öncesi iç siyaseti dizayn etmek, milliyetçi,şöven ve islamcı hezeyanla her geçen gün erimeye ve gerlemeye yüz tutmuş iktidarın, kendinden uzaklaşmaya başlamış eski tabanını yeniden kendinde toparlamak,diğer burjuva faşist partileri istediği bir çizgide tutmak gibi bir hedefi olmakla birlikte; devletin esas ve temel hedefi kurumlaşmış değişmez azınlıklar ve kürt politikası temelinde, Kuzey Kürdistan’da hertürlü baskı ve zorbalığı kullanırken, dışardaki kürtlere de hertürlü kazanımlarını (özerklik-statü) yok etmek ve kürde içerde de dışarda da hayat hakkı tanımama gibi devletin yayılmacı resmi siyasetini hayata geçirmektir.
2) “Kobane Soruşturması” adı altında 12 Nisanda 91 kişi hakkında yakalama kararının çıkarılması.Ayrıca birçok HDP’linin yargılandığı ve karara yaklaşıldığı aynı isimle bir dava zaten devam ediyor.
3) Bunlarla birlikte yine bugünler aralarında Ermeni soykırımının 107.yılında meclise verdiği önergeden dolayı linçe tabi tutulan Garo Paylan’nın da aralarında olan 10 vekilin dokunulmazlığının kaldırılması için meclise fezlekeler geliyor.
4) Ayrıca HDP ‘nin kapatılma davasının mahkemenin önünde olduğu bir süreç.
5) Newroz’un kitlesel görkemlliği arkasından batı illerinde ve Kürdistan’da adeta cadı avına çıkıldı ve bir sürü insan yine zindanlara takıldı.
6) Tüm bunlar yanında en son Gezi davasında yağdırılan cezalar bize önümüzdeki süreçte iktidarın çok daha saldırganlaşacağının,zorlu ve çetin bir sürecin bizi beklediğinin işaretlerini vermektedir.
Buna göre derlenip toparlanmak,ortak mücadeleleri örmek ve örgütlemek,sosyalizm mücadelesinin ezilenler için, dünyanın bu konşektüründe her zamankinden daha güncel ve elzem olduğunu haykırmak,örgütsel hatta buna göre pozisyon almak ve konumlanmaktır
Bu vesileyle başta uluslararası işçi sınıfının, dünyada ezilen ve sömürülen tüm emekçilerin,halkların,dost ve yoldaşlarımın “Birlk,Dayanişma ve Mücadele” günü olan 1 Mayıs bayramını da kutluyorum.
Özgür, güzel ve mutlu bir gelecegin umudu ve özlemiyle…