Zülküf Gezen’in mezarını ziyaret eden kitleye saldırı

Öcalan üzerindeki tecridi protesto amacıyla cezaevinde yaşamına son veren Zülküf Gezen’in mezarını ziyaret etmek isteyen kitleye polis tazyikli suyla saldırdı

HABER MERKEZİ (18-03-2019) PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto amacıyla Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaşamına son veren ve cenazesi kaçırılarak defnedilen Zülküf Gezen’in kabrini ziyaret etmek üzere Yeniköy Mezarlığı’na gitmek isteyen kitleye polis tazyikli suyla saldırdı.

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto etmek için yaşamına son veren tutuklu Zülküf Gezen’in cenazesi gece polislerce alıkonularak Diyarbakır’da defnedildi. Aralarında HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, DBP Eş Genel Başkanı Memet Arslan ile çok sayıda milletvekilinin bulunduğu grup, Gezen’in Yeniköy Mezarlığı’ndaki mezarını ziyaret etmek istedi. Polis ablukasına alınan Yeniköy Mezarlığı’na gelen HDP’lilerin geçişine izin verilmedi. TOMA ve kalkanlarla partililerin yolunu kesen polisler, mezarlık girişinde açıklama yapılmasına izin vermedi.

Milletvekillerinin mezarlığa girmek istemesi üzerine TOMA’lardan tazyikli su sıkıldı. Kalkanlarla milletvekillerini itekleyen polisler, milletvekillerini darp etti. Bir süre sonra milletvekilleri mezarlığa alan polisler, burada da eş başkanları ve milletvekilleri çembere alarak, basın açıklamasının çemberin içerisinde yapılmasını istedi. Polise tepki gösteren HDP’liler, buradan Gezen’in taziyesinin kurulduğu Şaklat Köyü Taziye Evine geçti.

KOÇYİĞİT: ÖLÜM OLMASIN DİYE ÇAĞRI YAPIYORUZ

Taziye evine gelen HDP’lileri, Gezen’in ailesi karşıladı. Temelli, Koçyiğit, Arslan ve milletvekilleri aileye başsağlığı dileklerini iletti. Polisin ablukaya aldığı taziye evinde ilk olarak konuşan Koçyğit, acılarının büyük olduğunu dile getirerek, “Bu ölümler yaşanmasın diye her gün haykırıyoruz, çağrı yapıyoruz. Bütün bu çağrılarımıza karşı kör, sağır kalan bir Adalet Bakanı var. Zülküf Gezen arkadaşımız İmralı tecridini protesto için yaşamına son vermiştir. Bir kez daha söylüyoruz. Bizim ve ailenin haberi olmadan cenazemiz Amed’e getirildi. Ailenin bile katılmasına izin verilmeden, dini vecibelerin yerine getirilmesine izin verilmeden, dua bile okunmasına izin verilmeden toprağa gömüldü. Bu tutumu kabul etmiyoruz. Devlet kendi hukukunu, yasasını çiğnemiştir. Bize de çiğnediği yasalara uymamızı istemektedir. Biz alışmayacağız. Şehit bizim şehidimizdir, bütün Amed ve Kürdistan halkına aileyi sahiplenme çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.

ASLAN: YAŞANANLARIN SORUMLUSU İKTİDARDIR

DBP Eş Genel Genel Başkanı Mehmet Arslan da, “Artık Kürtler dini vecibelerini yerine getiremiyorsa, cenazelerini defin edemiyorsa, acılarının yasını tutamıyorsa bu ülkede artık vicdandan ve insanlıktan söz etmek söz konusu değildir. Kürtler bu acı ve zorlu süreçte belki can veriyor ama Sayın Öcalan üzerinde devam eden ağırlaştırılmış tecride karşı Kürtler canını veriyor. Buna sessiz kalanlar insanlığını kaybediyor, vicdanını, ahlakını kaybediyor. Bu bir fedai eylemdir. Kürtlerin sesine ses, zulme ses olmak içindir bu eylem. Ne olursa olsun biz bu süreci sahipleneceğiz. Tüm demokrasi güçlerinin bu sürece dair söyleyecek bir sözü olmalı. İnsanlar yaşamını yitirdikçe bizim ortak alanda yaşama irademiz daralacaktır. Yaşananların sorumlusu iktidardır. Daha büyük acılar yaşanmadan, cezaevlerinden acı haberler gelmeden hükümet bir an önce adım atmalıdır” diye konuştu.

TEMELLİ: TALEPLERİ KARŞILAYIN

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ise, “Bugün burada çifte hukuksuzluğu ve adaletsizliği bir arada yaşıyoruz. Uzun zamandır, çok uzun zamandır, Sayın Leyla Güven Türkiye halklarına sesleniyor, büyük bir adaletsizliğe dikkat çekiyor. Tecrit denen bu hukuksuzluk, adaletsizlik son bulsun diye 131 gündür bedenini açlığa yatırmış durumda. Cezaevlerinde ve dünyanın bir çok yerinde insanlar bedenini açlığa yatırmış durumda. En başından Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunduk. Bu yasal ve hukuki talepleri karşılayın dedik. Biz cezaevlerinde kimse yaşamını yitirsin istemiyoruz. Ama maalesef dün bir arkadaşımız cezaevinde yaşamını yitirdi. Eğer, Adalet Bakanlığı üzerine düşen görevi yerine getirseydi, bugün yaşamını yitiren arkadaşımız yaşamaya devam ederdi. Bir an önce Adalet Bakanlığı üzerine düşeni yapmak zorundadır. 800’ye yakın kez avukatlar İmralı’ya gitmek için başvuru yapıyor ama her defasında bir bahane uydurularak talep reddediliyor. Artık bahane üretilmesin, artık bir başka insanı daha cezaevinde yitirmek istemiyoruz. Leyla Güven’i kaybetmek istemiyoruz. Bu kayıptan, bu ölümden çıkarılacak çok önemli dersler var. Tecrit meselesi, adalet, hukuk meselesi seçimlere, siyasete alet edilemez dedik. İnsan canından daha kıymetli bir şey yoktur. İnsan canı üzerinden siyasi hesap yapmayın. Adalet ve hukuka ses verin ve tecridin kalkması için ne gerekiyorsa onu yapın” şeklinde konuştu.

Ailenin acısını paylaştıklarını belirten Temelli, şöyle devam etti:

“Bugün burada bu hukuksuzluğun üzerine çok daha büyük bir hukuksuzluk binmiştir. İnsanların inançları, dinleri vardır. Bu dinlerden, inançlardan gelen hakları vardır. İnsanlar birini yitirdiği zaman dini ve inançlarına göre defin etmek isterler. Bugün, bu hak, burada herkesin gözü önünde gasp edilmiştir. Biz buradayız, bunu teşhir ediyoruz. Sürekli dini istismar edenler bir kez daha dini istismar etmiştir. İnsanların dini duyguları ile oynamışlardır. Gidin şu mezarlığın haline bakın, fotoğrafını çekin. Nerde görülmüştür bir mezarlığın TOMA’larla, polislerle kuşatıldığı, tecritleştirildiğidir. İnsanları tecrit ettiniz, yetmedi şimdi mezarlıkları tecrit ediyorsunuz. Orada insanlar ne yetirdiklerinin dini vecibelerini yerine getirebiliyor ne de sonrasında gidip duasını yapabiliyor. Bu reva mıdır, bu nasıl bir nefret suçudur. Artık bu şirazesinden çıkmış iktidara dur demenin zamanıdır. Bugün yüzlerce, binlerce insanın yolu kesiliyor, taciz ediliyor. Neden? İnsanlar tabi ki acılarını paylaşacak. Hak vaki olmuş, cenaze kalkmış. Cenazeyi kaldırmaktan daha doğal ne olabilir.” (Mezopotamya Ajansı)