Hamburg’ta “ADHK’nın Niteliği ve DKÖ anlayış perspektifimiz ne olmalıdır” konulu alt konferans gerçekleştirildi.
Hamburg (21.11.2013) ADHK’nın 22. Kongresinde, delegelerinin fikir ve önerileri doğrultusundaki tartışmalarla merkezileşerek 22. dönem komisyonunun önüne görev olarak koyduğu “ ADHK’nın niteliği, DKÖ (Demokratik Kitle Örgütü) anlayış ve perspektifimiz ne olmalıdır“ konularını içeren alt konferansların Hamburg ayağı, ADHK, ADKH ve ADGH temsilcilerinin katılımıyla 16 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirildi.
ADHK temsilcisi; “ADHK’nın niteliği ve DKO anlayışımızı 7o’lerden bu yana tartışa geldik. DKÖ’lere biçtiğimiz misyon dönemlerin hakim anlayışlarına göre şekillendi. Dönemlere göre yalpalayan bu gidişatımız esas olarak 2002’lere kadar devam etti ve bu tarihten itibaren netleşerek sistemli ve istikrarlı bir hatta oturtulabildi. Avrupa’da oldukça geniş bir Türkiye-Kuzey Kürdistan’lı nüfus yaşamaktadır. Bu insanlar egemen sınıfların uygulamış oldukları ve dayattıkları ekonomik-politik şartların sonucu kendi topraklarından kopup buralara gelmek zorunda kalmışlardır. Bu insanlar her ne kadar Avrupa’da yaşasalar da Türkiye-Kuzey Kurdistan’la olan ulusal, kültürel, mülkiyet ve aile bağlarını koparamamışlar ve bir çoğu hala kendini Avrupa’lı değil de ‘oralı’ olarak tanımlamaktadır. Çeşitli zorunlulukların buraya sürüklediği bu kabarık sınıfın diğer bir ortak noktası da, yaşamlarını sürdürdükleri yeni ülkelerin emperyalist-kapitalist gerçekliğidir. Bu zeminde sınıf baskı ve sömürüsünü, ekonomik ve politik sorunları derinlemesine yaşamalarıdır. Emperyalist-kapitalist sistemin ekonomik krizi, en önce bu göçmen kesimleri hedeflemekte ve vurmaktadır. Egemenlerin işsizlik ve yoksulluk şartlarında daha çok körüklediği yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık yerli halklarla bütünleşmeyi engellemektedir. Bu uygulanan baskı ve sömürü cenderesi, ortak paydaları olan bu geniş yığınların çok çeşitli bir yelpazede hareket ve mücadelelerini örgütleme ve birleştirme ihtiyacı, diğer demokratik örgütlenmeler gibi, ADHK’yı da yaratmıştır.
Yaşanan sorunlara, çelişkilere her bireyin, grubun, çevrenin, siyasi partinin ve politik kitle örgütünün farklı çözüm önerileri olması eşyanın doğasıdır. Farklı ideolojik bakışlar, farklı siyasal çizgiler demokratik kitle örgütlerinde ortak paydalarda, ortak demokratik ekonomik sorunlar temelinde mücadele birliğinin engeli değildir. Aksine onu güçlendiren, zenginleştiren bir faktördür. DKÖ’ler doğası gereği daha geniş topumsal kesimlerin birlik ve ortak mücadele ihtiyaçlarının ürünü olarak farklı nitelikte kurumlardır. Kısacası toplumsal siyasal yürüyüşünü daha geniş birlik temelinde, yüz çiçeğin açtğı, yüz fikrin yarıştığı, herkesin kendini özgürce ifade edebildiği, kitle insiyatifinin esas alındığı bir platform olmalıdır.
ADHK olarak anti-emperyalist, anti-kapitalist anti-faşist, anti-şovenist her türlü ırk, dil, din, cins ayrımına ve ayrıcalığına karşıyız, haksız savaşların karşısında, haklı savaşlarınsa destekçisiyiz. Kapitalizmin doğayı tahribine, yerli ve göçmen emekçi halklarının emeklerinin sömürüsüne, her türlü siyasal ve ekonomik hak gasbına karşı örgütlenme ve mücadele etme persfektifiyle hareket etmekteyiz. Bütün bunlar sıradan bir DKÖ olmadığımızı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. DKÖ’ler devrimci-demokrat niteliğe sahip olarak ve bu niteliğini koruyarak, en geniş kitlelerle ilişki kurabilir, onları talepleri ve hedefleri doğrultusunda örgütleyebilir. Eğer bir kurum sadece aynı düşünceyi savunan bireylerden oluşuyorsa ve gitgide daralıyorsa bunun sorgulanması gerek. Bir kitle örgütünün başarısı, onun siyasi bakış açısını ne kadar kitlelere iletebildiği, ne kadar harekete geçirebildiği ile alakalıdır.”
ADHK temsilcisi konuşmasını, kitlelerle bütünleşebilmek için güne ve sokağa dair yaşananları kavramanın , emek ve göçmenlik sorunlarınının ne olduğunu anlayıp buna dair politika üretilmesinin zorunluluğuna vurgu yaparak bitirdi.
Katılımcıların konuya dair düşüncelerini paylaşmasıyla canlı ve nitelikli bir tartışma ortamı yaşandı. Katımcılar, daha çok yaşadığımız Avrupa coğrafyasının sorunları üzerinden politikalar geliştirilmesine ve politikaların Türkiye-Kuzey Kürdistan ile sınırlandırılmaması gerektiğine değindiler. Türkiye-Kuzey Kürdistan`a olan duyarlılığın buranın sorunlarına olan duyarlılıktan daha çok olmasının, bizleri buradaki sınıf mücadelesinden koparıp uzaklaştırdığını ve bu tarzın kurumlarımızı her geçen gün zayıflattığının altı bir çok konuşmacı tarafından önemle çizildi.
“ ADHK’nın niteliği, DKÖ (Demokratik Kitle Örgütü) anlayış ve perspektifimiz ne olmalıdır “ konularını içeren ve aynı zamanda bir denetim işlevi görmesi için de ele alınarak Avrupa’nın dokuz bölgesinde gerçekleştirilecek olan alt konferanslara, 30 Kasım Cumartesi günü Frankfurt ayağı ile devam edilecek.